Çarşamba, 21 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Hayatın anlamını ıskalamak

Erdal Çolak
Son güncelleme: 17 Ekim 2024 20:12
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Bugüne kadar yaşadığınız ama aslında boşa harcanan, hiçbir işe yaramadan yok olan, üzerinde düşünülmemiş bir hayatın, havaya savrulan ve yaşamı ıskalayan zamanlarla dolu olduğunu hiç düşündünüz mü?

Mesela, hayatı ıskaladığınızı düşünerek boşa yaşadığınız duygusuna kapıldığınız oldu mu?

Eminim olmuştur.

Caddeler o kadar kalabalık ki herkes bir telaş içerisinde, sanki insanlar anlaşılma duygusunu, düşüncesini yitirmiş durumda hayatlarına devam ediyor. Herkes bir telaş, bir koşuşturma içinde. Zaman kum taneleri gibi parmaklarımızın arasından kayıp gidiyor.

Baktığı denizi, gökyüzünü göremeyen, seyrettiği manzarayı kavrayamayan, rüzgarı hissedemeyen, doğayı sindiremeyen, çiçekleri sevmeyi öğrenmeden ıskaladığımız bir çağın insanıyız.

Hep bir telaş ile bir yerlere yetişmeye çalışıyoruz, adeta bir yarış atı gibiyiz. Hiç vaktimiz yok! Öyle hızlı yaşıyoruz ki iki paragraflık yazıyı bile okuma zahmetine katlanamıyoruz. Her şeyi hızlı, basit bir şekilde tüketmek istiyoruz. Sosyal medyada yüz kırk karakterle anlatılan dört cümlelik bir yazı bile uzun gelmeye başladı. Okumuyoruz. Kısa, özlü mesajlar, sloganlar, fikirler istiyoruz. Kısa şeyler seviyoruz.

Hep koşuyoruz ama nice insan koştuğu halde istediği yere ulaşamadı, bir yerde tıkanıp kaldı. Çok koşuşturan insan, evrende, doğada, resimde, sinemada, fotoğraflarda, şiirlerde, şarkılardaki görselliği, derinliği anlayamadan çekip gitti. Oysa insanın hayatta olan ve olacak her şey hakkında aklına takılanları, okuduklarını, öğrendiklerini, seyrettiklerini, yakaladığı anları sorgulaması gerekir. Şimdi kimse bakmadan hayatı ıskalayarak yaşıyor. Hayatın anlamı ne düşünceyle ne de duyguyla örtüşüyor.

Her şey o denli hızlı değişiyor ki yaşamın hızına yetişemiyor, güzellikleri fark edemeden sürüklenircesine yaşıyoruz. Kafes içinde hareketsiz yatan ya da yalpalayarak yürüyen, hızla koşan deney faresine döndük. Nereye gidiyoruz, nereye yetiştiriyoruz, neden hiçbir yere yetişemiyoruz, sebebini bile bilmiyoruz. Sonuç olarak mutsuz, umutsuz, yorgun, stresli, depresif ve kızgınız. Arzuların peşinde koşarken yorulan bedenin, ruhu düş bahçelerinde bir başına mutsuzluğa dönüşüp, hayatı yakalayamadığını, yaşamı ıskaladığını anlamanın zamanı geldi de geçti.

Dijital dünyanın, teknolojinin, her tarafı ele geçirdiği bir ortamda, herkesin boynuna vurulmuş elektronik bir pranga, insanların hem ruhunu hem de bedenlerini istila etmiş durumda… İçinde bulunduğumuz bu merdiven altı kültürünün bizi nasıl gizliden gizliye modern bir köleliğin içine sürüklediğinin farkında bile olmuyoruz. Bu sırada hayatımızın, çok kısa bir zaman içinde, çabucak bir anda nasıl akıp gittinin farkına varamıyoruz. Durum böyle olunca, kaos içinde yaşayan, depresif, geleceğin çıkmazına, girdabına giren insanlar kimlik bunalımı yaşıyor, hayatın anlamını anlayamayacak şekilde boşluğa düşüyor. Bu kör kuyular derinleştiğinde insan kendisini değersiz ve yetersiz görüyor. Bu durum insanın kendisini değersiz hissetmesine, öz güven ve öz saygıdan mahrum kalmış bir kişiliğin ortaya çıkmasına sebep oluyor. İnsan öyle aptallaşıyor ki hep gittiği bir yere hiç gidememiş, sanki koşuyor da hedefine ulaşamamış gibi.

Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şeye insan yetişmeye çalışırken, kendisine ve topluma iyi gelecek şeylere çok geç kalıyor. Hayatın anlamını ıskalamamak için öncelikle çok okumak, çok gezmek gerekiyor. İnsan önce duygularını, düşüncelerini, tanımalı, kendisinin zayıf, güçlü olan taraflarını kabul etmeli. Hayallerini, hedeflerini ertelememeli. Kendisine değer verip, kendi arzularını ve isteklerini her şeyin önüne koymalı. Kısacası sadece ve sadece kendisine yatırım yapmalı. Özgür bir birey olduğu sürece hiç kimsenin kendisine bir şeyi zorla yaptırmasına izin vermemeli. Kendi sevdiği, istediği şeylere emek vermeli. İstemediği  şeyleri yapmadığında yaşamı ıskalamasına sebep olan birçok şeyi bertaraf etmiş olur.

Can Yücel’in şiirin söylediği gibi, yeri geliyor yemek, içmek her şey boş, tam zamanında öpmeli insan, sevgisini sevdasını, duygularını söyleyebilmeli. Zamanında açmalı insan kapısını evrene, doğaya, başkalarına; sana iyi gelmeyenleri çıkarmalısın hayatından, yeri geldiğinde affedip unutmalısın onları. Duygularını, düşüncelerini, kendi olacağın durumdan korkma, haydi şimdi kalk bakalım. Silkin şöyle, bir at üzerinden hayatın yorgunluğunu, vakit zannettiğinden daha az.

Haydi kalk bakalım, şimdi hayatı ıskalamadan yaşamak zamanı. Hayatı izlerken, bir yere baktığınız sürece unutmayın kaçırdıklarımızdan ibaret bazen hayat. Unutmayın evrende, doğada hiçbir şey vakti şaşırmaz, vakti şaşıran, hayatı ıskalayan sadece insandır. Eğer hayatı boşa yaşayı ıskalıyorsanız, daha yaşayıp ne yapacaksınız?

Ölün daha iyi…

Fotoğraf: vecteezy.com

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale ‘Cumhurbaşkanı’ Rüya’ya sorular
Sonraki Makale Sözcü’de artçılar sürüyor

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Dünü ve bugünü kıyaslayabilmek

Okay Deprem
21 Mayıs 2025
Köşe YazılarıManşet

Kusursuzluk ve kusurlar

Erdal Çolak
21 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Samsun ışığı…

Hasan Sevilir Aşan
19 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Mekke’de doğanın öfkesi 

Dr. Nevin Sütlaş
18 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?