Çocuklarda dil gelişimini aylara ve yıllara göre değerlendirmek zor olabilir. Dil gelişimi her çocuk için farklıdır, ancak bazı ortak ipuçları belirli dönüm noktalarını belirlememize yardımcı olabilir.
Dilin edimi ve kullanımı için gerekli oluşumlar anne karnında başlar. Bebekler, henüz anne karnındayken sesleri duyabilirler, ancak işitme duyuları doğuma kadar tam olarak gelişmez. Anne karnında geçen süre, dil edinimi için bir hazırlık dönemi olarak görülebilir.
Bebeğin işitme duyusu, hamileliğin 16. haftasından itibaren gelişmeye başlar ve 24. haftada işlevsel hale gelir. Bebek, anne sesini, kalp atışını ve karın guruldamasını duyabilir. Bu sesler, bebeğin işitme duyusunun ve beyin gelişiminin uyarılmasında önemli bir rol oynar.
Hamileliğin 32. haftasında bebek çevresini işitsel olarak algılayabilir ve farklı sesleri ayırt etmeye başlayabilir. 36. haftaya gelindiğinde “ilk ses” olarak annenin sesini ayırt etmeyi öğrenir. Dünyaya geldikten sonra, hamilelik sırasında sıklıkla duyduğu sesleri ve kendisine söylenen ya da çalınan müzikleri tanıyabildiği düşünülüyor.
Doğum ağlaması bebekten duyulan ilk sesli ifadedir. Ağlama, sonraki dönemde de bebeğin en etkili ve sağlıklı kendini anlatma aracı olacaktır. Henüz sizi anlamadığını bilseniz bile, sezgisel olarak bebekle konuşulması en başından itibaren çok önemlidir. Araştırmalar bebeklerin insan sesini mekanik seslere tercih ettiğini göstermektedir.
Bebeklerde konuşma öncesi evre “aktif dinleme dönemi” olarak adlandırılır. Bu dönemde bebekler bolca ağlar, seslere tepki verir, konuşanın yüzüne bakar ve göz teması kurar. İkinci ayda tüm bebekler, işitme engelli doğmuş olsalar bile, ağlamanın yanı sıra agulama sesleri de çıkarır. Bu evredeki monologlar ve gülümsemeler bebeğin ağız kaslarının gelişimi için egzersiz olarak yorumlanır
0-6 ay arasında bebeğin çıkardığı sesler genellikle rastgele ve bağlamsız gibi görünür, ancak bebek aslında duyabildiği ve ayırt edebildiği sesleri çıkarmaya çalışıyor olabilir. Üçüncü ayda, ağzın rastgele hareketleri daha kontrollü hale gelir ve bebek diliyle oynatarak yeni bir takım sesler üretmeyi dener.
İlerleyen aylarda bebek yavaş yavaş bu sesleri belirli bir amaca yönelik olarak kullanmayı öğrenir. Ayrıca gülümse, “bak”, “bana gel” ya da “tut” gibi basit komutları anlamaya başlar ve adını duyduğunda tepki verir.
Dört aylık bebek konuşmanın bir melodisi olduğunu fark eder ve sesleriyle oynamaya, ciyaklamaya başlar. Beşinci ayda, akrabalarının yüz ifadelerini ve ses tonunu tanıyabilir. Altıncı ayda, ağız kaslarının esnek hareketi sayesinde bebek ana dilinin ünlü ve ünsüz seslerini tanımaya başlar. Yedinci ayla birlikte sesleri birleştirerek yineleyen lalalala ya da bababa gibi heceler oluşturur.
Ağlama, 8-9 aylık olana kadar bebeğin doğal iletişim yolu olmaya devam eder. Ancak, bebeğin iletmek istediği mesaja bağlı olarak farklı ağlama biçimleri vardır. Yorgunum ağlaması, acıktım ağlaması, bezimi değiştir ağlaması ya da ağrım var ağlaması farklı olabilir.
Dokuzuncu ay civarında, bebek sesler aracılığıyla iletişim kurabileceğini fark eder ve bu yetkinliği bir an önce geliştirmek için gevezelik etmeye başlar. Beden dilini de kullanarak net tepkiler verebilir, örneğin “atta gidelim” dendiğinde kapıya bakar. Anne babanın ve diğer aile üyelerinin hem seslerini hem de ağız ve dudak hareketlerini modelleyerek konuşmaya hazırlanır.
Bununla birlikte, bebek bağlamı önemsemeden başkalarının olumlu tepkilerine dayanarak sesleri tekrarlıyor olabilir. Ancak onuncu aydan itibaren, her gün yeni bir dizi sözcüğün anlamını kavramaya başlar. Örneğin, top, kedi ya da araba dendiğinde ne anlama geldiğini bilir.
Bir yaşına doğru ilerleyen bebeklerin çoğu yeni hece zincirleri oluşturmaya ve baba, dede, bay bay, bebe, mama gibi ilk sözlerini söylemeye başlar. Tekil sözcüklerle yapılan bu basit konuşmalar, çocuğun sözcüklerin nasıl kullanılacağını anlamaya başladığını gösteren önemli bir adımdır.
Sözcüklerle ilgili bir anlayış geliştiren ve konuşmak için yeterli malzemeyi derleyen çocuk artık konuşma çağına ulaşmıştır. Bu heyecan verici evrede, anne babalar olarak nesnelerden ve durumlardan anlatırken sürekli olarak adlarını kullanmamız ve yorumlamamız önemlidir.
1,5 yaşında olan bir çocuk, söz dağarcığını ve aktif kullandığı sözcük sayısını artırır. Konuşma isteği artar ve iki sözcüklü cümleler kurabilir. Bu durum, çocuğun sözcükleri doğru kullanabilme ve telaffuz edebilme pratiği yapma ihtiyacından kaynaklanır. Bu evrede en eğlenceli etkinlik hayvan seslerini yansılamak olabilir. Ayrıca kendine “ben” der, yakın akrabaların adlarını bilir ve soğuk, sıcak, yumuşak, sert gibi temel nitelikleri dile getirebilir.
2 ve 3 yaşlarına geldiğinde, çoğu ses daha net ve doğru telaffuz edilir. Artık 3-5 kelimelik cümleler kurulur. Bu evre çocuğun felsefe çağıdır, her şeyi sorgular ve bir sürü “neden” sorusu sorar. Evcil hayvanlarla, oyuncaklarla ya da kendisiyle konuşması doğaldır. Söz varlığı yaklaşık 900 kelimeye ulaşır.
4 yaşından itibaren geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman kiplerini ayırt edebilir. Resimli kitapların içeriğini özetleyebilir ve hatta kendisi de bir şeyler çizerek öyküler uydurabilir. Anne babanın en sabırlı olması gereken felsefe çağında günde 300 soru gelebilir.
5 ve 6 yaşlarındaki çocuk telaffuz ve dil bilgisi açısından mantıklı ve doğru cümleler kurabilir. Söz dağarcığı genişler, okuma, dinleme ve anlama becerileri ilerler. Çocuk yavaş yavaş okula hazır olduğunu hisseder. 7 yaşına gelince söz varlığı daha da genişler ve yaklaşık 2000-3000 sözcüğe ulaşır.
Yürümeyi kendi başına öğrenebilen çocukların dili ancak başkalarıyla etkileşime girerek öğrendiklerini unutmamak gerekir. Yaşıtlarıyla oynamak, sosyalleşmek ve başkalarının düşüncelerini anlamak gibi sosyal dil becerileri önemlidir.
Dil gelişimi aşamalı bir süreçtir ve her çocukta farklı bir seyir izleyebilir. Anne babalar olarak yapmamız gereken onlara ninniler ve şarkılar söylemek, bol bol konuşmak, kitap okumak ve sevgi dolu yaklaşarak onların sosyal dil ve duygusal dil gelişimlerini desteklemektir.
halilocakli@yahoo.com