Pazartesi, 19 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

‘Büyük Umutlar…’

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 28 Haziran 2023 00:07
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Bu yazı Medya Günlüğü’nde 2018 yılında “Umut Yılmaz” mahlasıyla Engin Solakoğlu tarafından yazılmıştır:

“Büyük Umutlar” Charles Dickens’ın bir romanı. Özgün adı, “Great Expectations”, yani büyük beklentiler. Ben yine de ülkemizde bilindiği ismini severim zira içinde adım var.

Romanı okumuş olanlarımız vardır. Romandan uyarlanmış filmlerini, dizisini izlemiş olanlarımız da vardır. Hemen bütün eserlerinde Victoria dönemi İngiltere’sini olanca çıplaklığıyla ve şiddetiyle anlatan Dickens’ın bu romanının benim bugün karalayacağım yazıyla tek bir ortak yanı var, ismi.

Bir sonraki cümleden itibaren bu yazının konusunun ne olduğunu ve neden Dickens’ın romanından söz ederek başladığımı herkes anlayacak.

Yargıtay cenahından beklenmeyen bir gelişme olmazsa Haziran ayında Fenerbahçe’nin olağan kongresi yapılacak. Bir kongre üyesi olarak ben de oyumu kullanacağım için, birkaç aydır ön plana çıkan başkanlık yarışını ilgiyle izliyorum.

Bu kongre öncekilerden farklı görünüyor. Bu kez, Aziz Yıldırım’ın ciddi bir rakibi var. Ali Koç. Sadece sosyal medyaya, tribünlere ve camiadaki genel havaya bakarsak, kongre yapılmadan galip gelmiş gibi.

Bunun birkaç sebebi olabilir. Birinci sebep her bir Fenerbahçeli bakımından sübjektif: Uzun süreli başkanlık/liderlik yapan ve tek adam görüntüsü veren lidere duyulan tepki. Anlaşılan, Başkanın/liderin kimliği, icraatı, başarısı, başarısızlığı zaman içinde önemini yitiriyor. Aziz Yıldırım’ın, gerçekleşmesini sağladığı tesisler, futbol dışındaki branşları getirdiği yer ve Fenerbahçe’yi bir futbol takımı olmaktan, “Kocaman” bir spor kulübü olmaya taşıması bir yana, bu ülkenin bütün kurumlarını bir bir ele geçiren gözü dönmüş çeteye karşı elbette gerçek Fenerbahçe taraftarının içten ve güçlü desteğiyle – verdiği mücadele, bunun için gösterdiği maddi manevi özveri, haksız yere hapis yatması gibi olaylar bir noktadan sonra bellekten siliniyor ve ortalama Fenerbahçeliyi “al diyetini” deme noktasına getiriyor.

İkinci sebep ise objektif. Winston Churchill’in neredeyse her kitabında dile getirdiği gibi, muhalefeti olmayan, olana kulak vermeyen, burnunun dikine giden, etrafına sadece “hınk deyicileri” toplayan tek kişilik yönetimler önünde sonunda bir yerde hata yapıyor. Sonra bir tane daha, bir tane daha derken, yönetilen birimin “şaftı kayıyor”, tepki büyüyor. Tepkiler büyüdükçe, hatalar da büyüyor. “Başkan’ın adamları”, son kertede en çok Başkan’a zarar veren hakaret ve hezeyan sarmalına giriyorlar ve manzara çirkinleşiyor.

Üçüncü ve galiba en önemli sebep, bu çirkin manzarada ortaya beyaz atlı bir Prens çıkması. Zengin, yakışıklı, ölümüne Fenerli, kimilerine göre acayip mütevazı, aransa bulunamayacak bir karakter. Dumas’nın Monte Cristo Kontu veya Stendal’in Julien Sorel’i, Prensimizin yanında ikinci sınıf ve esas oğlandan her vesileyle dayak yemeye mahkûm figüran gibi kalıyorlar. Neresinden baksanız, beğenmeyenin aklına şaşılacak bir Başkan adayı.

Doğal olarak Prens’e hepimiz körkütük âşık oluyoruz. Prensimizin bizi arşa çıkaracağına dair şarkılar söylemeye başlıyoruz. Bir adamı değiştirince, onun etrafında kümelenmiş bir grup niteliksiz tayfadan kurtulunca, manzaranın ölçüsüzce güzelleşeceğini umuyoruz. Bu arada, yakışıklı prensin başına geçeceği camianın uzayda olmadığını, etrafının nelerle ve kimlerle çevrildiğini, hangi “çamurlu” sahalarda oynamak zorunda kalacağını, nasıl bir iklimde ve kaç şiddetinde bir rüzgâra karşı  maç yapacağını, o ortam değişmeden, değiştirilmeden “Büyük Umutlar”ımızın gerçekleşmeyeceğini düşünmüyoruz bile.

Evet, Haziran’da kongre var. Evet, gidip oyumuzu verecek, büyük bir olasılıkla “Başkan”ın değiştiğini göreceğiz.

Ne var ki, korkarım kısa bir süre içinde, “Büyük Umutlar”ın güzel bir roman adı olduğunu ve bir spor kulübüne başkan seçmenin, özlediğimiz mutluluğa kavuşmak, “motorları maviliklere sürebilmek” için yeterli olmadığını fark edeceğiz.

EtiketlendiFutbol
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale ‘Deprem Suçlarına Giriş’
Sonraki Makale Erivan’ı kızdıracak ‘Erdoğan’ açıklaması

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Toplumsal dönüşümün 2 anahtarı

Yıldırım Aktuğan
19 Mayıs 2025
ManşetSerbest Kürsü

Yırtılan “esaret belgesi”

Medya Günlüğü
19 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Hoca bana fena taktı!

Alper Eliçin
18 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

1900’lerin başında İstanbul

Metin Gülbay
17 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?