Enerji kaynakları tarih boyunca yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda stratejik birer güç unsuru oldu.
21. yüzyılda doğal gaz bu gücün en belirgin sembollerinden biri haline geldi. Rusya ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler, büyük ölçüde enerji bağımlılığı üzerinden şekillenirken, 2022’de başlayan Ukrayna savaşı bu durumu sert bir krizle yüzleştirdi.
Rusya, devasa doğal gaz rezervleri sayesinde özellikle Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın önemli enerji tedarikçisi konumundaydı. Sovyetler Birliği döneminden kalan boru hattı altyapısı, Moskova’ya sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi nüfuz sağlamıştı. Ancak Ukrayna savaşı sonrasında uygulanan yaptırımlara karşılık olarak gaz sevkiyatlarının kısıtlanması, Avrupa’yı enerji kriziyle karşı karşıya bıraktı.
Avrupa Birliği, Rus gazına bağımlılığını azaltmak amacıyla LNG terminallerini devreye aldı, ABD ve Katar gibi yeni tedarikçilere yöneldi. Yenilenebilir enerji yatırımlarına hız verdi ve enerji tasarrufu politikalarını gündeme taşıdı. Bu dönüşüm sadece enerji politikası değil, aynı zamanda bir güvenlik ve bağımsızlık meselesi olarak görülüyor.
Türkiye, doğu ile batı arasında fiziksel ve jeopolitik bir köprü konumunda. Azerbaycan gazının TANAP üzerinden Avrupa’ya taşınması, Rusya’dan gaz getiren Mavi Akım ve Türk Akımı gibi projeler, Ankara’yı enerji koridorlarının vazgeçilmez bir aktörüne dönüştürüyor. Türkiye’nin “enerji merkezi” olma hedefi, yalnızca ekonomik değil, diplomatik ve stratejik kazanımlar da sunabilir.
Avrupa ile Asya arasında stratejik bir konumda bulunan Türkiye, enerji koridorları açısından kilit bir geçiş ülkesi olarak öne çıkıyor. Ancak son yıllarda Türkiye, sadece bir transit ülke olmanın ötesine geçerek enerji alanında aktif bir oyuncu olma yönünde adımlar atıyor.
Türkiye’nin konumu
Türkiye’nin enerji jeopolitiğindeki rolü üç başlık altında değerlendirilebilir:
1. Enerji Koridoru Olarak Türkiye
- Türkiye, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı ve Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) gibi projelerle Azerbaycan, Orta Asya ve Hazar bölgesi enerji kaynaklarını Avrupa’ya taşıyor.
- Rus gazı ise Mavi Akım ve Türk Akımı üzerinden Türkiye’ye, oradan da Avrupa’ya ulaşıyor.
- Ayrıca Irak ve Doğu Akdeniz kaynaklarının Avrupa’ya ulaştırılmasında Türkiye potansiyel bir güzergâh.
2. Enerji Ticareti ve Hub Olma Hedefi
- Türkiye, doğal gazda bir “fiyat belirleyici enerji merkezi (hub)” olma iddiasını son yıllarda sıkça dile getiriyor.
- 2022 yılında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Rusya Devlet Başkanı Putin’le yaptığı görüşmede “Türkiye’de gaz merkezi” kurulması önerisi öne çıktı. Bu girişim, hem Rusya’nın Avrupa baypas stratejisine hem de Türkiye’nin bölgesel rol arayışına işaret ediyor.
- Ancak bunun gerçekleşmesi için şeffaflık, rekabetçi piyasa yapısı ve teknik altyapı gibi alanlarda reformlar gerekiyor.
3. Enerji Üretiminde Çeşitlenme Çabası
- Türkiye, nükleer enerji (Akkuyu Nükleer Santrali), yenilenebilir enerji yatırımları (güneş, rüzgar) ve Karadeniz’deki doğal gaz keşfi gibi girişimlerle enerji ithalatını azaltmayı hedefliyor.
- Ancak halen toplam enerji ihtiyacının yaklaşık %70’i ithal ediliyor. Bu da dışa bağımlılığı sürdürüyor.
Türkiye, enerji jeopolitiğinde hem transit rolünü hem de üretici ve ticaret merkezi olma iddiasını birlikte yürütüyor. Ancak bunun gerçekleşmesi, jeopolitik istikrar, uluslararası güven ve iç piyasa reformları ile doğrudan ilişkili.
Yeni aktörler
Rusya’nın Avrupa enerji pazarındaki etkisinin azalması, boşalan alanın kimler tarafından doldurulacağı sorusunu da gündeme taşıdı. Bu süreçte, Azerbaycan, Katar ve Cezayir gibi ülkeler enerji satıcısı olarak ön plana çıkmaya başladı.
Azerbaycan, Trans-Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı (TANAP) ve Trans-Adriyatik Boru Hattı (TAP) üzerinden Avrupa’ya gaz tedarikini artırma kapasitesine sahip. 2022 sonrası dönemde AB ile yapılan enerji mutabakatları sayesinde ihracatını kademeli olarak artırdı. Ancak üretim kapasitesi sınırlı olduğu için Azerbaycan’ın Rusya’nın yerini bütünüyle doldurması mümkün değil. Buna rağmen güvenilir ve stratejik ortak olarak AB’nin gözünde değeri yükseldi.
Katar, dünyanın en büyük sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) ihracatçılarından biri. AB, LNG terminallerini hızla geliştirerek Katar’la uzun vadeli anlaşmalar yapmaya başladı. Katar’ın avantajı, yüksek rezerv, gelişmiş altyapı ve esnek lojistik kapasite. Ancak Asya pazarına olan uzun vadeli taahhütleri, Avrupa’ya yönlenmesini sınırlı tutuyor.
Cezayir, özellikle İtalya üzerinden Avrupa’ya boru hattıyla gaz ihraç eden önemli bir aktör. Son yıllarda siyasi istikrarını koruyarak Batı ile ilişkilerini geliştirdi. Ancak altyapı yatırımı eksiklikleri ve iç tüketimin artması, ihracat kapasitesini sınırlıyor. Buna karşın, Avrupa’nın Kuzey Afrika ile kurduğu enerji köprüsünde merkezi bir rol üstlenmeye başladı.
Bu ülkelerin ortak özelliği, Avrupa’nın enerji çeşitlendirme stratejisinde “politik açıdan daha az riskli” görülmeleri. Ancak hiçbiri Rusya’nın hacmi ve etkisini birebir karşılayamıyor. Bu nedenle Avrupa, bu aktörler arasında denge kurmaya çalışırken aynı zamanda yenilenebilir kaynaklara da daha fazla yatırım yapıyor.
Yeni enerji düzeni
Dünya enerji sistemi, tek kutuplu bağımlılık düzeninden çok merkezli ve çeşitlendirilmiş bir yapıya doğru evriliyor. Yenilenebilir enerji, sadece çevreci bir tercih değil, aynı zamanda bir jeopolitik direnç aracı olarak öne çıkıyor. Ancak bu dönüşüm sancısız olmayacak: enerji arz güvenliği, fiyat istikrarı ve teknolojik altyapı gibi konular kritik önem taşıyor.
Enerji, artık sadece bir ekonomik meta değil; bağımsızlık, egemenlik ve jeopolitik güç aracı. Rusya’nın enerji kozunu kullanması, Avrupa’nın ise bu bağımlılığı kırma çabası, küresel dengelerde ciddi kırılmalar yaratıyor. Türkiye ise bu satranç tahtasında yalnızca taş değil, oyunu kuran aktörlerden biri olmaya çalışıyor.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: