Zekâ dediğiniz şey, bir veri kümesi mi yoksa hayatı yeniden kurabilme cesareti mi?
Albert Einstein, “Zekânın ölçüsü değişebilme yeteneğidir” dediğinde, muhtemelen yapay zekâdan değil, insanın kendi zihinsel esnekliğinden bahsediyordu. Fakat bugün bu sözü makineler üzerinden test etmek için eşsiz bir zamandayız. Peki, makineler gerçekten “zeki” mi? Yoksa zekâ, düşündüğümüzden çok daha insani bir fenomen mi?
Bugün yapay zekâ, veri kümelerini işleme, desen tanıma ve hata payını sıfıra indirme konusunda insanı çoktan geçti. Ancak onun değişimi bizimkine benzemez; içsel bir dönüşüm değil, kodlarla sınırlandırılmış bir optimizasyondur.
Öngörülemeyene cevapsızdır: Eğitim verilerinde olmayan bir senaryo -örneğin pandemi gibi küresel krizler- karşısında yapay zekâ “donar”. İnsan ise panikler, öğrenir, uyum sağlar ve yeni çözümler icat eder.
Bağlamı hissedemez: Yapay zekâ şiir yazabilir ama aşkı yaşayamaz. Satrançta dünyayı yense de yenilginin acısını asla anlamaz.
İnsanın zekâsı, Einstein’ın altını çizdiği gibi, düzenin olmadığı yerde düzen yaratabilme gücüdür.
Sezgi ve yaratıcılık: Veri olmadığında bile insan içgüdüleriyle çözüm üretir. Bir anne, bebeğinin ağlama tonundan ihtiyacını anlayabilir.
Duygusal zekâ: Bir yönetici, çalışanının yüz ifadesinden motivasyon düşüklüğünü sezebilir. Yapay zekâ ise yalnızca metriklere bakar.
Amaçları yeniden tanımlayabilmek: İnsan, işleyen bir planı bir anda değiştirebilir, yeni bir hedef koyabilir. Yapay zekâ için hedef kod satırında sabittir.
Büyük dil modelleri (ChatGPT vb.) bu tabloyu sarsıyor gibi görünebilir. Ancak onların da “öğrenmesi”, aslında insanın geçmişte ürettiği verilerin olasılık hesaplarıdır.
Yaratıcılık değil, olasılık: Bir LLM (büyük dil modeli), milyarlarca cümle arasından en olası olanı üretir. İnsan ise hiç duyulmamış bir fikri var edebilir.
Etik dışarıdan eklenir: İnsan ahlaki pusulasını içsel yaşantılardan kurar. Yapay zekânın etik sınırlarını ise mühendisler sonradan ekler, üstelik kolayca istismar edilebilir.
Sonuç: Zekâ hayatı yeniden icat etmektir
Yapay zekâ, insanlığın en güçlü hesaplama aracı olabilir. Ama zekâ, yalnızca hesaplama değil; değişime direnmeyi bırakıp onu kucaklama, araçlarla sınırlı kalmayıp onları aşabilme becerisidir.
Asıl soru şu:
Yapay zekâ bize gerçekten “daha akıllı” olduğumuzu mu hatırlatıyor?
Yoksa onun sınırlılıklarını gördükçe, insana özgü esnekliğimizi geliştirmeye mi zorluyor?
Belki de gerçek zekâ, yapay zekâ ile yarışmak değil, onu kullanırken bile insan kalabilmektir.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: