Perşembe, 29 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Erzurum’da tatlı bir hayat dersi

Buket Başer
Son güncelleme: 3 Eylül 2023 00:50
Buket Başer
Paylaş
Paylaş

Yaklaşık 15-20 yıl önce 2 kafadar Erzurum’a gidiyoruz. İstanbul’dan direk uçak bulamadığımız için Ankara aktarmalı uçuyoruz.

Benim için şahane, uçağa binmekten hiç hoşlaşmayan arkadaşım için felaket bir yolculuk oluyor. Neyse ki vukuatsız iniyoruz Erzurum’a. Oranın nüfuslu ailelerinden, ağalarından biri müşterimiz. Gündüz görüşmelerimizi yapıyoruz, akşam bizi evine yemeğe davet ediyor. Anadolu insanın misafirperverliği böyle işte. Misafirler evde ağırlanıyor. Kolaya kaçmak, akşam dışarıda buluşalım 2 tek atalım yok. Hatta 2 tek atalım kısmı hiç yok, çünkü yasak!

Neyse gelelim bizim beyefendiye. Ben o zamanlar bu kadar meraklı Melahat değilim, şimdi olsa yanıp tutuşurum yöresel yemeklerin tadına bakmak için. Benim kafadar da perişan zaten. Hem hasta hem de yol tutmuş. Gidesimiz yok ama hayır diyemiyoruz. Büyük ayıp olur çünkü.

Neyse akşam oluyor evine gidiyoruz Erzurumlu beyefendinin. Gitmeden önce de methini duyuyoruz evin, şöyle dekore edildi, böyle görkemli vb.

Hafif bir merak oluşuyor bende. Erzurumlu beyefendi bizi kapıda karşılıyor son derece sıcak bir şekilde. “Hoş geldiniz, buyrun!” diyor. Giriş şahane. Sadece giriş kısmında bile at koşar. Kim bilir salonu nasıldır diye düşünürken Erzurumlu beyefendi konuşuyor. “Bacım bizde evler harem selamlıktır, sizi mutfağa alalım!” Arkadaşıma da “sizi de salona” diyor. Nasıl yani? Erkek olduğu için onu başköşeye alıp, beni arkaya, mutfağa mı gönderiyor? Haksızlık bu ya! Salonu göremeyecek miyim? Mutsuz ve çaresiz mutfağa gidiyorum. Mutfakta bir dolu hanımefendi.

Evlisi, bekarı, hamilesi, çocuklusu her türden hanımefendi. Mutfak fabrika gibi. Bir dünya yemek pişiriliyor. Bende o zaman çocuk yok, evli hatta nişanlı bile değilim. Mutfakta bir evlilik ve çocuk muhabbeti başlıyor, hiç anlamadığım. Söz, nişan filan soruyorlar. o da yok ben de. Sevgilim var ama söyleyemiyorum hoş karşılanmaz diye. Hababam bir yemek konuyor önüme, bitiriyorum yenisi geliyor. Çatlatacağım ama ayıptır, günahtır derler diye bırakamıyorum. Neyse sonunda gerçekten dayanamama noktasına geliyorum hem yemekten hem de muhabbetten. Diyorum ki “Ben izninizi istiyorum!”. Anlayamıyorlar önce, evi terk ediyorum filan sanıyorlar. “Ben kahvemi salonda içeceğim” diyorum. Önce bir sessizlik.

Sonra evin hanımı “Peki” diyor. Koşa koşa gidiyorum salona. 7-8 erkek oturmuşlar mis gibi muhabbet ediyorlar. Ben içeri dalınca hepsi birden ayağa kalkıyor. Diyorum ki “kusura bakmayın ben batıdan geldim. Bilmem böyle adetleri. Ben kahvemi burada içmek istiyorum”. Ev sahibi yine en sıcak haliyle ve kocaman gülümsemesiyle “tabii buyrun” diyor ama salondaki tüm misafirlerin aniden işleri çıkıyor ve gitmeleri gerekiyor! Ben kuruluyorum baş köşeye. Benim kafadar hem hayretle bakıyor hem de güldü gülecek zor tutuyor kendini. Ev sahibi sohbetine kaldığı yerden devam ediyor. Endonezya seyahatini anlatıyor, timsahlarla çekilmiş fotoğraflarını gösteriyor. Erzurumlu konuştukça kaybettiğim saatlere hayıflanıp duruyorum. Ben saatlerdir mutfakta çoluk çocuk muhabbetini dinlemek zorunda kalmışım. Haksızlıktı bu. Kahvelerimizi, evin kızı salon kapısında damada teslim ediyor. Damadın elinden içiyorum süt ile yapılmış Türk kahvesini. Tadına da bayılıyorum. Sancılı başlayan gece, keyifle sona eriyor. İstanbul’a da davet ediyoruz.

Ertesi gün eve dönmek üzere Erzurum Havalimanı’na gidiyoruz. İsmi lazım değil bir havaalanı yetkilisi de tanıdık çıkıyor. Tutturuyor bir çay içelim diye. Tabii şahane olur da uçak kalkmak üzere. Yok bacım ben bekletirim uçağı diyor. Biz şok! Oturuyoruz ofisinde, camdan uçağı seyrediyoruz. Herkes biniyor, uçak bizi bekliyor. Biz 2 kafadar elimizde çay, müdür beyin bizi salmasını bekliyoruz utanç içinde. Çaylarımız bitince yolculuların kızgın bakışları altında uçağa binip, yerimize oturuyoruz…

Bu hikayeyi uzun süre gülerek anlattım. Marifetmiş gibi! İsyan bayrağını çekip nasıl salona girdiğimi, salondaki tüm erkeklerin salonu terk edişini, uçaktaki yolcuları nasıl beklettiğimizi. Ta ki bir kişisel gelişim eğitimine katılana kadar. Hoca hangi soruyu sordu da ben Erzurum’u anlatmak zorunda kaldım hatırlamıyorum ama sınıf kıkır kıkır gülerken öğretmenin bana kızıp, beni saygısızlıkla suçladığını unutamadım. Üzerinde düşündüm sonradan. Ziyaretlerine gittiğim insanların kendilerine ait örf ve adetleri vardı. Ben asilik yapıp özetle “sizin örf ve adetlerinizden bana ne” demiştim. Düpedüz terbiyesizlik!

Onlarsa müsemma gösterip gülüp geçmişlerdi. Ne kadar olgun, ne kadar saygıdeğerlermiş. Gecenin sonunda güler yüz ile dost olarak ayrılmıştık.

Bana güzel bir hayat dersi verdiler. Ya alttan almasalardı? Ya onlar da benim gibi yapsaydı? Ya benim alışkanlıklarıma saygı göstermeyip beni evden kovsalardı? Ne olacaktı? Kavga mı? Savaş mı? Çatışmaların çoğu da böyle başlamıyor mu zaten? Farklılıklara, insanların örf ve adetlerine, görüşlerine, inançlarına saygı duyulmadığı için başlamıyor mu? Bu konu üzerinde biraz düşünmek lazım. Saygı görmediğimizi söylediklerimize biz saygı duymuş muyuz zamanında acaba?

Sevgiyle kalın…

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanBuket Başer
Takip et:
1974 Istanbul doğumlu. Anne tarafından Boşnak, baba tarafından Bilecikli. Ortaokul ve liseyi Cağaloğlu Anadolu Lisesi'nde okudu. İstanbul Üniversitesi'nde Peyzaj Mimarlığı eğitimi gördü. 20 yılı aşkın bir süre mutfak mobilyası sektöründe yöneticilik yaptı. Şu anda bir iç mimarlık ve dekorasyon şirketinin kurucu ortağı olarak çalışmaya devam ediyor. İki oğlu var. Seyahate, yöresel yemeklere ve açık hava sporlarına düşkün; astrolojiye ve güzel sanatların birçok dalına merakı var. Tipik bir yay kadını. 40'ından sonra ansızın anılarını yazmaya başladı. O gün bugündür de devam ediyor...
Önceki Makale Bunamasak mı unutmasak mı?
Sonraki Makale Votka Rusya’da iktidar devirir!

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Hümanist bir padişah

İnan Özbek
29 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Kaçan hep suçlu mudur?

Erdal Çolak
28 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

BBC’nin ortaya çıkardığı skandal 

Okay Deprem
26 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

“Halluks Valgus” belasını kim yarattı?

Dr. Nevin Sütlaş
25 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?