Çin Başkanı Şi Cinping’in 22 Mart’ta Moskova’ya yaptığı 3 günlük ziyaret, Batı’ya karşı bir başkaldırı ve Putin’e büyük bir destek olarak algılandı. Çin uluslararası siyaset sahnesinden dışlanan Rusya’dan ne bekliyor? Beklediğini alınca ne yapar?…
Çin ağır Covid bilançosuna rağmen 2022 yılı itibarı ile dünyanın ABD’den sonra en büyük ekonomisi olmaya devam ediyor. Zaten tüm olumsuz koşullara rağmen en hızlı büyüyen 10 ülkeden biri, en büyük 10 ihracatçısı arasında liste başı, bir anlamda hemen her alanda dünyanın en büyük fabrikası.
Çin köşeye sıkışmış komşusundan ihtiyacı olanı fazlasıyla almak hevesinde. Rusya, Çin için kesintisiz enerji kaynağı. Ekonomik çarklarını aksamadan döndürebilmesi için, ambargolarla eli kolu bağlanan Rusya’dan, doğal gaz ve petrol alması yeterli. Fiyat ve miktar avantajı, mesafe avantajı ile birleşince Rusya ile daha yakın ilişki pazarlık kartları kendi lehineyken, Çin için akıllı bir seçenek. Ayrıca trenlerini Sibirya’nın buz çöllerinden geçirerek tüketime yeniden acıkan Rus halkına kendi imalat sanayi ürünlerini pazarlama fırsatı, her açıdan bir piyasa kapma, ekonomik olarak yeniden güç toplama ve daha da güçlenme stratejisi.
Ancak Ukrayna nedeni ile Rusya’ya karşı birleşik cephe oluşturmuş bulunan Batı, Şi’nin Moskova ziyaretine daha çok siyasi anlam yükledi. Batı’ya göre Rusya’nın Kırım’ın ilhakından sonra, ayrılıkçı Donetsk ve Luhansk bölgeleri ile tüm Ukrayna’ya yayılan askeri harekâtı, Çin için bir Tayvan ilhamı.
Kadim tarih bize Çin ve Rusya arasında epey çatışma ve savaş olduğunu gösterir. Ama 1969 yılında iki önemli olay dünya gündemine oturmuştu. Bunlardan biri ABD ve Sovyetler Birliği arasındaki uzay yarışında, ABD’nin öne geçmesi ve Ay’a gitmeyi başarmasıydı. Bu o tarihte inanılır gibi bir şey değildi. Ama ikincisi, özellikle Sovyetlerin 1968 yılında Çekoslovakya’yı işgalinden sonra bir hayli korkutucuydu. Sovyet tanklarının o yıl Prag’a girmesi, Çin açısından, Brejnev Doktrini’nin yayılmacı siyaset öğretisi nedeni ile Sovyetler Birliği’nin, Çin’i de her an işgal edebileceği güvensizliğini yeniden alevlendirdi. 1969 yılının başından itibaren Çin ve Sovyet sınırı adeta yüksek gerilim hattına dönüştü. İki dev arasında ilan edilmemiş bir savaş, sınır çatışması olarak başladı ve hızla genişledi.
Şimdi Çin, Rusya ile kurduğu köprüden aldığı güçle ABD ve Batı Avrupa’dan yeni yaklaşımlar bekleyecektir. Ekonomisinde güçlü toparlanma belirtileri olan Çin’in 2023’te küresel büyümenin yaklaşık üçte birini oluşturması ihtimali, Çin’e dünyanın ilgisini artıracaktır.
Şi’nin bir noktada yüzünü yeniden Batı’ya çevireceğine kesin gözle bakabiliriz. Üstelik bunu Güney Çin Denizi hamlesini yavaşlatarak, zamana yayarak sürdürecek ve fincancı katırlarını ürkütmekten kaçınacaktır.
(Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, tasam.org)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın