Hayallerimizin peşinden koşarken, içinde bulunduğumuz anı kaçırıyor olabilir miyiz?
Son yıllarda kişisel gelişim dünyasında büyük ilgi gören “manifestasyon” akımı, “Hayal et, inan, al” mottosuyla, zihnimizde canlandırdığımız hedeflerin enerjimizi o yöne çektiğini iddia ediyor.
Kuantum fiziği ve psikoloji perspektifinden bakıldığında, olumlu düşünmenin motivasyonu artırdığı ve hedeflere ulaşmayı kolaylaştırdığı bilinen bir gerçek. Harvard Üniversitesi’nden psikolog Daniel Gilbert, zihinsel projeksiyonun motivasyonu artırabileceğini ortaya koyarken (Stumbling on Happiness, 2006), psikolog Sonja Lyubomirsky ise hedef odaklı düşünmenin mutluluğu güçlendirdiğini belirtiyor (The How of Happiness, 2008).
Gelecek modu
Ancak bu yaklaşım aşırıya kaçtığında, şimdiki zamanı ıskaladığımız bir tuzağa dönüşebiliyor. “Gelecek modu” adı verilen bu zihinsel durumda, zihin sürekli olarak bugünü, hayal edilen yarınla kıyaslıyor. İşiniz, ideal kariyerinizin yanında yetersiz; eviniz veya maddi durumunuz her zaman “daha iyisinin” gölgesinde kalıyor. Psikolojide “sosyal karşılaştırma teorisi” olarak bilinen bu durum, bireyde sürekli bir yetersizlik hissi yaratabiliyor.
Küçük ama değerli anlar -yemek yapmak, sevdiklerinizle kahve içmek ya da köpeğinizle parkta yürüyüş- sürekli erteleniyor.
Pozitif psikoloji öncülerinden Martin Seligman(Flourish, 2011), küçük anların kıymetini bilmenin ve minnettarlık pratiğinin uzun vadeli mutluluk için kritik olduğunun altını çiziyor.
Daha fazlasını istemek
Bir diğer tehlike ise doyumsuzluk döngüsü. Ne kadar çok şeye sahip olursanız olun, zihin bir sonraki hedefe kilitleniyor. Sosyal psikolojide “hedonik adaptasyon” olarak bilinen bu olgu, insanın sahip olduklarına hızla alıştığını ve daha fazlasını aramaya başladığını gösteriyor. Sonja Lyubomirsky’nin araştırmaları, bu döngünün mutluluk seviyeleri üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ortaya koyuyor. Manifestasyon, bu doğal eğilimi körükleyerek insanı sürekli bir arayış içinde ama tam anlamıyla tatmin olamayan bir duruma sürükleyebiliyor.
Barbara Fredrickson’ın çalışmaları (2001) olumlu duyguların motivasyon ve mutluluğu güçlendirdiğini gösterirken, Robert Emmons ve Michael McCullough (2003) minnettarlık pratiğinin yaşam doyumunu artırmada etkili olduğunu vurguluyor.
Çözüm: Dengeyi bulmak
Manifestasyonun gücünü tamamen reddetmek gerekmiyor; asıl önemli olan onu doğru dozda kullanmak. Hedefler koymak ve geleceğe yatırım yapmak motive edici olabilir, ancak bunu yaparken şimdiyi göz ardı etmemek şart.
• Minnettarlık pratiği: Her gün sahip olduğunuz üç şey için minnettarlık duymak, zihni mevcut iyiliğe odaklamaya yardımcı olur.
• Mindfulness (Bilinçli farkındalık): Massachusetts Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Jon Kabat-Zinn’in öncülük ettiği teknikler, anda kalmayı güçlendirir.
• Şimdiyi yaşamak: Büyük hedefler gerçekleşmeden de mutlu olunabileceğini kendinize hatırlatın. Küçük keyifler, büyük hayaller uğruna ihmal edilmemeli.
Hayal kurmak güzeldir, fakat hayat sadece hayallerden ibaret değildir. Gerçek ve kalıcı mutluluk, içinde bulunduğumuz anda saklıdır. Geleceği inşa ederken, şimdiyi yaşamayı unutmayalım.
Önerilen Okumalar:
• Gilbert, D. (2006). Stumbling on Happiness – Zihinsel projeksiyon ve mutluluk ilişkisi
• Lyubomirsky, S. (2008). The How of Happiness – Hedef odaklı mutluluk çalışmaları
• Seligman, M. (2011). Flourish – Pozitif psikoloji ve minnettarlık pratikleri
• Fredrickson, B. (2001). Olumlu duygular ve mutluluk çalışmaları
• Emmons, R. & McCullough, M. (2003). Minnettarlık pratiği araştırmaları
• Kabat-Zinn, J. (1990). Full Catastrophe Living – Mindfulness teknikleri
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: