Geçen yıl 30 Nisan’da hayatını kaybeden Paul Auster, çağdaş Amerikan edebiyatının kendine özgü seslerinden biriydi.
Postmodern edebiyatın güçlü temsilcilerinden kabul edilen Auster, romanlarında kimlik, rastlantı, kader, yalnızlık ve yazı yazma eyleminin kendisini sorgulayan temaları işledi. Edebiyatla felsefeyi, polisiye kurguyla metafiziği harmanlayan üslubuyla hem eleştirmenlerin hem de geniş bir okur kitlesinin ilgisini çekti.
Auster, 1947 yılında New Jersey’de Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Columbia Üniversitesinde İngiliz, Fransız ve İtalyan edebiyatı eğitimi aldıktan sonra bir süre Fransa’da yaşadı. Çevirmenlik yaparak geçimini sağladı ve bu süreçte Fransız edebiyatı ve felsefesi onun yazın dünyasını derinden etkiledi.
Yazarlık kariyerine şiir ve çevirilerle başlayan Auster, 1982 yılında yayımlanan otobiyografik metni The Invention of Solitude (Yalnızlığın Keşfi) ile dikkat çekti. Ardından gelen New York Üçlemesi (City of Glass, Ghosts, The Locked Room), edebiyat sahnesindeki yerini sağlamlaştırdı.
Auster’ın romanları genellikle klasik anlatı biçimlerinin dışına çıkar. Bir dedektif hikâyesi gibi başlayan anlatılar, zamanla kimlik ve anlam arayışına dönüşür. Karakterler, rastlantılarla örülü bir dünyada geçmişin gölgeleriyle boğuşur. Tesadüfler Auster’ın evreninde sıradan olaylar değil, hayatın parçasıdır.
Yazarın en bilinen eserleri arasında Moon Palace, Leviathan, Mr. Vertigo, The Book of Illusions ve The Brooklyn Follies yer alır. Bu romanlarda Auster, Amerikan rüyasının çöküşünü, bireysel yalnızlığı ve hayatta kalma mücadelesini büyülü ve melankolik bir dille işler.
Paul Auster, sinemayla da ilgilenmiş ve bazı projelerde senarist ve yönetmen olarak yer almıştı. Smoke (1995) ve Blue in the Face adlı filmler, onun edebi temalarının sinemaya başarılı bir şekilde taşındığı örneklerdir.
Edebiyattaki yeri
Auster’ın metinleri hem entelektüel hem de duygusal açıdan zengindir. Postmodernizmin labirentlerinde gezinirken, insani kırılganlıkları da göz ardı etmez. Bu yönüyle hem düşünsel derinlik arayan okurlar hem de hikâye peşinde koşanlar için etkileyici bir yazar profili çizer.
2024 yılında, uzun süredir mücadele ettiği sağlık sorunlarının ardından 77 yaşında hayatını kaybeden Paul Auster, ardında unutulmaz metinler ve edebiyata dair derin sorular bıraktı.
Türkiye’deki hayranları
Auster, Türkiye’de de geniş bir okur kitlesi tarafından takip edilen bir yazardı. Özellikle New York Üçlemesi, Yalnızlığın Keşfi ve Brooklyn Çılgınlıkları gibi eserleri yıllar boyunca birçok baskı yaptı. Metis Yayınları tarafından yayımlanan kitapları, usta çevirmenlerin özenli çalışmalarıyla Türkçeye kazandırıldı. Auster, Türkiye’de yalnızca bir edebiyat figürü değil, aynı zamanda düşünsel bir rehber olarak da benimsendi.
2000’li yılların başından itibaren postmodern romanlara duyulan ilgiyle birlikte genç kuşak yazar ve okurlar üzerinde ciddi bir etkisi olduğu söylenebilir. Özellikle yazı yazmanın anlamı, tesadüfün rolü ve kimlik sorunsalı gibi temalar, Türk edebiyatında da Auster etkisinin izlerini taşıdı.
Unutulmaz alıntılar
Paul Auster’ın yazıları, okurun zihninde yer edecek cümlelerle doludur. İşte onun dünyasını yansıtan bazı etkileyici alıntılar:
- “Her şey, insanın başına gelmesini beklemediği anda olur.”
(The Music of Chance) - “Hayatta en önemli şey, anlatacak bir hikâyen olmasıdır.”
(The Brooklyn Follies) - “Kendini anlatmak, kaybolmanın bir yoludur.”
(The Invention of Solitude)
Seçme eserleri
- The Invention of Solitude (1982) — Yalnızlığın Keşfi
- The New York Trilogy (1985-1986) — New York Üçlemesi
- Moon Palace (1989) — Ay Sarayı
- Leviathan (1992) — Leviathan
- Mr. Vertigo (1994) — Bay Vertigo
- The Book of Illusions (2002) — Yanılsamalar Kitabı
- The Brooklyn Follies (2005) — Brooklyn Çılgınlıkları
- 4 3 2 1 (2017) — 4 3 2 1
Fotoğraf: howtobe247.com
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: