Son bir yılda patlayan göçler nedeniyle, Antalya’nın geleceği adına bazı sorular sormanın zamanının geldiğine inanıyoruz.
Bundan 20 yıl sonra nasıl bir Antalya olacak?
Eğer, gelenler Antalya’nın tarihine, kültürüne, değerlerine saygılı olacaklarsa..
Eğer, gelenler ülkelerindeki dominant yaşam tarzını Antalya’ya dayatmayacaklarsa..
Geldikleri yerlerin bilgi birikimlerini, sanata olan tutkularını, estetik yaklaşımlarını beraberlerinde getireceklerse. Kentin sanat ve edebiyatına katkı vereceklerse..
Sefalar getirdiler.
2010’ların ortasında başlayan ve 2022 ile birlikte farklı coğrafyaları da kapsayan yoğun göç dalgasının gelecekte nelere yol açacağı sorusunun cevabı net değil.
Kente çok yoğun bir Rus ve Ukraynalı akını var
Bu bölge konukseverdir. Tarihte Pamfilya olarak biliniyordu. Bu ismin anlamı, Çok Milletli Ülke idi. Belki de onlarca farklı kültür bir arada, barış içinde yaşıyordu.
O dönemde yaşayan bütün halklar, birbirlerinin sınırlarına, varlıklarına, kültürlerine, değerlerine saygılı idi.
Antalya’ya yerleşen Slavlarda, çevreyi domine etme eğilimi çok güçlü. Bu nedenle göçlere, Pamfilyalılık perspektifinden bakmak mümkün değil.
Artış hızı böyle devam ederse?
Göç politikaları, sosyal ve siyasal gerçeklere göre planlanmaz ise, durum kötüleşecek. Bu noktada, bu ülkeye gelen yeni nüfusun geleceğini planlamak önem arz ediyor.
Bir cazibe merkezi olarak Anadolu, binlerce yıldır olduğu gibi, bu gün de uzak yakın birçok yerden yoğun göç alıyor. Orta Asya’dan Afrika’ya, Orta Doğu’ya, çok geniş bir coğrafyadan insanlar akın akın geliyorlar.
Sınırlardan içeri girerken, geleneklerini, düşüncelerini, beklentilerini, kısaca kültürlerini de beraberlerinde getirip Ülkemizin sosyal hayatına boca ediyorlar.
Bu güne kadarki göçlerle gelenler uyumlu idi
Antalya, neredeyse 1970’lerden bu yana yabancı göç alan bir Kent.
“Attalos’un Cenneti”ni yeniden keşfeden Avrupalılar Alanya başta olmak üzere, Side, Kaş, Kemer gibi doğa harikalarından ev alıyorlar ve buralara yerleşiyorlardı.
Batıdan gelenlerin belirgin özellikleri, uyum ve saygılı olmak idi. Nitekim yerel halktan, bunun karşılığını da sevgi ve saygı olarak alıyorlardı.
Son yıllarda durum tersine döndü
Antalya, yerleşik yabancı nüfus anlamında tek tipleşiyor. Bu, başlı başına bir alarmdır. Zira uzun yıllardır Antalya’da yaşayan, hem yerel halk ile kaynaşmış hem de çağdaş yaşam standartları ile kente değer katmış Batılılar ülkelerine dönüyorlar.
Batılı yerleşik yabancılar, ilk şoku birkaç yıl önce patlayan Arap ve diğer Orta Doğulu göç akını ile yaşamışlardı. Zaman içinde bu akınları tolere edebildiler.
2022’de patlayan Slav akını ise, dominant karakteri ile tam bir çarpan etkisi yarattı. Başta Almanlar olmak üzere, İskandinavlar, İngilizler Antalya’yı terk etmeye başladılar.
Bu yoğun göçün ilk olumsuz etkisi yaşamın pahalanması oldu.
Ev kiraları patladı. Piyasalara giren Rus ve Ukraynalı dolarları, fiyatları uçurdu. Pazarlar, süpermarketler ve diğer merkezlerde alışveriş yapmak neredeyse olanaksız hale geldi.
Sadece bu bile, Antalya’nın tarımını, turizmini, sanayisini ve kamu hizmetlerini omuzlayan nitelikli işgücünün kenti terk etmesi için yeterli bir nedendir.
Nitekim bu süreç başladı ve hızlanarak devam edeceğinden emin olabiliriz. Birkaç yıl içinde, bu sektörlerin çalıştıracak işgücü bulamayacak hale gelmesi kimseyi şaşırtmamalıdır.
Trafik, alt yapı, kaynakların aşırı tüketimi
Göç ile birlikte, trafikteki araç sayısı da arttı.
Araçları ile gelen Ruslar ve Ukraynalılar, ülkelerindeki pervasızlıklarını da buraya taşıdılar.
Kural tanımıyorlar.
Yerli sürücülere karşı agresif ve aşağılayan tavırları var. Park yerleri konusunda sıkıntı yaratıyorlar. Antalya caddelerinin kısa sürede kavga patlamalarına sahne olması yakındır.
Göç, yapılaşmayı da ateşledi. Her tarafta konut inşaatı var. Bu yapılaşmayı karşılayacak su, elektrik, gaz kaynağı var mıdır? Kanalizasyon sistemi yeterli midir?
Kentin sosyal alanları yeni nüfusu kapsayacak kadar güçlü ve geniş midir? İnsanlara düşen serbest alanlar, parklar, yaşam alanları daraldıkça sıkıntılar başlayabilir.
Gelecek 30-40 yıl planlanmalı
Yerel ve Merkezi Yönetim, göç ile ilgili olarak, gelecek 30-40 yılı kapsayacak bir master plan hazırlamalı ve bu çalışmaya kentteki sivil yapıların da katkısını almalıdır.
Master plan, bu yoğun göç ile kente yerleşen Rus, Ukraynalı ve diğer nüfusun, Antalya kültürüne, değerlerine, sosyal yaşamına entegrasyonunu kolaylaştırmalıdır.
En ideal olanı ise, Antalya’ya gelen yeni kültürler ile coğrafyanın kadim mirasının harmanlanmasıdır. Bu harmanlamadan dünyaya meydan okuyacak bir kuşağın ortaya çıkması mümkün olacaktır. Gelenekten kopmamış, ama yeni değerler, bilgiler ve beceriler ile güçlenmiş bir Antalya zirveye oynar.
Adil Gürkan