Günümüzde bilgiye erişim hiç olmadığı kadar hızlı ve sınırsız. Ancak bu özgürlük, beraberinde benzersiz bir psikolojik yük ve karmaşa getiriyor.
Peki, bu “bilgi özgürlüğü” zihnimizi esir alıyor olabilir mi? Artık haber izlemek sadece bilgi edinmek değil; aynı zamanda ruh sağlığımıza doğrudan dokunan, yoğun duygusal etkiler yaratan bir eyleme dönüştü. Ukrayna savaşı ve Gazze krizi gibi küresel çatışmaların gölgesinde, medya kaynaklarından akan haber bombardımanı ve sosyal medyanın felaket pornografisi, bireylerde kolektif bir travmatik dikkat dağınıklığı ve kronik stres durumuna yol açıyor.
Bilgiyle zehirlenen zihin
Nobel ödüllü psikolog Daniel Kahneman, beynimizin işleyebileceği bilgi kapasitesinin sınırlı olduğunu söyler. Oysa dijital çağ, bu sınırları zorluyor. Sürekli akan haberler, çelişkili analizler ve sosyal medyadaki felaket görüntüleri, beyni adeta bir “veri çöplüğüne” dönüştürüyor. Psikiyatrist Aaron Beck’in ifadesiyle:
“Anksiyete, kontrol edemediğimiz uyaranlara maruz kaldıkça büyür.”
“Doğru bilginin” bile fazlası zararlı!
Dünya Sağlık Örgütü’nün “infodemi” dediği bu durum, yalnızca yalan haberlerden değil, aşırı bilgi yükünden de kaynaklanıyor. Sürekli güncellenen veriler, birbiriyle çelişen uzman yorumları ve bitmeyen kriz manşetleri zihni tüketiyor. Sonuç? Kararsızlık, umutsuzluk ve kronik bir “dünya kötüye gidiyor” hissi.
Sekonder Stres Sendromu
Psikolojide “ikincil travmatik stres” diye bir kavram var: Doğrudan yaşamadığımız acılar, bize de zarar verebilir. Örneğin, Gazze’deki bir çocuğun çığlığını her izleyişinizde beyniniz bunu kendi tehdidiniz gibi algılayabilir. Sürekli savaş haberleri ise “dünya güvenilmez bir yer” inancını pekiştirir.
“Psychache” (ruhsal ağrı) çağı
Psikolog Edwin Shneidman, modern insanın “psychache” dediği bir tür ruhsal acı yaşadığını söyler. Medyadaki şiddet, korku ve umutsuzluk söylemi bu acıyı besliyor. Pandemi sonrası patlayan anksiyete ve depresyon oranları da bunun kanıtı.
Kimlik ve zihin dağınıklığı
Farklı medya kaynakları, giderek çatışan ve birbirini dışlayan gerçeklikler sunuyor. Türkiye’de ve dünyada artan kutuplaşmanın temelinde yatan en büyük sorun, bu “alternatif gerçekler”dir. Aynı olayı farklı kaynaklardan okuyan iki kişi, tamamen zıt sonuçlara varabiliyor; bu da algıda seçicilikle birleşerek bireyleri kendi gerçeklik balonlarına hapsediyor. Özellikle gençlerde, bu karmaşa kimlik bunalımına, duygusal donukluğa ve zihinsel savrulmalara yol açıyor. Post-truth (hakikat sonrası) çağında gerçeklik belirsizleşirken, akıl ve ruh sağlığını korumak her zamankinden daha zor hale geliyor.
Dissosiyasyon tehlikesi
Sürekli değişen “gerçeklikler”, özellikle gençlerde kimlik karmaşasına yol açabiliyor. “Hiçbir şey doğru değil” hissi, duyarsızlaşma ve hatta dissosiyatif belirtilere bile neden olabilir.
Günümüzün karmaşık dijital ortamında, medya yalnızca bilgi vermekle kalmıyor; aynı zamanda zihnimizi şekillendiriyor. Bu nedenle psikolojik hijyen ve dijital hijyen birbirinden ayrılamaz hale geldi. Doğru bilgi kadar, bu bilgiyi nasıl işlediğimiz ve hangi dikkat stratejilerini kullandığımız da ruh sağlığımız için hayati önem taşıyor.
Klinik psikoloji alanı, medya kaynaklı travma ve kronik anksiyeteye karşı mücadelede, medya okuryazarlığını ve bilişsel hijyen becerilerini geliştirmeye odaklanmalı. Medya profesyonelleri ise içerik üretirken psikolojik etkileri göz önünde bulundurmalı, sorumlu yayıncılığı benimsemeli.
Peki, birey olarak biz ne yapabiliriz? İşte bilişsel hijyeni sağlamak için birkaç pratik strateji:
✔ Seçici maruziyet: Haberleri günün belirli saatlerinde, güvenilir ve tarafsız kaynaklardan takip edin. Sürekli bilgi bombardımanından uzak durmak zihninizi korur.
✔ Duygu filtresi: “Bu bilgi bana ne hissettiriyor?” diye sorgulayın. Eğer kontrolsüz öfke, korku veya çaresizlik yaratıyorsa, ara verin ve uzaklaşın.
✔ Zihinsel reset: Doğayla temas kurun, sanatla ilgilenin, dijital olmayan aktivitelerle zihninizi yenileyin. Gerçek dünyanın “analog” keyfini keşfetmek ruh sağlığınıza iyi gelir.
Unutmayın: Medya diyeti yapmak, sadece bedenimizi değil, zihnimizi de korumanın yeni yolu. Dünyadaki tüm acıları üstlenmek sizi kahraman yapmaz, sadece bitkin düşürür. Kendinizi kaptırmadan, bilgili ve duyarlı ama ruh sağlığınızı öncelikli tutan bir denge kurmak mümkün.
Görsel: Daniel Hertzberg, npr.org
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: