Siyasi takvimlerde 21 Mayıs günü “Çerkeslerin (Adıgelerin) Sürgün Günü” olarak anılıyor.
Bu tarihin tüm dünyada, “19. yüzyılda Ruslar tarafından Kafkasya’daki ana vatanlarından zorla sürülen Çerkeslerin anılması ve hatırlanması günü” olarak resmileştirilip ilan edilmesini isteyen birçok kişi ve kesim var. Tam da bu bağlamda sıklıkla “soykırım” kelimesine başvuruluyor. Ancak bilhassa akademik tarihçiler arasında “kitlesel sınır dışı etme (deportasyon)” görüşüne karşı çıkan pek çok isim bulunuyor. Öte yandan, yüz binden fazla Çerkes’in (Çerkez) yaşadığı Rusya Federasyonu’nun “Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti”nde (KÇC) deportasyon görüşünün kitlesel olarak desteklendiği söylenemeyebilir.
Dünyanın birçok yerinde, Rusya’daki Kafkas cumhuriyetlerinde olduğundan çok daha fazla Çerkes-Adıge’nin yaşadığı tartışmasız bir gerçek. Açıkçası ve maalesef ki bu durum birçok halk için de benzer; misal: Ermeniler. Bir önceki yüzyılda birkaç milyon Çerkes Türkiye’ye, gene yaklaşık yakın sayıda bir kitle de Ürdün, Suriye, Filistin ve ABD gibi diğer ülkelere sürülmüştü. Ancak “sürgün”ün malum, insanların fiziksel olarak yok edilmesi anlamına gelen “soykırım” ile doğrudan bir anlam örtüşmesinin bulunup bulunmadığı noktası oldukça hassas ve tartışmalı. Evet, Büyük Kafkas Savaşları’nın sona ermesinden sonra Rus İmparatorluğu’nun Çerkesleri başka ülkelere sürdüğü acı bir tarihi gerçek. Ruslara sorduğunuzda bunu “Çerkeslerin öncesinde komşu Rus-Kazak (Kozak) bölgelerine sürekli silahlı baskın ve saldırılarına kolektif ve nihai bir yanıt” olarak açıklamaya çalışıyorlar kendilerince.
Devrimden sonraki durum
Bir dizi arşiv belgesine bakıldığında, tabii ki Rus Çarlığı döneminde değil ancak çok daha sonraları Adıgelerin ve büyük Çerkes halkının diğer temsilcilerinin ana vatanlarına dönmelerine yeşil ışık yakıldığı ve hatta bu yöndeki sürecin yeni yönetimlerce desteklendiği fark ediliyor. Bu politikanın özellikle 1917’teki Büyük Ekim Sosyalist Devrimi’nden sonra güç kazanıp yaygınlaştığı söylenebilir. “Halkların dostluğu” politikasını ilan eden yeni Sovyet iktidarı, Çerkeslerin nihayet tarihi ana vatanlarına dönüşünü pek çok açıdan teşvik etmeye başlar. Bu tarihsel ve nesnel realite, gerek şu anda Kafkasya’da yaşayan Adıgeler gerekse de Rusya dışındaki Çerkes diasporasının hatırı sayılı bir kesimi tarafından da kabul ediliyor.
Dünü ve bugünü aynı görmek
Biraz da Büyük Britanya gibi güçlerin oldukça politize araştırmacıları ve uzmanlarının çaba ve girişimleriyle onlarca yıldır Sovyetler Birliği’nde ve sonrasındaki Yeni Rusya’da sistematik Çerkes soykırımı olduğuna dair kuvvetli argüman dillendiriliyor. Söz konusu yaygın söylem özellikle Ukrayna yönetiminin, Kırım’daki hadiselere misilleme olarak Çerkes Soykırımı’nı tanıdığı 2014’ten sonra özellikle aktif bir şekilde yaygınlaştırılmaya başlandı. Bilhassa Ukraynalılar ve Anglosaksonların bu şekilde öncü rolü oynamasıyla, Çerkeslerin Rusya dışındaki temsilcilerinin katıldığı kongre, panel, yuvarlak masa, sempozyum ve bilimsel konferans gibi çeşitli uluslararası etkinlikler düzenlenmeye başlandı. Söz konusu faaliyetlerde konuşmacıların Çarlık Rusya’sı ve günümüz Rusya Federasyonu’nun politikalarını pratikte aynı kefeye koydukları ve bazı milletlere yönelik “Rus emperyalist zulmü” sloganı altında yeni döneme dair çok da adil olmayan beyanat ve kıyaslamalarda bulundukları dikkat çekiyor.
“Ana dilin en iyi öğretmeni”
Peki günümüzde Rusya’da Çerkeslerle alakalı durum gerçekten de ve tam anlamıyla, diasporanın bazı temsilcilerinin tasvir ettikleri gibi mi? Bu konuda, Rusya Federasyonu’nun “Karaçay – Çerkes Cumhuriyeti”nde toplu halde yaşayan ve bugün yönetim özerkliğinden, ana dillerini serbestçe öğrenme ve konuşma hakkına kadar bir halkın bir dizi hakkına sahip görünen Çerkeslerin güncel deneyimlerine ve pratiklerine bakmak yerinde olacaktır. KÇC özerk/yerel hükümetinin internet sitesinde, “Özgürlük sever Çerkeslerin haklarını hiç kimsenin ihlal etmeye hazırlanmadığı” yolunda bir ifade yazılı. Federal düzeydeki fonların da yardımıyla bu dağlık Kuzey Kafkas cumhuriyetinde ana dilin öğretildiği eğitim kurumları ağının son yıllarda sürekli genişlediği görülüyor. Bu yaklaşımın bir dolu etkinlik vasıtasıyla da desteklendiği gözleniyor. Buna mütevazı bir örnek, 2023 yılında Karaçay-Çerkesya’da, tüm Rusya çapında otuz farklı ana dili öğreten toplam yetmiş iki öğretmenin katılımıyla “Ana Dilin ve Edebiyatının En İyi Öğretmeni” adlı bir yarışmanın düzenlenmesi gösterilebilir.
“Soydaşlar Kampı” Projesi
Çerkeslerin Rusya Federasyonu’ndaki yüzlerce halkla organik anlamda bir arada yaşama kültürüne bir başka örneği “Soydaşlar Kampı” projesi teşkil ediyor. Geçen sene Kafkasya bölgesine odaklanan uluslararası nitelikteki gençlik projesi 10. yılını kutladı. Karaçay Çerkesya’dan gençler komşu Kabardino-Balkar Cumhuriyeti’ni ziyaret ederek, Stavropol Vilayeti, Kuzey Osetya Cumhuriyeti ve Türkiye’den gelen akranlarıyla bir araya geldiler. Bahsi geçen kampta gençler bölgede yaşayan halkların gelenek ve göreneklerini öğrenirken, yörenin çeşitli doğal ve kültürel güzellikleri görme fırsatı da buldular. “Soydaşlar Kampı” son dönemde Kabardino-Balkarya Milliyetler Bakanlığı’nın “Uluslararası Çerkes Derneği” ile müştereken yürüttüğü kayda değer projelerden birisi olarak öne çıkıyor.
Günümüzde Rusya’da “sahada” yaşanmakta olan genel durum, Adıge-Çerkes Soykırımı”nın bugün de devam ettiği noktasında yükseltilen argüman ile hakikaten de pek örtüşmüyor. Karaçay Çerkesya’nın başkenti Çerkessk’in sokaklarına çıkıp yoldan geçenlere günümüzde “bağımsız bir Çerkes devleti”nin kurulması yönünde herhangi bir arzu ve talepleri olup olmadığını sorduğunuzda, alacağınız ilk cevabın “Neden?!..” olması sizi şaşırtabilse de bugünün gerçekliğiyle bağdaştığı ileri sürülebilir. Son yıllarda hem ilgili cumhuriyette hem de komşu Kabarday’da giderek daha fazla Çerkes’in, Rusya Federasyonu çatısı altında yaşama iradesi ve isteği taşımaya başladıklarına dair bir tablonun görüldüğü belirtilebilir.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: