Yukarıdaki fotoğrafı çektiğimde tarih 3 Haziran 2018’di, Ali Koç’un 16 bin 092, Aziz Yıldırım’ın 4 bin 644 oy aldığı Fenerbahçe Seçimli Olağan Genel Kurulu’nda sonuçların belli olmasından saatler öncesiydi.
Dört katına yakın oy farkının bir nedeni Koç soyadıysa, diğer nedeni Yıldırım’ın seçim öncesinde camiadaki “havayı koklayamamasıydı.” Üyeler, Yıldırım’ın kulübe büyük hizmetler yaptığını biliyor, Fenerbahçe için hapis yattığını elbette unutmuyor, hakkını teslim ediyor ve minnet duyuyordu ama iyisiyle kötüsüyle onun döneminin artık kapanması gerektiğini düşünüyordu.
Evet, belki o kadar farkı kimse beklemiyordu ama seçimden önce konuşmaların yapıldığı ilk gün çoğu kişi Koç’un kazanacağını hemen hissetmişti. Yıldırım taraftarın ruh halini önceden sezemediği için hayatının şoklarından birini yaşadı. Sezebilseydi aday olmaması gerektiğini anlayabilirdi. Havayı koklamayı başaran Koç ise, yukarıdaki fotoğrafta gibi kararlı ve kendinden emin şekilde daha seçim yapılmadan kazanacağını görmüştü.
O seçimde Koç’a oy verenlerin hatırı sayılır bir kısmının öncelikli beklentisi, takımı şampiyon yapması değil, Fenerbahçe’nin haklarını savunmasıydı. Soyadının ona getirdiği büyük güçle kulübün hakları savunulursa, adil bir rekabet ortamı sağlanırsa şampiyonluklar zaten gelecekti.
Ama o ne kadar iyiniyetli olsa da, hatta belki çırpınsa da bunu başaramadı, üstüne hiç şampiyonluk göremeyince yedi yıl önceki coşku hayal kırıklığına ve umutsuzluğa döndü.
Dahası, 2018 yılında ne söylediyse tersini yaptı, Yıldırım’da eleştirdiği ne varsa kendisi tekrarladı. Gönüllü olarak kazanması için çalışan, onu başkanlığa taşıyan insanlara, daha da önemlisi camiaya sırtını döndü, yanındaki arkadaşlarıyla kulübü tek başına yönetmeye çalıştı, eleştiri duymaya tahammül edemedi, onu iktidara taşıyan taraftarlarına hakaret etmeye çekinmedi.
Dışarıdan bakanlar için Koç’un kaybetmesinin nedeni şampiyonluk kazanamaması olarak görülebilir.
Ama aslında bardak 2 Nisan 2024 tarihinde taştı.
Koç, haftalar öncesinden “takımı ligden çekiyoruz” havası yaratıp o gün 25 bin kişiyi stadyuma çağırdı, galeyana getirecek konuşmalar yaptı, videolar gösterdi, sonra da “Kalkın Ankara’ya yürüyeceğiz” dese bir saniye düşünmeyecek insanları, “Ligden çekilirsek yöneticiler hak mahrumiyeti cezası alır” diyerek evlerine gönderdi. Fenerbahçe’nin ligden çekilmesi için yönetime yetki vereceklerini sanarak kimi yurt dışından gelen üyeler stadyumdan ayrılırken öfke içindeydi, kandırıldıklarını düşünüyorlardı ve haksız da sayılmazlardı. O ise Habertürk yayınında, “Ligden çekilmenin o kadar zor olduğunu önceden bilmiyordum!” demekte sakınca görmedi.
Taraftarın gözünde Koç’un başkanlığının bittiği gün 2 Nisan 2024 tarihiydi.
Dolayısıyla dün yapılan seçimde Sadettin Saran’ın kazanması o kadar da büyük sürpriz değildi. Çünkü aslında seçimi Saran kazanmamıştı, taraftarın çoğunun kendisini bir gün dahi başkanlık koltuğunda oturmasına tahammül edemeyeceğini önceden göremeyen Koç kaybetmişti. Karşısında Saran değil, bir başka aday olsa büyük olasılıkla yine kaybedecekti. Çünkü bir stadyum dolusu insana “aptal” muamelesi yapılması unutulmamıştı.
Ne kadar farklı görünseler de aslında Yıldırım’la Koç’un da benzerlikleri var.
Oturdukları koltuğun emanet olduğunu unuttular, taraftara uzaktan baktılar, “sadece benim dediğim doğru” dedikçe daha çok hata yaptılar, ne zaman çekilmedikleri gerektiğini anlayamadılar.
Bütün büyük kulüpler gibi Fenerbahçe de sadece erlerden oluşan bir ordu. O orduyu oluşturanlar yönetmesi için bir kişiye geçici olarak “general” payesi veriyor. O kişi orduyu iyi yönetemezse gönderiliyor, yerine bir başkası getiriliyor, böyle devam edip gidiyor.
Dilerim, 118 yıllık bir kulübü yönetenler “altta” sandıkları taraftarın aslında “hancı” ve “kalıcı”, “üstte” sandıkları kendilerinin ise “yolcu”, “emanetçi” ve sadece er olduklarını bir gün anlar.
İlgili yazılar:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: