Perşembe, 22 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Bir zamanlar Bolivya

Alper Eliçin
Son güncelleme: 12 Mayıs 2025 19:41
Alper Eliçin
Paylaş
Paylaş

Cusco’da geçirdiğimiz keyifli bir akşamdan sonra güneye doğru yola çıktık…

Altı saatlik bir yolculuktan sonra Titicaca Gölü kıyısındaki Puno kentine ulaşmayı hedefliyorduk. Yolda ilk önemli durağımız Raqchi oldu. Burası, Inka döneminde Cusco’dan başlayan İnka yollarının önemli bir kontrol noktasıymış. İnkalardan önce burada yer alan bir köyü İnkalar bir savunma kentine dönüştürmüş. Ören yerindeki en önemli yapı Wiracocha tapınağı. Dikdörtgen tarzında inşa edilen yapının çatısı 92 metreye 25.5 metre, yani 2346 metrekare. Çatının ortasında yükseklik 20 metreye kadar ulaşıyor. İlginç olan, çatıyı bu yüksekliğe ulaştırabilmek için altına bir duvar örülmüş olması. Yani binanın tam ortasından geçişlere izin veren kapılar ve pencerelerin olduğu bir duvar geçiyor. Çatı ise pek çok İnka yapısında olduğu gibi sazlarla kaplıymış.

Raqchi’nin bir özelliği de yüksek sıcaklıkta dumansız fırınlama ile üretilen toprak kaplar. Aldığımız iki çanağı evimizdeki yemekli davetlerde severek kullanıyoruz.

Raqchi’den sonra yol üzerinde bir ufak kasabada durduk. Adı Sicuani, denizden 3534 metre yüksekte. And Dağları’nın bu yüksek platolarına İspanyolca altiplano deniyor. Bu bölgelerde daha çok Ayamara ve Quechua halkları yaşıyor. Sert hava koşulları nedeniyle patates, kinoa ve koka dışında pek bir şey yetişmiyor. İnsanlar da oldukça yoksul.

1960’ların sonunda Peru Komünist Partisi’nden ayrılıp Peru hükümetlerinin başına uzun süre ciddi sorunlar çıkaran Sendero Lumisino (Aydınlık Yol) gerillaları bu yoksulluk nedeniyle buralarda güçlü bir taban oluşturmuş. Ancak alınan askeri ve ekonomik tedbirler sayesinde artık bir etkinliği kalmamış.

Sicuani’de pazar yerinde biraz gezinip yolumuza devam ettik. Daha sonra Pukara’da durduk. Burası İnka döneminden kalma bir kalesi olan ufak bir şehir. Pukara’da yol üstünde öğle yemeği yedik. Yemek esnasında restoranın önce mutfağına girip yiyecek bakan, daha sonra da masamıza kadar gelen bir alpaka günün en ilgi çekici olayıydı.

Yolculuğumuzda bir sonraki durağımız Sillustani olacaktı. Burası kule mezarlarıyla tanınan bir yer. Ayamara kökenli Cola halkı tarafından yapılan bu mezarlar, daha sonra İnkalar tarafından devralınmış ve soyluların mezarları olarak kullanılmış. Ancak, Türk rehberimiz zamanlamayı iyi ayarlayamadığından, Umaya Gölü’nün kıyısında bulunan bu ilginç yere ancak karanlıkta ulaşabildik. Ay ışığında kuleleri hayal meyal görebildik.

Saat 22.30 civarında, Silustani’den 35 kilometre uzaklıkta, Titicaca Gölü kıyısındaki Puno’ya ulaşabildik. Burada konaklayacağımız yer de Cusco’daki gibi bir Libertador oteliydi. Hafif bir şeyler yiyip hemen yattık, zira sabah çok erken kalkıp, gün doğumunda Titicaca üzerindeki sazdan yapılmış yüzen adaları görmeye gidecektik. O gün aynı zamanda benim doğum günümdü.

Doğum günümde başımızdan geçen heyecanlı olayları daha önce 6 Haziran 2021 tarihinde yayınladığım ‘Bolivya’da Bir Doğum Günü’ isimli yazımda anlatmış olduğumdan burada tekrarlamayacağım. Ancak merak edenler veya unutanlar için yazı aşağıda:

Bolivya’da bir doğum günü

Oldukça maceralı, hatta ölüm riski taşıyan 49. yaş günümün gecesi La Paz’a vardık. Ertesi sabah programda Twianaku ören yerini gezmek vardı. Ancak bugün hâlâ iktidar mücadelesi veren Evo Morales’i destekleyen koka üreticisi yerli halk kentin etrafını kuşatmış olduğundan Twianaku’ya gidemedik. Kent son araştırmalara göre Milattan Sonra (M.S.) 110’da kurulmuş. Yani burada İnkalardan çok daha eski bir medeniyet yaşamış.

Tiwanaku’yu görememek benim için bir hayal kırıklığı oldu, ancak dünyanın ilginç yerlerine gittiğinizde, zaman zaman planların dışına çıkmak kaçınılmaz oluyor.

La Paz’da konakladığımız gün kentin güneyindeki Ay Vadisi’ne (Valle de Luna) gitme olanağımız oldu. Yollar o bölgede Morales’in destekçileri tarafından biraz daha güneyde kapatıldığından şanslıydık. Ay Vadisi jeolojik formasyon nedeniyle ilginç bir görüntü arz ediyor. Hatta çok zorlarsanız biraz Kapodokya’yı andırıyor diyebilirsiniz.

İrtifa La Paz’dan epey aşağıda olduğundan ve nefes almak daha kolay olduğundan bu bölgeye Avrupa kökenli zengin Bolivyalılar yerleşmiş. Ancak, bu konutlar nedeniyle vadinin doğal yapısı epey bir hasar görmüş. O zaman nasıl böyle bir şeye izin verilir demişken, şimdi Kapadokya’da benzeri işlerin yapıldığını görüyoruz. Gerçekten çok üzücü…

La Paz’da öğleden sonra dolaşma olanağımız da oldu. Kentin bulunduğu vadinin doğu yamacının güvenli olduğu söylendi. Biz de rehberimiz eşliğinde İspanyol mimarisinin ağırlıklı olduğu, nüfusun ise İspanyol ve Alman/Avusturya kökenlilerden oluştuğu bu bölgeyi gezdik. Cumhurbaşkanlığı, parlamento ve diğer önemli binalar hep bu taraftaydı. En dikkat çekici yer ise Plaza Murillo’ydu. Adını Bolivya’nın bağımsızlık mücadelesinin öncülerinden Pedro Domingo Murillo’dan almış. Bolivya’nın fiili başkenti La Paz olduğundan, tüm önemli binalar bu meydanın çevresindeydi. (Resmi başkent aslında Sucre) La Paz’ın politik ve tarihi merkezi olan bu meydanın ortasında Murillo’nun bir heykeli, kaidesinde ise ‘GLORIA’, yani “zafer” sözcüğü yer alıyordu. 1809’da öldürülen Murillo’nun ‘yaktığım meşaleyi kimse söndüremeyecek’ sözleri gerçekten ölümsüzleşmiş, Bolivya da bağımsızlığını kazanmış. Meydanda geleneksel devlet başkanlığı konutu ve ofisi de bulunuyor. Ancak, “Yanmış Saray” olarak isimlendirilen bu bina artık bu görevi ifa etmiyor. Yeni başkanlık binası başka bir yerde inşa edilmiş.

Yerli halkın yoksulluğu, her an bir isyanın ortasında kalacakmışız hissi, bizleri La Paz’da epey huzursuz etti. Ancak uzaklarda 6000 metreyi aşan And Dağları’nın zirveleri ve bu zirvelerde güneşte parlayan karlarla La Paz’ın büyüleyici bir ortamı olduğunu da söylemeliyim. Umarım bir gün Bolivya’ya da huzur ve refah gelir.

Bolivya İspanyollar zamanında altın ve gümüş madenleriyle çok meşhurmuş. Potosi kenti de bu kıymetli madenlerin çıktığı bölgenin merkezindeymiş. Buradan çıkarılan cevher gemilerle Avrupa’ya ve Uzak Doğu’ya ihraç edilirmiş.

Salar de Uyuni

Benden bir yıl sonra Bolivya’ya giden bir arkadaşım, ortalık sakinlemiş olduğundan Potosi’deki 10,582 kilometrekarelik dünyanın en büyük tuz düzlüğünü (Salar de Uyuni) ve Uyuni kasabasının hemen dışındaki tren mezarlığını da gezebilmiş. Tuz gölünün en büyük özelliği yağmur döneminde üstünü kaplayan ince bir su tabakasının oluşmasıyla doğal bir aynaya dönüşmesi.

Tren mezarlığı (El Cementerio de Trenes) tuz düzlüğünün hemen kıyısında ve Uyuni kasabasının 3 kilometre güneyinde. Burada 19. yüzyıl sonlarında ve 20. yüzyılın ilk yarısından kalma yaklaşık 100 adet lokomotif ve vagon hurdası varmış. Bu lokomotifler Potosi ve civarındaki cevherin Şili limanlarına taşınmasında kullanılmış. Maden sektörü çökünce tüm lokomotif ve vagonlar çürümeye terkedilmiş. Potosi’deki zengin gümüş madenlerinin en yoğun olarak çıkarıldığı 17. yüzyılda kentin nüfusu 150-200 bine kadar çıkmış. O dönemde Potosi Londra ve Paris’le birlikte dünyanın en kalabalık kentlerinden biriymiş.

Tren mezarlığı

Bolivya gezimiz La Paz’ın kuzey doğusundaki gecekondu kent El Alto’daki havalimanından Lima’ya yaptığımız uçuşla sona erdi. El Alto Havalimanı dünyanın rakımı en fazla olan uluslararası havalimanlarından biri. 4000 metre uzunluğundaki pist denizden 4061 metre yükseklikte. Rakım nedeniyle havanın daha az yoğun ve oksijen miktarının daha düşük olması, bu havalimanından kalkan uçakların motorlarının aynı tip uçaklarda kullanılan motorlardan çok daha güçlü olmasını gerektiriyor. Aynı nedenlerle pist de çok uzun.

Lima’da geçirdiğimiz son gün polisin aldığı güvenlik tedbirler altında kent merkezindeki arkeoloji müzesi, ana meydanda yer alan katedral ve San Francisco Kilisesi gibi önemli yerleri gezebildik. Kilisenin mahzeninde iskelet artıklarıyla oluşturulan mezarlık ürkütücüydü. Bu 16-18. yüzyıldan kalma katakompta (yeraltı mezarlığı) 25 bin kişinin kemikleri varmış. Cennete gitme beklentisiyle kiliseye yüksek bağış yapanlar buralara gömülme hakkını elde ederlermiş. Dünyada en fazla insanın kemiği 6 milyon adetle Paris’teki katakomplarda bulunuyormuş. Ayrıca Çekya’nın farklı iki kentinde ve Roma’da papazlar bu gelir kaynağını ihmal etmeyerek katakomplar inşa etmişler.

Lima’da ilgimi çeken bir diğer yer ise bir müzedeki seramik heykelcikler oldu. Peru’nun kuzeyinde yapılan kazılarda bulunan ve renklerini hiç kaybetmemiş bu heykelciklerin ayrı bir salona yerleştirilmiş olanlarındaki seks pozisyonlarının bazılarını sanırım günümüz insanı hâlâ geliştirememiş. Bu bibloların fotoğraflarını muzır neşriyat kapsamına girmemek için yazıma koymuyorum, merak edenler bir zahmet Lima’ya kadar uzanıversin artık!

İzleyen gün başlayan dönüş yolculuğumuz yine Bonaire, Amsterdam üzerinden KLM ile oldu. Gidişten tek farkı, Amsterdam Havalimanı’nda başta uzman köpekler olmak üzere, uyuşturucu taşıma olasılığımıza yönelik çok ciddi şekilde aranmamız oldu.

1.Bölüm:

İnkaların topraklarında…

2.Bölüm:

Bir zamanlar Peru

3.Bölüm:

Nefes kesen Machu Picchu

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanAlper Eliçin
Takip et:
1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstlendi. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti, şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.
Önceki Makale Apple’a garip bir baskın
Sonraki Makale Başöğretmen gibi olmak

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

1. Selim nasıl “yavuz” oldu?

Metin Gülbay
22 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Sokak röportajlarını nasıl buluyorsunuz?

Gürsel Demirok
21 Mayıs 2025
*Serbest Kürsü

Türkiye-Hindistan gerilimi…

Medya Günlüğü
21 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

İsviçre’de bir mahalle bakkalı

Alper Eliçin
20 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?