Yabancı dil bilmek kuşkusuz insanın ufkunu genişletir, daha geniş iletişim olanakları sunar.
Öğrenilen her yeni dil, bizi yeni çevreler ve kültürlerle tanıştırır. Dil öğrenmek yararlı ve gerekli ancak bazı dillerin inanılmaz zor olduğunu duyunca cesaretimiz kırılabilir.
İngilizler, Almanlar, Çinliler, Japonlar, Araplar, Ruslar ayrı ayrı kendi dillerinin en zor dil olduğunu ileri sürerler. Benzer savı Çek ve Macarlardan da kendi kulaklarımla duydum. Ya Yunanlılar, dilsel kibirden yanlarına yaklaşmak bile zor.
Yalnızca bunların değil, başka toplulukların da dünyadaki en zor dili konuştuklarına dair söylemlerine tanık olabiliriz. Türkçenin en zor dil olduğunu belki kendimiz düşünmüş ya da başkalarından duymuş olabiliriz. Kendi dilimizin en zor ve en gelişmiş bir dil olduğunu savunmanın, başka dilleri konuşan toplulukları küçük görmek gibi bir yan etkisi oluyor.
Türkçenin dünyanın en zor dili olduğunu ileri sürenlerin, hangi yabancı dilleri iyi bildiğini ve ölçüt olarak hangi karşılaştırma yöntemlerini kullandıklarını bilmek isterim. İnsan kendi dilini ulusal gurur meselesi düzeyine taşıyınca, araştırma yapmadan, yeterli bilgi edinmeden kolayca bir takım görüşler ortaya atabiliyor.
Diller yapısal yakınlık derecesine göre dil aile grupları içinde kategorize edilir. Aynı ortak kökeni paylaşan diller, tek bir ağacın dalları gibi aynı grup içinde yar alır. Örneğin Almanca, İngilizce ve Hollandaca (Flemenkçe) birbirlerine kuzen derecesinde yakındır. Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce ve Romence gibi Latince kökenli diller de kuzen dillerdir.
Norveç ve Danimarka dilleri birbirine Türkiye Türkçesi ile Azerbaycan Türkçesi kadar yakındır. Farsça, Tacikçe, Kürtçe, Ermenice ve de Hintçe, Almancanın amcasının torunu kadar kökteştir. Çok garip ama antik çağların dili Sanskritçe ile çağdaş Rusça arasında denkliği kesin biçimde saptanan yüzlerce söz var.
Slav dillerinden birini iyi bilen biri, biraz da hayal gücü varsa Ukrayna, Rusya, Belarus, Bulgaristan, Çekya, Slovakya, Polonya ve eski Yugoslav cumhuriyetlerinde hayata kolayca uyum sağlayabilir.
Bir Türkmen’e Azerbaycan Türkçesi öğrenmek hiç zor gelmez ama örneğin bir Amerikalı ya da Nijeryalı saçını başını yolabilir. Portekizce öğrenmek bir İspanyol için çocuk oyuncağıdır ama bir Koreli ya da Arap bir süre sonra kafasını duvara vurmaya başlayabilir.
Hint Avrupa ailesinden diller konuşan kişiler için Japonca, Korece, Türkçe, Macarca, Fince ve Estonca gibi dilleri öğrenmek özellikle zordur. Bu dillerdeki tümce dizilişi tümüyle tersine dönmüş gibi bir izlenim verir. Örneğin, zeki bir çocuk Türkçede “oyuncağımın nerede olmadığını bilmediğimi söyleyemem” diyebilir.
İngilizcesi şöyle olurdu: “I can’t say that I don’t know where my toy isn’t.” Sözcüklerin yerini korumak koşuluyla İngilizcesinin Türkçeleştirilmiş dizilişi şöyle olurdu: “Söyleyemem ki, bilmediğimi nerede benim oyuncağım olmadığını.”
Dillerin yapısı o kadar faklıdır ki, şu diller zordur şu diller kolaydır diye karşılaştırmak ve ölçmek olanaklı değildir. Her dilin kendince özgün sesleri, yapısal özellikleri, dil bilgisi kuralları ve söz dağarcığı vardır.
Her topluluğun dili, kendi tipik yapısı içinde özgün bir zorluk düzeyine sahiptir. Buna göre, dünyanın en zor dili diye bir şey yoktur, çünkü zorluk düzeyi dilden dile değil, kişiden kişiye değişir diyebiliriz.
Bununla birlikte, her kim ki, dil öğrenmeye yatkınlığı vardır ya da bir dile çok özel sempatisi gelişmiştir, hiçbir zorluk düzeyi o kişiyi o dili öğrenmekten alıkoyamaz. Nedenleri ne olursa olsun, yeni bir dil öğrenmek her zaman heyecan verici olabilir. Motivasyonu yüksek olan kişi, örneğin aşk motivasyonuyla gaza gelen kişi, hem Kantonca Çincesini ve on binlerce yazı karakteri bulunan alfabesini bile öğrenebilir. Örneği görülmüştür.
Özel ders almadan, kursa gitmeden yalnızca aynı 20 Fince kitabı okuyarak ve aynı 20 Fince filmi defalarca izleyerek Fince öğrenen birini tanıdım. Turist rehberliği yapacak düzeyde öğrendi bu dili.
Dil öğrenmenin önündeki en güçlü bariyerlerden birisi küçük düşme, madara olma korkusudur. Yarım yüz yıldır Almanya’da yaşayan ama gene de işini çevirmenle görebilen hâlâ yüz binlerce Türk’ün olmasının nedeni, Almancanın zor olması değildir. O insanların Almanca öğrenmeye yeterince motive edilememiş olmasıdır.
Şimdi soralım: Dünyanın en zor dili hangisidir? Gerçek şu ki, asıl mesele dilin zorluğu değil, öğrenmek isteyen kişinin o dile olan ilgisinin ne kadar güçlü olduğudur. Her dilin kendi koşullarında benzersiz zorlukları ve kolaylıkları vardır. Dünyanın en zor dili, öğrenmeye çalışırken keyif almadığınız, mutluluk duyumsamadığınız dildir.
halilocakli@yahoo.com