“Kadın anlatınca ‘dırdır’, erkek konuşunca ‘derin analiz’. Birinin sözü ‘sınır ihlali’, diğerinin ‘vizyon beyanı’.
İşin aslı: Kadın sesi duyuldukça, erkek tahakkümü gürültüye boğuluyor.
Türkiye’de kadınların sesi “dırdır” diye yaftalanırken, bu yalnızca yerel bir durum değil. Dünyanın pek çok yerinde kadınlar “nagging” (baş belası), “hysterical” (histerik), “too emotional” (fazla duygusal) gibi etiketlerle küçümseniyor. Kadınların kamusal ve özel alanlarda susturulması için kullanılan bu dilsel mekanizmalar, farklı kültürlerde farklı kelimelerle kendini gösterse de özünde aynıdır: Kadının sesini kısmak, düşüncelerini değersizleştirmek. Türkiye’de “dırdır” dediğimiz şey, aslında küresel bir kadın susturma stratejisinin parçasıdır.
Çünkü kadınlar sadece konuşmuyor, varlıklarını, hafızalarını ve hakikatlerini dile döküyorlar. Ve bu, tahakküm sahipleri için ‘rahatsız edici’ oluyor.”
1-Tarihsel sessizlik
Aristoteles, kadın ruhunun mantıklı yönü olduğunu kabul eder ama “egemen” yönünün zayıf olduğunu savunarak onları “eksik erkek” ilan etti. Bu düşünceyle felsefeyi erkek alanına hapsetti ve “Erkek yönetir, kadın susar” doğa yasası miti yayıldı.
Roma’da Cornelia, siyasi konuşmaları yüzünden “sınır ihlalcisi” ilan edildi; İskenderiye’de matematikçi Hypatia ise sokakta linç edildi. Orta Çağ’da sesini yükselten kadınlar “şeytanla iş birliği”yle suçlandı.
Tıpkı 1920’lerde susturulan Nezihe Muhiddin gibi… Susturulmasının sebebi çok konuşması değil, hakikati dile getirmesi ve iktidarı erkeklerden talep etmesiydi.
Bu tarihsel süreç, kadın anlatısının eril tahakküme karşı görünmez ama yıkıcı bir sessiz muhalefet olduğunu gösteriyor
2-Mitin çöküşü
PNAS (Proceedings of the National Academy of Sciences) verileri:
- Kadınlar günlük ortalama 16.215 kelime kullanıyor (Mehl, 2007)
- Erkekler günlük ortalama 15.669 kelime kullanıyor (Science Dergisi)
- Aradaki fark %3.5 ve istatistiksel olarak önemsiz
- Kadınlar duygusal bağlamda, erkekler ise statü vurgulayan konularda konuşuyor.
Nörolog Gina Rippon’un ifadesiyle: “Beyin nötr doğar. Toplum onu cinsiyet kalıplarıyla biçimlendirir.” - Asıl yalan: “Kadın çok konuşur” algısı, kadınları kamusal alandan dışlamak için üretilmiş bir araçtır.
3-“Çok konuşuyorsun”
Eril tahammülsüzlüğün dört kodu:
- Kontrol paranoyası: Kadının detaylı anlatımı, erkeğin otoritesini sarsar.
- Duygusal körlük: Kendini ifade edemeyen erkek, kadının “fazlalığını” problem eder.
- Zihinsel tembellik: Bağlamı dinlemek yerine “özet” talep eder.
- Projeksiyon: “Ben anlamıyorsam, sen kötü anlatıyorsundur.”
İroni şudur ki, bir erkeğin kadına “dırdır” demesi, kendi dinleme beceriksizliğinin itirafıdır.
4- Kamusal Alanda Sesin Eşitsizliği: Türkiye ve Dünya
Alan | Erkek Egemenliği | Kadına Yapıştırılan Damga |
Siyaset | Konuşma süresi %75 | “Didikleyici”, “Gergin” |
İş Dünyası | Söz kesme oranı 2.6 kat | “Agresif”, “Tartışmacı” |
Medya | Uzman konuk %72 | “Histerik”, “Öznel” |
Çarpıcı veriler:
- TÜİK 2023: Yönetici pozisyonlarında kadın oranı %20.1
- UN Women verilerine göre, erkekler kamusal alanda kadınlardan %50 daha fazla söz alıyor.
Peki, ‘dırdır’ diye yaftalanan kadınlar aslında kimin rahatını bozuyor?
5-Kadınsı sınırlar
Kadınların söz sınırlarını aşması “kadınsı sınırlar” diye damgalanır. Erkeklerin ise söz sınırı yoktur; istedikleri kadar konuşabilir ve bu “güç” olarak algılanır. Kadın aynı süre konuşursa “geveze” sayılır.
Çifte standart şöyle işler:
- Erkek 1 saat konuşursa → “Lider”, kadınsa → “Dırdırcı”.
- Erkek detaylı analiz yaparsa → “Derinlik”, kadınsa → “Dağınık”.
Mekanizma: Kadın sözü, “izin verilen” bir lüks; erkek sözü ise doğal hak.
Sonuç:
Hypatia’nın kanı, Sappho’nun külleri, Virginia Woolf’un mürekkebi, Nezihe Muhiddin’in susturulması… Tarih, kadın sesini kılıçla, ateşle, yaftayla bastırmaya çalışanların hikâyesidir.
Dırdır” yaftası, eril iktidarın panik refleksidir.
Çünkü artık biliyoruz:
- Tarihi susturulanlar değil, susturulamayanlar yazar.
- Tarih, şimdi konuşanlar tarafından yazılır.
- İşte biz o tarihi şimdi yazıyoruz.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: