MHP lideri Devlet Bahçeli 2 Ekim 2024 günü TBMM’nin açılışında DEM Parti sıralarına giderek milletvekillerinin elini sıktı ve şaşkınlıkla kendisini izleyen gazetecilere “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken kendi ülkemizde barışı sağlamak lazım” demişti.
Yirmi gün sonra da MHP Meclis grubunda konuşurken tüm Türkiye’yi “neler oluyor” sorusuna yönelten o tarihi konuşmasını yaparak şunları söyledi:
“Terörist başı işin içinde olmazsa bir şey çıkmaz diyenlere de sesleniyorum. Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa, gelsin TBMM DEM Parti grup toplantısında konuşsun. Terörün tamamen bittiğini ve örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığı gösterirse, ‘Umut Hakkı’nın kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın.”
Bahçeli’nin konuşmasını “devlet konuşuyor” diye niteleyenler devletin de artık savaşarak bu sorunun çözüme kavuşturulmasının mümkün olmadığını anladığını ileri sürüyor. Onlara göre kırk yıldır süren savaşa harcanan para 400 milyar doları geçti ve bu kaynağın Türkiye’nin gelişmesi için harcanması gerektiğini artık devletin de kabul ettiğini belirterek Bahçeli’nin ağzından bunun dile getirildiğini kaydediyor.
Bahçeli’nin lideri olduğu partinin zaten devlet tarafından kurdurulduğunu da ekleyerek Bahçeli’nin açıklamalarının kişisel bir çıkış olarak yorumlanmasının mümkün olmadığını, devletin bu açıklamayı bile isteye yaptırdığını söylüyor bu kişiler.
Peki, kulağa çok hoş ve mantıklı gelen bu sözleri devletin sorunu çözmeye yönelik bir adım atmak istediğine yormak mümkün mü?
Bahçeli’nin Öcalan’ı haydi diyelim ki ev hapsine kadar gidecek bir sürece davet etmesi Kürtlerin çektiği sıkıntıları sonlandırır mı? Belki PKK ve DEM Parti’nin en büyük isteği budur ama Kürtlerin tek derdi Öcalan’ın İmralı’dan çıkarılması mıdır?
Bu sorunun yanıtı besbelli ki hayır. Hamasi sözlerle bir savaşı sona erdirmek dünyada şimdiye kadar mümkün olmadı bundan sonra da olmayacak. Çünkü barışa varan yol bir “kazan kazan” diplomasisi yürütülmesine bağlı.
Kavga eden iki kişiyi barıştırmak için ikisinin de kabul edeceği bir orta yol önerilmesi gerekir. Taraflardan birinin kesin üstünlüğünün diğer tarafça kabul edilmesini isteyerek bu iki kişi barıştırılamaz. Üstelik o kişi sürekli diğerinden dayak yediği için kavga yeniden başlamışsa.
Demek ki devlet eğer gerçekten işin vehametinin farkına vardıysa “kazan kazan” yolunu tutmalı. Ama Bahçeli’nin açıklamalarından anlaşılıyor ki bu yol tutulmak istenmiyor.
Ne isteniyor peki?
“Öcalan gelsin TBMM’de DEM Parti grubunda konuşarak PKK’yi ve YPG’yi lağvettiğini açıklasın biz de onu İmralı’ya geri göndermeyip serbest bırakmaya gidecek yolu açalım.” Bu tabii ki Abdullah Öcalan için çok iyi olur ama ya Kürtler için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Yanı sıra Öcalan bunu kabul eder mi?
Bahçeli ya da devlet Kürtlere PKK ve YPG’nin dağıtılması karşılığında ne vaat ediyor?
Bu sorunun yanıtı yok.
Örneğin, Kürtlere sosyal medyada bile sürekli hakaret eden, Kürt illeri dışına çıktıklarında ne Kürtçe konuşabilen ne şarkı söyleyebilen ne tiyatro oyunu sahneleyebilen ne de futbol oynayabilen insanlar için devlet ne yapmayı vaat ediyor? Anayasaya ırkçılığı yasaklayan ve ağır biçimde cezalandıran bir madde koymayı vaat edebiliyor mu örneğin, tıpkı Brezilya’daki gibi?
Kürtçeyi resmi dil olarak tanıyabiliyor mu? Yanlış anlamaya yer vermemek için devletin yazışma dilini kastetmediğimi belirteyim ama bu ülkede yaşayan ve Cumhuriyetin iki kurucu unsurundan biri olan 17 milyondan fazla kişinin ana dilini resmen tanımayı bile reddederek nasıl barış sağlanması umuluyor?
Yıllar önce devletin Mehmet Ağar’ın ağzından dile getirdiği “dağdan inip düz ovada siyaset yapsınlar” çağrısına Kürtler uydu. Partilerini kurup TBMM’ye girmelerine rağmen yine de “terörist” yaftasını yemekten kurtulamadılar. Hâlâ seçilen Kürt belediye başkanı ve milletvekilleri yine terörist diye hapse atılıyor. Sanki bu ülkede Yüksek Seçim Kurulu gibi adaylara olur veren bir kurum yokmuş gibi. YSK madem bu insanlar teröre bulaşmış niçin seçilme hakkı veriyor? Seçildikten sonra onları görevden almak onlara oy veren milyonlarca seçmenin iradesini hiçe saymak anlamına gelmiyor mu?
Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’e çağırırken niyetini pek kimse anlayamadı ama görünüşe göre “tamam Öcalan Meclis’te, bir tane Kürt yeterli, fazlasına gerek yok” demek istiyor.
Kürt illeri geri bırakıldı
İl bazında yurtiçi hasıla araştırması sonuçlarına bakıldığında yani kentlerin milli gelirden aldığı pay o kentte yaşayan sayısına bölündüğünde ortaya çıkan tabloya bakıldığında Kürtlerin nasıl ikinci plana itildiği görülüyor.
TÜİK raporuna göre “Kişi başına GSYH’de 2023 yılında, Kocaeli 516 bin 460 TL ile ilk sırada yer aldı. Kocaeli’yi, 510 bin 733 TL ile İstanbul ve 438 bin 242 TL ile Ankara izledi. İl düzeyinde kişi başına GSYH hesaplamalarında, 116 bin 767 TL ile Şanlıurfa, 110 bin 553 TL ile Ağrı ve 108 bin 21 TL ile Van son üç sırada yer aldı”. 1
Haydi eşit biçimde dağıtılsa yine iyi ama zaten herkese eşit pay düşmüyor. Kocaeli’de herkes yılda 516 bin liralık gelire mi sahip yani, tabii ki değil. Bir de bu eşitsiz durumu Urfa, Ağrı ve Van için düşünün.
GAP kime çalışıyor?
Güneydoğu Anadolu Projesi GAP’ta toplam 22 baraj ve 19 hidroelektrik santrali yapılması planlanmıştı. 2023 sonuna kadar 14 hidroelektrik santrali ve 18 baraj tamamlandı. GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı verilerine göre “İşletmeye alınan HES’lerle bölgede yılda 20,6 milyar kilovat-saat elektrik üretimi kapasitesi oluşturulmuştur. Hidroelektrik santrallerinin işletmeye alınışından 2023 yılı sonuna kadar 530 milyar kilovat-saat elektrik enerjisi üretilmiş olup, üretilen bu enerjinin parasal değeri 31,8 milyar dolardır (1 kWh=6 cent). 2023 yılında ülke genelinde üretilen 63,8 milyar kilovat-saat hidrolik enerji içinde GAP’ın payı 14,2 milyar kilovat-saat ile yüzde 22,3’tür”.
Peki sulama işinde durum ne olmuş?
Aynı raporda yer alan verilere göre GAP’ta 1,8 milyon hektar alanda sulama yapılması plânlanmış.
“1.263,6 kilometresi (km) 2008-2023 döneminde olmak üzere toplam 1.496,3 km ana kanal hizmete hazır hale getirilmiştir. 2023 yılı sonunda sulamaya açılan alan 663.919 hektara ulaşmış.”
1,8 milyon hektarın üçte birinden biraz fazlasına ulaşılabilmiş yapılan yatırımlarla. 2008 yılına kadar ise yalnızca 233 km kanal yapılmış.
Yaşasın Kemalist dönem! Arkadaşlar hâlâ Onuncu Yıl Marşı’nı söylüyor. Haklılar tabii ilk on yıldan sonra sırtüstü yattılar.
GAP aslında epey eski bir düşünce ama GAP diye ele alınması 1989 yılında oldu fakat aslında proje içinde sayılan Keban Barajının yapımına 1965’te başlanıp 1975’te devreye alındı. Adı GAP olmasa bile Fırat ve Dicle’nin sularından elektrik üretme ve ovaları özellikle Harran’ı sulayarak devasa tarımsal artış elde etme düşüncesi çok daha önceye gidiyor. Ama biz 1989’u temel alırsak 35 yılda sulama kısmındaki gerçekleşme oranı manidar.
Kürtler kendi illerinde üretilen elektriğin satışından çok az pay alabiliyor. Sulama kanalları yapılmadığı için çiftçiler elektrik kullanarak kuyular açmak zorunda kalıyor. Yani bedavaya alacakları suya kavuşmak için bir de elektrik parası veriyorlar. Üstelik sırtını derinlere dayamış Kemalist gazeteciler köşelerinde ter ter tepiniyor: “Kürtler kaçak elektrik kullanıyor”. Aslında kim kaçak elektrik kullanıyor bu durumda artık siz karar verin.
Şimdi soralım, Bahçeli yani devlet, bu sorunların hangisi için bir çözüm öneriyor?
Göründüğü kadarıyla hiçbirisi için bir şey söylemiyor ama “kendi ülkemizde de barışı sağlamamız lazım” sözü arşıâlâya çıkıyor.
Silahlı örgütlerle Kürt sorununun çözülemeyeceği açık ama Bahçeli’nin emir kipindeki sözleriyle barışın kurulamayacağı da çok belli değil mi? Belli de biz sıradan Türkler bu yüke daha ne kadar ve NİYE katlanacağız? Soruların tümünü Bahçeli’ye ve tabii ki devlete yöneltiyor gibi görünsek de devletin direksiyonunu en azından 2014 yılından beri tam anlamıyla elinde tutan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan asıl muhatap durumunda.
Vesayet rejimini sona erdirdik savıyla övünen Erdoğan’ın bu sorulara yanıtlarının ne olduğu çok merak ediyoruz.
Herkese keyifli günler.
Fotoğraf: Cumhurbaşkanlığı
KAYNAKLAR
1 (https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Il-Bazinda-Gayrisafi-Yurt-Ici-Hasila-2023-53575&dil=1)