Her şeyimiz yalan! Gencecik çocukların cenazeleri geliyor ve bayrak asılacak evleri bile yok. Ama varsa Dilber, yoksa pavyon dansı: Üzüntülerimiz ve acılarımız da yalan!
***
Seks satar, kadın bedeni satar. Bunu bin yıllardır biliyoruz. Havva’dan beri demeyeceğim öncesinden de böyleydi. Ezelin bereket tanrıçası, ezelin Kibele’si, bolluğun, çokluğun, adaletin, iyi olan ne varsa her şeyin simgesi kadın, itinayla soyuldu vicdanından, aklından, şefkat ve merhametinden. İtinayla soyuldu doğallığından. Ortaya bugünkü kadın, kapitalizmin arzu nesnesi, saçı uzun, aklı kısa, sarışın aptal, her zaman genç ve diri olmakla lanetli bir plastik bebeğe dönüştürüldü. Kapalısı, açığı yalnız ve ancak sulanan ağızlara malzeme, erkeğin arzu nesnesi halinde makbul. Dansıyla, sanatıyla, varlığının her haliyle, mühendis de olsa, spiker de, manken de olsa, dizi oyuncusu da, öğretmen de olsa, doktor da… fark etmez. Güzel olmalı, standart ölçülere sığmalı, burnu minik, dudakları dolgun, beli ince, bacakları uzun illa ki buram buram arzu kokmalı.
Yalan mı?
Bir dizi geldi ekranlara: “Kızıl Goncalar.” Kimi tarikatların iç yüzünü ortaya seriyor dedi, kimi modern ailenin mutsuzluğunu sergiliyor dedi. Kimi bu dizi aslında sağ gösterip sol vuruyor dedi. Hangisiyse hangisi. Ama ortada binlerce Meryem ve binlerce Mira’nın olduğu açık değil mi? Bu temsil edilen hayatların gerçeği tüm hakikatiyle gözümüzün önünde değil mi? Çok mu istiyoruz bunların değişmesini, çok mu istiyoruz hiçbir insanın, hiçbir kadının başka hiçbir insana kul köle olmamasını? Nerede kaliteli tartışmalar o zaman, nerede bu sorun üzerine yazılmış detaylı, ciddi makaleler. Nerede siyasetten uzak, gerçeklere yakın muhalif ya da değil yaklaşımlar. Bir iki hafta içinde düştü gündemden.
Arzuları kim kaşıyor?
Bir Dilber, bir pavyon dansı düştü ekranlara. Yeni bir kadın bedeni düştü. Tam kapitalizmin istediği gibi. Ismarlama resmen. Nasıl da biliyorlar Türk insanının ama kadın ama erkek uçkur zaafını. Her şey bir anda unutuldu. Ne pahalılık ne Kızıl Goncalar, ne iklim krizi, ne deprem olasılığı… Hayat durdu. Milletçe ereksiyon haline geçtik çünkü. Ah ne sefih bir haldir o. Ne zavallı bir haldir. İnsanın insanlaşırken çoktan aşmış olması gereken temel içgüdünün gönüllü köleleri olarak bir kez daha milyonlarcamız istatistiklerdeki o ‘’saygın’’ yerimizi aldık. Çok kısa sürede en çok izlenen reel videosu oldu Dilber. Bu gurur hepimizin! Oysa Temel İçgüdü filminde Sharon Stone çoktan göstermişti bize güdülerini denetim altına alamayan insanın sefaletini. Sonra bir gün çok bilge bir şair ki istifa etmişliği vardır erkeklikten şöyle demişti:
“Biz komünist erkekler kadınlara bilinç götürüyorduk 70’li yılların sonunda, devrim yapacak dünyayı değiştirecektik. Sonra bir gün kendimi duvarda asılı Müjde Ar posterinin önünde, perişan bir halde buldum.”
O halde niye şaşıyorum? Demek ki o günden bu güne azıcık yol katetti Türk erkeği diye saçma sapan bir umut beslemişim içimde. Yuh! Bana yani! Kimsenin üstüne alınmasına gerek yok.
Sonra yukarıdaki fotoğraf düştü önüme.
Önce evleri yıkılmış başlarına. Kalmışlar öylece açıkta. O gün bu gündür çadırda yaşıyorlarmış ama işte bir oğulcukları varmış, o söz vermiş, ev alacakmış ailesine. O da şehit düşmüş işte. Çadıra bayrak asamamışlar bir türlü. Zor olmuş bayrağı asmak. Bu haberler de geçemedi Dilber’in pavyon dansını. Öyle bir bakıp geçiverdik milletçe. Ulu, büyükler, muhalefet erkanı cümleler kurdular bol cekli… caklı… Taziyeler dilediler. Şöyle bir kulak verdik. Geçti, bitti. Dilber dans ediyor durmaksızın hala, pavyonda ve coğrafyada ‘’Show must go on’’ (şov devam etmeli) idi ve öyle oldu. Hepimiz seyirciyiz ne de olsa. İzliyoruz. İçmeden sarhoş gibi herkes. Üzüntümüz, kederimiz hep yalan! İçi boş, kof bir et ve kemikten artık insan.
Demem o ki! Kimi vatan uğruna, kimi sanat uğruna, kimi inanç uğruna, kimi takım, kimi bilim, kimi güzellik, kimi parti, kimi aile, kimi kabile, kimi tarikat, kimi inanç, kimi ideoloji… uğruna ama illa ki harcanıyor insan. “Bir Dilber kolay yetişmiyor” dedi – ki bedenini tepe tepe kullandığı reklamda o Dilber’in adı dahi geçmedi- bilmez miyiz. Özgür irade diyeceksiniz, kendi aklı yok mu diyeceksiniz, sana mı kalmış diyecekler çıkacak…
Haklısınız. Benim vicdanımın b..k yemesi hepsi.
İmza:
Bir insan