UEFA Covid salgını ve kulüplerin gelirlerindeki azalış nedeniyle eski mali kriterleri askıya alarak yeni kurallar koydu.
3 yıllık periyotta izin verilen zarar 60 milyon euro oldu. Vadesi geçmiş borcun olmaması uygulaması devam ediyor. Ayrıca oyuncu, teknik kadro ve menajer giderleri gelirlerin %70’ini aşamayacak. Bu uygulama gelecek sezon başlayacak, yüzde 90, 80 ve 3. sezonda 70 olacak ve o şekilde devam edecek. Ayrıca, gerçeğe uygun değer uygulaması aynen devam ediyor. Aynı kurallar TFF talimatlarında da yer alıyor ve kurallara uyulmaması en ağırı UEFA turnuvalarından men olmak üzere cezalar içeriyor.
Türkiye gündemine göre en önemli konu gerçeğe uygun değer. UEFA, sen ne dersen de ben piyasadaki değerine bakarım. Yani sen istediğin kadar 1’e aldım 50’ye sattım de ben piyasadaki rakamlar ne ise ona inanırım diyor.
Elbette en gerçeğe uygun değer piyasada oluşan değerdir ve sözleşmeye bağlanmış parası ödenmiş işlemler zaten gerçeğe uygun değerdir. Buradaki amaç bir takım sözleşme oyunları ile UEFA mali kriterlerin arkasına dolanılmasına engel olmaktır.
Gelelim ülkemize…
Bu sene ülkemizde insanların “hadi ya!” dediği alım satım işlemleri oldu. Toplam transfer bütçesi 3 milyon euro olmayan kulüpler 3 milyon euro bonservis bedeli ile oyuncu aldılar. Ayrıca alımlarda “6 milyon euro biz verdik, 4 milyon euro sponsorlar ödeyecek” denildi ve “ismi gizli sponsor” kavramı futbol mali kriterlerine kazandırılmış oldu. Öyle ki Beşiktaş Başkanı bile kamuoyu önünde bu konudan şikayetçi oldu.
Ayrıca halka açık bir şirketin gelirlerini yüksek giderlerini düşük göstermek sermaye piyasası kanununa göre suç oluşturuyor.
Ama gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlanan haberlere rağmen, bir büyük kulübümüzün başkanı tarafından da açıkça dile getirilmesine rağmen ülkemizde hiç kimse oralı bile olmuyor.
Bazı insanlar bunu futbola tanınan bir ayrıcalık gibi düşünebilir ama öyle değil, aynı şeyleri başka kulüpler yapsaydı SPK ve TFF kulüp basardı.
Bırakın onu, Fenerbahçe işlemediği bir suç için devlet tarafından kumpasa uğratıldı ve hiç kimse “alın şu sizin mağduriyetinizin bedeli demedi”, tam tersine o operasyonların “faydalananları” hâlâ devlet kaynaklarını kullanmaya devam ediyor.
Yani bu futbola tanınan bir imtiyaz değil, sadece bir kesime tanınan imtiyaz.
Sonra lig 2’ncisi, Real ve MANU gibi takımlara oyuncu satıp Avrupa liglerinden hemen her oyuncusuna teklif gelirken şampiyonla kimse ilgilenmiyor.
Ben bir Fenerbahçeli olarak yukarıda bahsedilen uygulamaları Fenerbahçe yapsa asla anlayış görmeyeceğini, hem SPK’nın hem de TFF’nin her türlü cezayı vereceğine inanıyorum.
Hâl böyle olunca adil bir rekabet ortamından bahsetmek mümkün değil, o zaman da kazandığınız şeylerin size ait olduğunu söylemek kişisel bir avuntunun önüne geçmiyor.
Başka bir örnek vereyim:
İki tane gazeteci olduğunu iddia eden şahıs sosyal medyada her türlü hakaret, ahlaksızlık, yalan ve kanunsuz yöntemi kullanarak her gün Fenerbahçe’ye hakaretler savurup kamuoyunu tahrik ederek bir değil binlerce suç işliyor, bir tane hukuki yaptırım uygulanmadı.
Aynı sözleri, yalanları Fenerbahçeli biri söylese -bence- hapisten çıkamaz, hükmedilen tazminatı ömür boyu ödemesi mümkün olmazdı.
Olay çok açık: Bu ülkede mağdur Fenerbahçe ise suçlu bulunmaz.
Bulunmadı zaten;
Otobüs tarayanlar yok.
Resmi siteden mahkeme kararlarına rağmen Fenerbahçe’ye hakaret edenlere ceza yok.
Fenerbahçe’ye kumpas kuran Fetö’nün paralel yapısının tüm mallarına el konmasına rağmen Fenerbahçe’ye tek kuruş tazminat yok.
Adana Demirspor maçında VAR’da Fenerbahçe’yi biçen hakemlere ceza yok.
Yok arkadaş, bu ülke futbolunda adalet yok, onun için de şampiyon yok.