Murat ve Timur-Barış Pehlivan (Cumhuriyet)
“Başsavcılık şöyle diyor: Murat Ağırel ve Timur Soykan, Flash Haber TV’nin devri ve satın alınması hususuyla ilgili gözaltına alındı.
Kanalı satın alan ve gazetecilerden şikâyetçi olan Erkan Kork ise ifadesinde şöyle diyor:
“Ben kanalı aldıktan iki ay sonra Murat Ağırel isimli gazeteci beni aradı ve benimle röportaj istediğini söyledi. Beni geri atım attırmaya yönelik konuşmalar oldu.”
Peki gazeteciler kanal satın alınmasından iki ay sonra kanalın sahibiyle görüşmüşse nasıl oluyor da zaten alınmış kanalın satışını engelleyeceklerdi?
Bu saçmalığın yanıtı yok. Kimse de sormamış.
Bitmedi. Aynı Erkan Kork şöyle diyor:
“Özellikle diğer işkollarım olan bankam ve Payfix üzerinden ilgili gazeteciler tarafından tehdit edildim. Beni yıldırabilmek adına şirketlerim ve hakkımda karalayıcı ve suçlayıcı yazı serileri yayımlamaya başladı.”
Peki nasıl yapılmış bu tehditler? Neler denmiş mesela?
Yanıt yok.”
Çocukları katledilmiş gayrimenkul-Salih Tuna (Sabah)
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı destekleyenleri “biat” etmekle itham ediyor, hiçbir şekilde eleştirmedikleri iddiasıyla da “koyun sürüsüne” benzetiyorlardı.
Dört bir yandan saldırıya geçen müstevliler de (küresel medya organları ve algı operatörleriyle) “Diktatör” tesmiye ettikleri Erdoğan’ın meşruiyetini yok etmeye çalışıyorlardı.
Ki, böylece her türlü müdahale “mübah” olsun.
Bunlar da müstevlilerin ağızlarına verdikleri “diktatör” lakırdısını matine-suare terennüm etmekle kalmadılar, Gezi’de ve Saraçhane şovlarında olduğu gibi Sayın Erdoğan’ın merhume annesine, eşine, ailesine küfrettiler, “Asacağız, keseceğiz…” yollu tehditler savurdular.
Türkiye’ye bir Türkiye daha katmanın, dünyada hatırı sayılır aktör haline getirmeye çalışmanın, mesela, savunma sanayiindeki yerlilik oranını yüzde 20’lerden yüzde 80’lere çıkarmanın, hülasa “Yeniden Büyük Türkiye” idealinin peşinde koşmanın elbette bir bedeli olacaktı.
Oldu da!
Erdoğan suikast girişimleri başta olmak üzere, bir kapatma davası, bir kallavi muhtıra ve en son olarak da 15 Temmuz darbesine maruz kaldı. Suçunun ne olduğunu da müstevlilerin oklarını takip eden herkes rahatlıkla fehm etti.”
Erdoğan’ın limitleri-Ahmet Taşgetiren (Karar)
“Türkiye’nin yaşadığı siyasi – ekonomik yüksek tansiyonun altında “Erdoğan’ın daha ne kadar Cumhurbaşkanlığında kalması isteniyor olabilir?” konusu olabilir mi acaba? Kendisi veya Ankara’daki başka çevreler tarafından?
Soruyu biraz açalım:
Diyelim 2028’e kadar görev süresini tamamladı, diyelim bütün engeller aşıldı ve yeniden aday oldu, yeniden seçildi… Sonra? Meselâ 2033’te de aday olup Cumhurbaşkanı seçilmek istiyor – seçilmesi isteniyor olabilir mi? Sonra 2038’de? 6’ıncı 7’inci kere…
Emr-i Hak vaki oluncaya kadar Cumhurbaşkanı olmak – kalmak, olması – kalması, istiyor, isteniyor mu?
Dünyada ömrü uzatmak üzere birtakım çalışmalar var. Hatta kimi hayaller ölmemenin başarılabileceğini de iddia ediyor. Ancak öyle bir durumda çok çok çok yaşlanmış, diyelim geçmiş yüzyıldan kalan birisi ile genç nesil arasındaki iletişim ve iletişimsizliğin büyük sorun olacağı üzerinde duruluyor. “Düşünün bir, deniyor, bir yanda 150 yaşında birisi, diğer yanda 18 yaşında…. Neleri konuşacaklar birlikte?”
Murat ve Timur’un deştiği “kirli çark”-Aytunç Erkin (Nefes)
“Tarih 11 Mart 2025.
“Payfix şirketinin yazılımsal altyapısını bahis sitelerine ödeme aracı olarak kullanarak para nakline aracılık ettiği düşünülüyor. Bunun için de yeterli şüphenin oluştuğu belirtilmiş.
Bu iddiaları sormak için Erkan Kork ile iletişim kurdum.
Kendisi yüz yüze konuşmak istediğini ifade etti. Kayıt alma şartı, bir gazeteci meslektaşımın şahitlik yapması ve görüşmenin halka açık bir kafede yapılması koşuluyla buluşmayı kabul ettim.
Gazeteci meslektaşım ile birlikte Erkan Kork ve basın danışmanı ile bir araya geldik. Görüşmede, iddianamede ve MASAK raporlarında yer alan bilgileri sordum.
Kendisi, 2017 yılında ByLock şüphesiyle gözaltına alındığını, daha sonra serbest bırakıldığını ve hakkında takipsizlik kararı verildiğini ifade etti. Ancak el konulan dijital materyallerinin teslim edilmediğini ve dört yıl sonra yeni bir soruşturma açıldığını belirtti. Bu süreçte, sözde elde edilen dijital materyallerin aleyhine kullanıldığını ve bunun hukuksuz olduğunu öne sürdü.“
Kerem Aktürkoğlu yalnız değil ama-Aydın Ünal (Yeni Şafak)
“Milli futbolcumuz Kerem Aktürkoğlu sosyal medya hesabından Gazze soykırımına dair paylaşımlar yaptığında ya da Cuma mesajları yayınladığında son derece çirkin, edep dışı ve örgütlü saldırılara maruz kalıyor.
Gazze’de devam eden soykırımın İslami boyutu kadar insani boyutu da var; kalbi, yüreği, vicdanı, insafı olan herkes bu konuda sesini yükseltiyor, bütün dünya bu insanlık dışı kıyıma karşı sokaklara çıkıyor. Ancak Türkiye’de, bu meselede ses çıkarmak için vicdan ve insafın yanında maalesef cesaret de gerekiyor. İslam, Müslüman ve insanlık düşmanı bir güruh pusuda bekliyor ve ağzını açanı linçlemek için fırsat kolluyor. Kerem Aktürkoğlu’nu bu cesaretinden dolayı özellikle tebrik etmek boynumuzun borcu.
Sadece Kerem değil, spor, sanat ya da sosyal medya camiasından insanî duyarlılık sergileyen çok sayıda isim benzer şekilde saldırıya uğruyor. Son olaylarda gördük ki, konuşanlar kadar susanlar da linçten paylarını alıyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu kitleyi zaman zaman “sesi çok çıkan azgın azınlık” olarak nitelendiriyor. Sesi çok çıkan azgın azınlık: Son derece isabetli bir tanımlama. Toplumsal tabanı, etkili siyasi ya da ekonomik gücü, özgün düşüncesi, kökü olmayan klavye kahramanları. On yıllar boyunca vesayet sistemine asalak gibi tutunmuş, köşe başlarını tutmuş, fonlanan ve pohpohlanan kof kalabalık.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: