2018 yılında TUG (Tübitak Ulusal Gözlemevi) tarafından geleneksel olarak her yıl düzenlenen Tübitak Ulusal Gökyüzü Gözlem Şenliği’ne katılmıştık.
3 gece kaldığımız bu şenlikte özellikle gece olunca, gökyüzünün, başımızın üzerindeki döngüsüne hayran kalmıştık.
Antalya Saklıkent’te, ışık kirliliğinin minimum olduğu, 2000 metre yükseklikteki bu alanda gezegenleri, güneşi, ayı gelişmiş teleskoplarla izlemek gerçekten harika bir deneyimdi.
Beni en çok etkileyen ise gece yarısından sonra gözlemleyebildiğimiz Samanyolu idi.
Bu etkinlikte, gündüz saatlerinde ise birbirinden kıymetli gökbilimcilerin seminerlerine katılabiliyorsunuz. İşte o seminerlerden birinde bir astronom, dünyanın evrimi ile ilgili konuşmasını “Unutmayın! Hepimizde yıldız tozu var” diyerek bitirmişti.
Gece gözümün gördüğü gökyüzü ve gündüz kulağımın duyduğu bu cümle içimde tek bir ses olarak yankılandı: “OM”
Seminer çadırından henüz çıkmıştık ki bir üniversite öğrencisinin cümlesi ve arkasından arkadaşları ile gülüşmeleri yükselmişti:
“OM! Uçmak istiyooommmmm”
Anladım ki ikimiz de benzer içerik ama farklı manalarla seminerden çıkıyoruz. Ama sonuçta onda da uyanan duygu “OM” olmuştu ve bu beni gülümsetmişti.
Yoga denildiği zaman karşımıza çıkan en yaygın sembollerden biridir “OM” sembolü. Günümüzde bir kahve kupasının üzerinde bile görebildiğimiz bu sembol, süs aracı bir sembol değildir.
Daha derinden bakıldığı zaman, kişiye çok şeyi fark edebileceği, keşfedebileceği bir alan açar.
“OM” mantrası (Düşünüldüğünde ya da tekrarlandığında insanı korumaya alacak olan ses formülü) yaratılışın evrensel sesi olarak kabul edilir. Yani yaratıcı kaynağı ifade eder.
“OM”, insan sesi için mümkün olan tüm sesleri kapsayan “A”,”U” ve “M” sesleri olmak üzere üç sesten oluşur.
“A” sesi yaratıcıyı, U sesi devam ettirme halini, “M” sesi ise yok edişi ifade eder.
Yaratılışın üç temel niteliğini tek bir ses, titreşim içinde ifade eder. Bu sayede zihin bu döngüyle uyumlanmaya başlar.
Yani bu üç sesin birleşimi yaratma, devam ettirme ve bitirme döngüsünü ifade eder ve bu mantra kişiye bu döngüyü hatırlatır.
“OM” mantrası sırasında ses titreşimi, göbekteki “O” sesiyle başlar, yavaşça “M” sesine doğru bedenin kalp bölgesine doğru yükseltilir, üçüncü göz denilen bölgeye (kaşlar arasındaki nokta) ve oradan başın tepesine doğru daha da yükselir.
“OM”un söylenmesi bedende harmonik titreşimler oluşturur.
Kolayca deneyebilirsiniz: AUM olarak, ilk ses “A” ile önce karında titreşim hissediyorum, “U” sesi ile kalp ve alt omurgada ve “M” sesi ile orta, üst omurga ve boğazda titreşim hissediyorum. Sonra titreşimi alnımın ve başımın arkasında, en son olarak başımın tepesinde hissediyorum.
İnandığınız şey ne olursa olsun, tüm biçimlerin ötesinde olanı ifade edebileceğimiz bir işitsel sestir. Uyanıklığın, farkındalığın, yüksek bilincin mantrasıdır.
Dünyada görünen her şeyi temsil eder ve “OM” dan duyularla yaşanabilecek bu dünya yansıtıldı. Dünya “OM’ dan yaratıldı, “OM” dan oluşuyor ve “OM” a dönüşüyor.
Hayatın, düşüncenin ve zekânın temelidir. İnsanın gerçek adıdır. İnsanın üç deneyimlerini de kapsar.
Tüm sesler kesilse bile evrende sadece “OM” sesi duyulurmuş.
“OM” sesini bilinçsizce tekrar etmek yerine, “OM” üzerinde meditasyon yapıldığında gerçekte ne manaya geldiğini zihnimizin değerlendirmesi için kendimize zaman tanımış oluruz.
En azından başımızı gökyüzüne arada çevirip, Güneş, Ay ve yıldızlarla selamlaşalım ve kendimize hep hatırlatalım, hepimizde yıldız tozu var.
Namaste…