TRT Spor’da müdürlük yaptıktan sonra yorumculuğa geçen gazeteci Fırat Günayer, ilginç bir “haber saklama” itirafında bulundu.
Meydaradar’ın haberine göre, Beşiktaş’ta yaşanan gelişmelerle ilgili olarak X hesabından canlı yayın yapan Günayer, “… Daha önce de Samsun deplasmanında benzer bir kriz yaşadı. Ligin çok başıydı. Bizler de duyduk ama çok kaotik bir olay olduğu için Beşiktaş zarar görebilir diye söylemedik çünkü her şey iyi gidiyordu” dedi.
Yani Türkçesi, haber niteliği taşıyan bir olayı bilmesine rağmen kulübe zarar vermemek için kamuoyundan gizlediklerini söyledi.
Gazeteci haber saklar mı?
Çoğu gazeteciyle politikacılar başta haber kaynakları arasındaki mesafenin kalktığı, koltukların ve şapkaların değiştiği bir dönem yaşıyoruz.
Konumuz politikacılar olmadığı için onları bir kenara bırakalım, biz gazetecilere bakalım…
Herkes gibi çoğu gazetecinin de bir siyasi görüşü ya da tuttuğu bir takım vardır, bu doğaldır.
Doğal olmayan, siyasi görüşün ya da taraftarlığın gazeteciliğin önüne geçmesi, bir ideolojiyi ya da bir takımı cengâver gibi savunmaktır ki Türkiye’de şu anda olan tam da budur.
Oysa, “mesafe” konusu gazeteciliğin temel taşlarındandır.
Le Monde’un kurucusu Hubert Beuve-Mery’nin (fotoğrafta), “Gazetecilik temas ve mesafe mesleğidir” sözü gazetecilik okullarında okutulur.
Peki, bu ne anlama gelir?
Gazeteci haber kaynağı ile dengeli bir ilişki kurmak zorundadır yani haber alabilmek için kaynağına yakın olmak zorundadır ama bu yakınlıkta ölçü aşılırsa kaynak tarafından kullanılma tehlikesi doğar.
Diğer yandan, kaynak tarafından kullanılmamak kaygısıyla ona çok uzak durursa bu kez de haber alamama riski doğar.
Bu nedenle gazeteci kaynağıyla ilişkisini ondan bilgi alacak kadar yakın ama aynı zamanda onun tarafından kullanılmayacak uzaklıkta tutacak şekilde ayarlamak zorundadır.
Elbette, gazetecilik okullarında okutulanla gerçek hayat aynı değil.
Sadece Türkiye’de değil bütün ülkelerde kaynakla nasıl ilişki kurulması gerektiği her gazetecinin çözmesi gereken bir sorun.
İster politikacı olsun, ister sanatçı, ister iş adamı, isterse de sporcu ya da yönetici hemen hemen herkes gazetecileri kullanmak ister.
Aslında iki tarafın da birbirine ihtiyacı vardır, kaynak olmazsa gazeteci haber yapamaz, gazeteci olmazsa kaynak kamuoyuna ulaşamaz, adını, sesini duyuramaz.
Mesafenin ayarlanamadığı yani ölçünün kaçtığı alanların başında siyaset, spor ve magazin geliyor.
Elbette istisnalar var ama spor kulüplerinin kimi yöneticileri ve teknik adamlarıyla muhabirler arasındaki ilişkinin “cılkı çıkmış” durumda.
Bu kişiler sürekli olarak muhabiri kullanmaya, reklamını yapmaya ya da kamuoyunda yalan haber yaymaya çalışıyor.
Bu durumda özellikle genç muhabir şu ikilemle karşı karşıya kalıyor: Ortada bir kullanılma, kişisel reklam ya da yalan haber olduğunu biliyor ya da hissediyor ama “hayır” deme cesaretini gösteremiyor.
Çünkü biliyor ki, yöneticiyle ya da teknik adamla ilişkisini iyi tutmazsa o kulübün kapıları yüzüne kapanacak.
Böylece olması gereken mesafe ortadan kalkıyor.
Olur da muhabir direnecek olursa bu kez yöneticiler muhabirin müdürüne ulaşarak istediğini yine yaptırıyor.
Bu nedenle en az muhabir kadar şefi, müdürü ya da o medya kuruluşunun patronu da dik durmak zorunda.
Karmaşık görünen bu durumun çözümü iki tarafın da birbirine ihtiyacı olduğu gerçeğinin unutulmamasında.
Unutulursa ne mi olur?
Gazeteci soru sormaktan korkar.
Haber kaynağının karşısında el pençe divan durur.
Spor yazarı Mehmet Demirkol birkaç yıl önce muhabirlerin bu durumunu eleştirirken, “Gazetecilik mesafe koymaktır… Kimsenin kucağına oturmam… Şu anda Türkiye’de gazetecilik yerlerde sürünüyor…” demişti.
Yani bu durumun adı “kucaktaki gazetecilik”tir.
Maalesef Türkiye’de olan da budur.
Başlıktaki soruya dönecek olursak…
Hayır, gazeteci haber saklamaz.
Bunun tek istisnası, kaynağın bir konuda gazeteciye “yazılmamak koşuluyla” bilgi vermesidir. Gazetecinin kendi çabasıyla elde etmediği bir bilgiyi kaynağının onayı olmadan yayınlaması etik değildir.
Ama aynı şekilde, gazetecinin kendi çabasıyla, emek vererek öğrendiği bir haberi “kafasında tilkiler dolaştırıp” falanca kurumu ya da kişiyi koruması için saklaması da etik değildir.