Finans alanında son yıllarda gelişen ve bireylerin gerçek yaşam pratikleriyle gittikçe daha fazla örtüşmesinden dolayı da ilgi çekici hale gelen bir disiplin olarak davranışsal finans özü itibarıyla kişilerin finansal kararlarının psikolojik arka planını açığa çıkarmaya çalışarak, bireyleri o adımları atmaya iten yargılar, ön yargılar, korkular ve beklentilerden oluşan psikolojik faktörleri çözümlemeye çalışan bir daldır.
Klasik liberal ekonomi ve finans literatüründe bireylerin rasyonel varlıklar oldukları, hemen tüm finansal kararlarında akılcı davranarak kendi çıkarlarını azamileştirecekleri ve sonuç itibarıyla tek tek bireylerin toplamından oluşan bütün bir toplumun da finansal açıdan akılcı hareket edeceği var sayılır.
Ancak gelin görün ki bireylerin finansal davranışlarının ardındaki tüm öteki psikolojik unsurları ihmal ederek, kişileri her daim akılcı davranarak bireysel faydalarını azamileştirmeye çalışan mekanik varlıklar olarak gören söz konusu bu görüş, liberal kapitalizmin krizlerle ve dalgalanmalarla dolu tarihinde, gerek bireyler açısından ve gerekse de toplumlar açısından sayısız kere yanlışlanarak çürütülmüş oldu.
Çünkü çoğu sosyal bilim dalında olduğu gibi ekonomi ve finans alanındaki teorilerle gerçekler arasında daima mesafeler bulunur. Zihinsel ve ruhsal olarak bir bütün olan bireyin, finansal davranışlarında duygularından ve türlü motivasyonlarından tamamıyla yalıtık bir biçimde hareket edeceğini var saymak, gömleğin düğmelerini başından yanlış iliklemeye benzer.
Varsayımları seven ancak kimi zamanlarda fena halde yanılan ekonomi-finans teorisinin rasyonel davranışlar anlatısının aksine, insanlar her zaman akılcı davranmamakta, sık sık endişelerini, korkularını, beğenilerini ya da kimi başka duygularını işin içine karıştırarak akılcı olmayan kararlar verebilmektedirler.
Örneğin, moda olanı takip etme ve genel eğilime uyum sağlayabilme adına ihtiyaç olmayan şeylerin satın alınması ya da bireyin esasen komplekslerinden kaynaklanan ve türlü zaaflarını örtebilmek için aşırı ve lüks tüketim yapması yine kendisini çevresine kanıtlayabilmek adına akılcı olmayan kararlarla pahalı harcamalar yapması gibi olgular bireylerin ne kadar irrasyonel davranabildiklerini göstermekte.
Kimi bireylerin çalışmadan ya da az çalışarak çok kazanabilme ve hızlı bir biçimde zenginleşebilme adına, aç gözlülükle ve aşırı beklentilerle, risk analizini yeterince yapmadan oldukça riskli kararlar vererek sonunda yaşadıkları finansal çöküşler ve trajediler hepimizin malumu. Son zamanlarda yaşanan kripto para skandalları ile kaybedenler kulubüne katılanların sayısının hızla artmış olması, somut bir örnek olması açısından vurgulanmaya değer.
En önemlisi, mevcut ekonomik sistemin bireyleri tüketicilere dönüştürmüş olmasından ötürü kişiler tüketmeyi ve gittikçe daha fazla tüketmeyi yaşam biçimine dönüştürmüş bulunurlar. Her ne olursa olsun kendilerini tüketmek zorunda hissettikleri, aksi halde eksik ya da yetersiz insanlar olacaklarını düşündüklerinden, gelirinin üzerinde harcama yapma, dolayısıyla da hep krediyle ve borçla yaşamak durumunda kalma olgusu, bireylerin finansal akılcılıktan ne denli uzak olabileceklerini bir kez daha göstermekte.
Bütün bu anlatılanlardan dolayıdır ki davranışsal finans, yaşamın gerçeklerini daha iyi kavradığı ve insanların ekonomik bilinçlerini sakatlayarak onları akılcı olmayan adımlar atmaya iten psikolojik nedenleri açıklamaya koyulduğu için, son derece doğru bir hat üzerinde ilerlemekte.