Adım adım cinayet nasıl geldi?-Barış Pehlivan (Cumhuriyet)
“Tarih: 17 Mayıs. Yani bundan yaklaşık 5 ay önce…
İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi, Bakırköy ve Şişli Emniyet Müdürlüğü’ne bir uyarıda bulundu. Yazıda “Serdar Öktem isimli şahsa yönelik Daltonlar suç örgütü mensupları tarafından eylem gerçekleştirileceği yönünde bilgiler elde edilmiştir” denildi. İlgili şubenin Emniyet müdürü, ev ile iş yerinin bulunduğu iki ilçeden Serdar Öktem’i bilgilendirmeleri ve gerekli tedbirlerin alınmasını istedi.
Tarih: 20 Mayıs.
İstanbul Adliyesi’ndeki Örgütlü Suçlar Bürosu, İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şubesi’ne bir müzekkere gönderdi. Savcı, polise özetle şunu söyledi: “Daltonlar’a dair ifadesini aldığımız şüpheli H.K’ye bir kişiyi öldürme talimatı verilmiş. H.K’ye öldüreceği kişinin fotoğrafı da gösterilmiş ve o kişinin savcı olduğu söylenmiş. Savcılık araştırdığında o kişinin savcı değil de avukat Serdar Öktem olduğunu tespit etmiş.” Savcı, bu bilgilendirmeden sonra polisten Öktem’in can güvenliğinin alınmasını istedi.
Tarih: 20 Mayıs.
Serdar Öktem, sosyal medya hesabında gülümseyen bir fotoğrafını paylaştı. Fotoğrafın altına “Allah’ın dediği olur” diye yazdı.
Tarih: 9 Temmuz.
Serdar Öktem’e, ofisinin olduğu Şişli’deki ilçe Emniyet müdürlüğünden bir tebliğ yapıldı. Resmi yazıda Öktem’e özetle “Can güvenliğinin tehlikede olduğunu kanıtlarsan senin durumunu değerlendirip karar veririz. Ama bu süreçte işyerin için herhangi bir tehdit olursa bizi ara, biz zaten düzenli olarak kontroller yapacağız” denildi.
Tarih: 7 Ağustos.
Serdar Öktem sosyal medya hesabından arkada cami görünen bir fotoğrafını paylaştı ve şöyle yazdı: “Göz yumduk kör sandınız. Alttan aldık saf sandınız. Artık sessiz kalmak yok. Bundan sonra kusura bakın. Çünkü… Her şey bilerek olacak.”
Tarih: 25 Ağustos.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü Organize Suçlarla Mücadele Şubesi, tıpkı 17 Mayıs’ta olduğu gibi Bakırköy ve Şişli Emniyet Müdürlüğü’ne bir uyarıda bulundu. Serdar Öktem’e karşı yine Daltonlar’ın bir saldırıda bulunacağı yazıyordu ama bu kez bilgi bir soruşturma sırasında alınan şüpheli ifadesine dayandırılıyordu. İlgili şubenin aynı Emniyet müdürü, ev ile işyerinin bulunduğu iki ilçeden Serdar Öktem’i bilgilendirmeleri ve gerekli tedbirlerin alınmasını istedi.”
En tartışmalı kitap-Soner Yalçın (Nefes)
“2015 yılı Ocak ayının hemen başı…
Chicago’daki evinin telefonu çaldı.
Arayan Birleşmiş Milletler’deki İsrail Büyükelçisi Ron Prosor idi. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun çalışmalarından dolayı derin minnettarlık duyduğunu iletti.
Çok mutlu oldu. Sağlığı düzelince ilk fırsatta yine İsrail›e gitmek istediğini söyledi…
Gidemedi. Öldü.
Joan Peters (1936-2015) yazdığı kitap nedeniyle ABD’de üzerinden en çok tartışma yapılan gazetecilerden oldu.
Kitap, “Ezelden Beri: Filistin Üzerindeki Arap-Yahudi Çatışmasının Kökenleri” adıyla 1984 yılında çıktı.
Büyük reklamı yapıldı; Elie Wiesel, Saul Bellow, Barbara Tuchman, Bernard Lewis, Martin Peretz, Alan Dershowitz, Theodore Harold White gibi tarihçiler, yazarlar kitaba övgüler dizdi. “(Kitap) okunursa, neslimiz zihnini değiştirecektir.”
Kimler neler söyledi:
-Ronald Sanders, “Filistin konusundaki tüm Arap-Yahudi tartışması bitmiştir…”
-Sidney Zion, “Altı Gün Savaşı’nın entelektüel karşılığıdır bu eser…””
-Timothy Foote, “kitap kısmen vahiy ve başlı başına dikkate değer belge…”
-Lucy Dawidowicz, “Ortadoğu hakkındaki tarihi gerçek gün yüzüne çıkmıştır…”
Elie Wiesel, Paul Cowan, Martin Kramer, Arthur J. Goldberg, Martin Peretz gibi kimler kimler hayranlıklarını yazdı…
Kitap, yayınlandığı ilk yıl içinde iki yüzü aşkın övgü aldı. Ulusal Yahudi Kitap Ödülü verildi. Ki bu kitap günümüzde hâlâ baskı üzerine baskı yapıyor…”
Meclis’ten notlar: CHP ile MHP kırılması-Çiğdem Toker (T24)
“Yeni yasama döneminin ilk haftası, siyasi partilerin grup toplantıları da başladı. Dün Merkez Bankası’nın sunumu da vardı. Tümünü değilse bile izleyebildiğim kadarıyla takip etmek ve ortamı değerlendirmek üzere TBMM’deydim.
Önce bir arka plan notu olsun; yıllarca Meclis’te liderleri izleyen deneyimli gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu, dün akşam Tele-1 ekranına konuktu. Programda İstanbul’un göbeğinde uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybeden avukat Serdar Öktem ile ilgili konu ele alınıyordu. Gazeteci Hilmi Hacaloğlu’nun yönettiği oturumda, Yazıcıoğlu’na -grup toplantısı kastedilerek- MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin konuya dair bir açılama, görüş bildirip bildirmeyeceği hakkında kanaati soruldu.
Yıldız Yazıcıoğlu, kimin soru soracağını merak ettiğini ve eğer bir soru sorulursa Bahçeli’nin yanıtlamayacağı fikrinde olduğunu söyledi.
Gerçekten de öyle oldu. Nefes gazetesi muhabiri Mahir Bağış, grup konuşması için TBMM’de olan Bahçeli’ye korumalar eşliğinde geçerken içinde soru barındıran şu cümle ile seslendi:
“Efendim İstanbul’da dün Serdar Öktem isimli avukat saldırıda öldürüldü?”
Bahçeli, bu cümle çıkan sesler atmosferde hiç titreşmemiş gibi davrandı. Sorunun geldiği yöne bakmadan yürüdüğü gibi bir iki adım sonra da eliyle bir savuşturma işareti yaptı.
MHP Grup toplantısı ardından CHP Grup Toplantısı vardı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, grup salonuna gelişinde, adet olduğu üzere görüş alanındaki herkese selam verirken, gözü biraz uzaktaki -Bahçeli’ye soru soran- Nefes muhabiri Mahir Bağış’a takıldı ve “Tebrikler, izledim” dedi.
Özel kürsüye çıktığında, açılışta bulunmayışlar başta olmak üzere gündemdeki farklı konulara değindi. Ama bugüne dek izleyebildiğim kadarıyla, ağır ithamlarına maruz kaldığı MHP ile Genel Başkanı Bahçeli’ye ilk kez bu kadar açıktan ve dolayımsız bir üslupla sert çıktı Özel.”
Müslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel!-Mehmet Ocaktan (Karar)
“Galiba Müslüman toplumların kaderi hiç değişmeyecek. İlk dönem Müslümanlarından bu yana, ilahi hitabın temel değer olarak vazettiği ‘adalet’ kavramı, en azından düşünsel anlamda hep ön planda olmuş ama hukuk kurumsallaşamadığı için ne yazık ki Müslümanlar gerçek anlamda bir adalet sistemi inşa edememişlerdir.
Farklı gerekçelerle bu duruma itiraz edilebilir elbette. Ama gerçek şu ki Müslümanların bütün tarihinde olduğu gibi, bugün de İslam ülkelerinin hiçbirinde dört başı mamur bir hukuk sistemi bulunmamaktadır.
Zaman değişmiş, nesiller değişmiş, insanlığın yaşadığı ortak tecrübeler sonucunda evrensel ölçekte geniş bir hukuk müktesebatı oluşmuştur.
Ancak bütün bu gelişmelere rağmen, Müslüman toplumlar kendileri bir hukuk sistemi geliştiremedikleri gibi, evrensel hukuk normlarına da uyum sağlayamamışlardır.
Maalesef Müslüman toplumlar, ezberlerinden bir türlü kurtulamadılar. Bugün bile hala “İslam’da adaletin en güzeli var, Batılı demokrasilerden adalet dilenmeye ihtiyacımız yok, bizim evrensel hukuk normlarına değil, İslam’ın hukukuna ihtiyacımız var” demeye devam ediyorlar.
İyi güzel de peki sonuç?
Sonucu tarif etmek için, çok özel bir gayrete gerek yok, Müslüman ülkelerin bugünkü perişan haline bakmak yeterli olacaktır. Bu ülkelerin hiçbirinde hukuk ve adalet yok, liyakat-ehliyet yok, şeffaflık yok.
Ne var peki?
Eleştirel düşünceyi, özgürlükleri, en doğal insani hakları baskılayan koyu bir otokrasi var ve bunun sonucu olarak da ekonomik sefalet var… Haliyle hukukun, özgürlüklerin olmadığı toplumlarda insanlar kendilerini güvende hissetmedikleri gibi, geleceğe umutla bakma duygularını da kaybederler.
Kabul edelim ki bu tabloyu görmezden gelerek, hala “İslam’da adaletin en güzeli var” ezberlerini tekrar edenlerin bir tek amacı olabilir, dini kullanarak bu dünyadaki saltanatlarını, iktidarlarını sonsuza dek sürdürmek…”
Enflasyonla mücadelede çıkmaz sokağa girdik-Güldem Atabay (BirGün)
“Korkulan oldu: Eylül enflasyonu yüzde 3,2 ile beklentileri bir kez daha belirgin biçimde aştı. Ama mesele artık bir aylık veriden ibaret değil. Türkiye, enflasyonla mücadelenin sadece para politikasıyla yürütülemeyeceği bir eşiğe dayanmış durumda. 2023 seçimleri öncesinde uygulanan, gelir dağılımını bozan ve büyük bir servet transferine yol açan politikalar, fiyatlar genel düzeyini bir anda yüzde 60–80 bandına taşımıştı. O dönemin yapay refah ortamı, bugün kalıcı fiyat katılıkları ve bozulmuş beklentiler olarak ekonomiye geri dönmüş durumda.
Yıllık enflasyon eylül ayında yüzde 33,3’e tırmanırken çekirdek göstergelerdeki gevşeme yok denecek kadar zayıf. Enerji ve gıda hariç tutulan C-endeksi dahi aylık yüzde 3,2 arttı. Üretici fiyatlarındaki yüzde 2,5’lik artış ise maliyet sarmalının artarak sürdüğünü gösteriyor. Özellikle gıda fiyatlarındaki yüzde 4,6’lık sert yükseliş, eğitim ve kiralardaki çift haneli artışlarla birleşince fiyatlama davranışlarında kökleşmiş bir inatçılığı açığa çıkarıyor.
Bu tablo, enflasyonun artık sadece faizle çözülebilecek bir sorun olmaktan çıktığını söylüyor.
Son iki yıldır pozitif reel faiz verilerek TL’ye yönelmesi beklenen “carry trade” sermayesinin kısa vadeli etkisi, TL’yi bir miktar güçlendirse de enflasyonun kök nedenlerine dokunmadı. TCMB rezervlerini bu sayede doldurdu, ancak faiz yüküne katlanarak artan birikimin de siyasi amaçlar için kullanıldığını 19 Mart’tan bu yana tecrübe ettik. Üstelik yüksek faizle gelen bu tip sermaye akışı kalıcı yatırım değil; faiz ve enflasyon arasındaki farktan oluşan kazancın peşindeki sıcak para. Bu yüzden de “TL’de istikrar” görüntüsü yaratsa bile, fiyat istikrarı üretmiyor.”
Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamına ulaşabilirsiniz.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
