65 yıldır süren demokratik direniş-Emre Kongar (Cumhuriyet)
“28 Nisan 1960, iktidar milletvekillerinden kurulan 15 kişilik bir “Tahkikat Encümeni”ne, hem sivil hem askeri mahkemelerin yetkilerini veren yasanın, Resmi Gazete’de ilan ve İstanbul Üniversitesi’nde protesto ediliş tarihidir!
Bu encümen hem savcı hem yargıç yetkileriyle de donatıldı. Yani hem suçlayacak hem de hüküm verecekti.
Üstelik kararlarının temyizi de yoktu.
Amacı “muhalefetin ve basının yıkıcı, gayri meşru ve kanun dışı faaliyetlerinin tahkik edilmesi” idi.
Böylece Çok Partili Rejim’in ilk Anayasal darbesi yapıldı.
Yasa Resmi Gazete’de yayımlandığı aynı gün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencileri ve öğretim üyeleri tarafından Üniversite’de ve Beyazıt Meydanı’nda demokratik bir direnişle protesto edildi.
Demokratik direniş, ertesi gün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde devam ettirildi.”
Türkiye Rum Kesimi’ni tanır mı?-Deniz Zeyrek (Nefes)
“Kıbrıslı bir arkadaşım dün bir haber bağlantısı göndermişti.
Açtığımda Kıbrıs Postası’nın haberiyle karşılaştım.
Başlığı şöyleydi:
“Güney Kıbrıs, Türk limanlarının açılmasına ilişkin teklifi doğruladı.”
Başlığı okur okumaz geçen hafta NEFES Ankara Haber Müdürü Mahmut Aydın’la konuştuğumuz bir kulis aklıma geldi.
Mahmut, bir AK Parti milletvekiliyle (adı bende saklı) sohbetini aktarıp Ankara’nın Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tanımaya hazırlandığını söylüyordu.
Ben de yıllarca diplomasi muhabirliği yapmış biri olarak “yok daha neler” diyerek kulis bilgisinin yanlış olabileceğini söylüyordum.
Bu arada bir dip not düşeyim:
Biz bu sohbeti yapmadan kısa süre önce Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan Kıbrıs’taki Rum Yönetimini Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıyacaklarını, Rum Kesimine Büyükelçilik açacaklarını açıklamıştı.”
İmamoğlu’nun ‘köstebeği’ kim?-Mahmut Övür (Sabah)
“Meşhur atasözümüzle başlayalım: “Sakla samanı, gelir zamanı.”
Ekrem İmamoğlu da herhalde bu inançla sakladığı her şeyi jammer’ların arkasına gizlemeye çalışıyor.
Olay malum: Bir belediye başkanı düşünün; yanında “kafa koparıcılar”, “kasacılar”, “kasiyerler” dolanıyor ama mesele o değilmiş gibi, sinyal kesici jammer’larla toplantı yapıyor, kameraları kapattırıyor, sonra da “Her şey çok güzel olacak” diye afra tafra yapıyor.
Suçüstü yakalansa bile sorun yok! Emanetçi siyasetçiler, maaşlı medya kahramanları ve her tahmini yalan çıkan “aydın bozuntuları” yine çığlık çığlığa onu savunmaya hazır.
En başta da CHP Genel Başkanı Özgür Özel paralıyor kendini.
Öyle bir sahip çıkıyor ki, sanki jammer’la değil de kahramanlık madalyasıyla dolaşıyor: “Tayyip Bey’in peşinde de jammer vardı, Ekrem Bey’in peşinde de var!”
Pes doğrusu!”
Hak, Hukuk, Adalet… Kin, intikam, nefret!-Umur Talu (T24)
“Mahkumiyetlerin ve tutuklamaların “kanun dışı” bir ikinci yüzü var. Esasında esaslı esas yüz olarak herhalde tek yüzlü veya yüzsüz.
Misal, Selahattin Demirtaş: Şu veya bu kanunla, o veya bu gerekçeyle mahkum edildi, yıllardır hapiste. Fakat “esas suç” 2015 haziran seçimleri öncesinde, başkanlık sistemi arifesinde “Seni başkan yaptırmayacağız” kampanyası. O kampanyayla partisinin dışındaki kesimlere de uzandı, oylarını arttırdı, en önemlisi 13 yıllık AKP iktidarını, tek partiyi ilk kez tek başına çoğunluktan düşürdü. Yapmasaydı! Sonra Ankara Garı, Suruç katliamları (Davutoğlu hala anlatamıyor) ve yenilenen seçimle AKP tek başına iktidar, sonra da Demirtaş tek başına mahkum! “Esas suç” bu mu!
Misal, Gezi mahkumları: Şu veya bu kanunla, o veya bu gerekçeyle mahkum edildiler. Fakat “esas suç” başta Taksim, Türkiye’nin çok yerinde binlerce binlerce insanın “iktidara karşı” eylem yapabilmesiydi ve binlerce binlerce mahkum olamayacağı için, “her şeyin başı” diye seçmeler yapılmış olmalı! Çok ilginçtir, en doğru yorumlardan biriyle ve iktidarı uyararak “Gezi’yi destekleyen” Bahçeli masum kaldığı gibi iktidar ortağı da oldu. Desteklediklerinden kimileri mahkum, o ise olabildiği kadar iktidar!”
Erdoğan’ın yeniden seçilme projesi-Taha Akyol (Karar)
“Savcılık bu defa İBB’ye karşı ikinci dalga operasyonunu hafta sonunda yaptı. İSKİ Genel Müdürü Şafak Başa ile Murat Ongun’un eşi Gözdem Ongun dahil, 47 kişi gözaltına alındı.
19 Mart Çarşamba günü İmamoğlu ve arkadaşlarının tutuklanması üzerine 41 lirayı gören doları dizginlemek için bir ayda 50 milyar dolar harcamak zorunda kalmıştı.
Şimdi gözaltılar hafta sonuna yapıldı, borsa ve bankalar kapalıydı.
Hatırlarsınız, Cumhurbaşkanı da piyasaları sarsacak bakan değişikliklerini cuma geceleri yapardı. Bankalar, borsalar kapalı, pazartesiye de ortalık sakinleşir diye düşünülüyor.
Yolsuzluk ve terör soruşturması diye kamuoyuna takdim edilen ve Cumhurbaşkanı tarafından da “turpun büyüğü” olarak önceden ifade edilen soruşturmaların ekonomide bu kadar tahribat yaratmasının sebebi, yargının siyasallaştırılmış olmasıdır.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: