Pazar, 8 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Depremzedeleri unutmayalım

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 5 Şubat 2024 00:20
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Büyük depremden bu yana bir yıl geçti. İlk günlerde, haftalarda milletçe seferber olduk. Depremzedelerin yardımına koştuk.

Örnek bir ulusal dayanışma örneği verdik. Birlik, beraberlik örneği verdik. Peki sonra ne oldu? Herkes kendi derdine, işine gücüne döndü. Geçim derdi ön plana geçti. Depremzedeler yavaş yavaş unutuldu. Gündemden düştü. Depremzedeler kırgın, depremzedeler küskün. Depremzedeler kızgın. Unutulduklarını düşünüyorlar. Umursanmadıklarını düşünüyorlar. Ağızlarını bıçak açmıyor. Özellikle Hatayıların. Umutsuz ve karamsarlık içindeler. Söz değil, iş istiyorlar. Hatay elden gidiyor, Hatay boşalıyor. Bir kışı daha konut dışındaki yerleşim yerlerinde geçirmeye tahammülleri yok.

Hataylı bir dostumdan mesaj aldım. Üzüntülerini, kaygılarını dile getirmiş.”Hatay’ın halini gördükçe kahroluyor insan” diyor ve devam ediyor:

“Doğduğum, büyüdüğüm, anılarımın olduğu Hatay yok artık. Burada yaşayan, daha doğrusu hiçbir destek almadan yaşamaya çalışan yüz binlerce insanın nasıl yüz üstü bırakıldığını, nasıl hiç kimsenin umrunda olmadığını, nasıl da bizi kaderimize terk ettiklerini bir görün. İnanın ne psikoloji ne de mental sağlık dayanır. Sadece Hatay için söylüyorum. Depremde sayısını tam olarak bilemediğimiz binlerce canımızı maalesef kaybettik. Şu ana kadar bile yıkılan evlerin içinden insanların cansız bedeni çıkıyor. Filistin’de insanlar ölüyor. Çok üzülüyoruz.Ama bir yandan bakıyorum senin ülkende yüz binlerce insan ölmüş kimsenin umrunda değil.”

Dostum insanın yüreğine işleyen hayal kırıklığını, “Aynı siyasi partiye oy kullanan ve aynı zamanda kendi partisi kazandı diye depremde daha göçük altında kalmış binlerce insanın vefatını hiçe sayarak davulla zurnayla araba konvoyları ile kutlayan bir zihniyet mevcut” diyor ve geleceğe ilişkin kaygılarını “Bizim bizden başka dostumuz olur mu bilmiyorum ama bedelini çok ama çok ağır ödeyeceğiz maalesef” diye aktarıyor.

Depremzede bir Hataylının duygularını, düşüncelerini bilesiniz istedim. Bu tür çok paylaşımlar okuyorum sosyal medyada. Ankara, depremzedelerin haykırışlarını, çığlıklarını ne ölçüde duyuyor, ne ölçüde dertlerine deva oluyor bilmiyorum.

Siyasilerimiz zaman zaman sadece Hatay’ı dahil, depremde zarar gören yöreleri ziyaret ediyorlar.. Depremzedelerin sorunlarına sahip çıkılacağı mesajını veriyorlar. Hatay’a gittiklerinde Atatürk’ün Hatay’a ilişkin sözüne atfen ” Bundan sonra Hatay benim şahsi meselemdir” türü demeçler veriyorlar. Demokrasinin, medeniyetin ve hümanizmin başkenti Hatay’ın sorunları hepimizin sorunu olmalı. Farklı etnik ve mezheplere mensup insanların barış içinde, kardeşçe yaşadığı, ezan ve çan sesinin bir arada işitildiği, medeniyetlerin buluşma noktası Hatay’ın sorunları hepimizin sorunu olmalı. Hataylıların sesine kulak verilmeli, derdine ortak olunmalı.

Bir süre önce CHP,  deprem sonrası Hatay’da meydana gelen yıkımlarla birlikte ortaya çıkan sorunların öncelikle görüşülmesine ilişkin bir önergeyi TBMM’ye sunmuştu. Önerge mutat olduğu üzere  AKP ve MHP oylarıyla reddedilmişti. Oysa Hatay’da öncelikle ele alınması gereken sorunlar var. Başında da konut sorunu geliyor. 32 bin konutun inşaatı devam ediyor.. Yollar delik deşik. Okullar yıkık. Eğitim sıkıntılı, çocuklara kitap, kırtasiye desteği yok. Beslenme çantaları boş. Sağlık Allah’a emanet. Hastane yok, doktor yok, ekipman yok, personel yok. Gebe kadınlar uzman doktorlara ulaşamıyor. Kış geldi, barınma, WC, banyo sorunu hala devam ediyor. Verilen vaatler unutulmuş.

“Siyasi irade adeta Hatay’ı unutmuş durumda” demişti önergeyi sunan CHP Genel Başkan yardımcısı Ulaş Karasu, başta konut sorunu, Hatay’daki sorunları ayrıntılı olarak dile getirdiği konuşmasında. CHP’nin önergesi kabul olunsaydı da, Hataylıların tüm sorunları TBMM’de öncelikle tartışılsaydı ne olurdu? Reddedildi de ne oldu? Ak iktidarın bu sorunların yüce mecliste öncelikle tartışılmasından kaçınmasının sebebi ne anlamış değilim. Eski Ak iktidar, soru sorulmasından hoşlanmazdı. Hesap vermeyi sevmezdi. Yeni Ak iktidarın da eskisinden farkı yok. Anlaşılan onlar da soru sorulmasından hoşlanmıyorlar. Hesap vermeyi sevmiyorlar.

70 bin Hataylının oyu ile milletvekili seçilen Can Atalay’ın, Anayasa açısından tartışmalı bir yargı kararına dayanarak TBMM de milletvekilliğinin düşürülmesi de, Atalay’ı Meclis’e gönderen Hataylılar açısından yeni bir hayal kırıklığı oldu. Hataylıların sorunlarını  tartışmayı reddeden Yüce Meclis, bir çırpıda Atalay’ın milletvekilliğini düşürdü. Yargı darbesi hedefine ulaştı.

Hataylıların umutsuzlukları, karamsarlıkları Meclis kararıyla katlandı. Geçen yıl depremin vurduğu Hataylı, bu yıl da aynı tarihlerde Yüce Meclis’te sorunlarını dillendirebilecek, sorunlarına sahip çıkabilecek bir milletvekilinden yoksun bırakıldı.

Millet iradesi sözünü dillerinden düşürmeyenler, Hatay halkının iradesini yok saydılar. Anayasa yok sayıldı. Hatay halkının İradesi gasp edildi. “Bundan sonra Hatay benim şahsi meselemdir” diyen Atatürk’ün sözü yok sayıldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 3 Şubat’ta Hatay Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile İskenderun Devlet Hastanesi’nin açılışını yaptı. Ayrıca, Hatay’daki kura töreni ile 6.572’si il ve ilçe merkezlerinde, 703’ü kırsalda olmak üzere ilk etapta toplam 7.275 konut hak sahiplerine teslim edildi.

Erdoğan  törendeki konuşmasında “asrın felaketinin üzerinden asrın birlikteliğiyle geleceğiz” dedi. Erdoğan, depremzedeler tarafından alkışlarla karşılaşılan konuşmasında dikkat çekici ve düşündürücü şu sözleri söyledi:

“Merkezi yönetimle yerel yönetim el ele vermezse, dayanışma halinde olmazsa o şehre herhangi bir şey gelmez. Hatay’a geldi mi? Bak şu anda Hatay garip kaldı, Hatay mahzun kaldı…”

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Ermenistan’da ‘millî marş’ krizi
Sonraki Makale Türkiye’de toplumsal şiddet

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Sadelikle direnen Başkan

Tijen Zeybek
8 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Ömrümün 45. haziranı…

Medya Günlüğü
8 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Mutlu, huzurlu, konforlu

Medya Günlüğü
8 Haziran 2025
EditörSerbest Kürsü

Hırsız kebabını duyanlar parmak kaldırsın

Adil Gürkan
7 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?