Gazete Durum’da Kardelen Eda Demirkıran, son gülerde iç politikada hızlanan gelişmeleri Medya Günlüğü yazarı Aydın Sezer’e sordu…
***
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, YSK üyelerine hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davada 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası aldı. Karar, özellikle 6’lı masada çok sert tepkilere yol açtı.
Medya Günlüğü yazarı Aydın Sezer, İmamoğlu davası kararı ve ardından yaşanan sürecin, Meral Akşener ile Ekrem İmamoğlu arasındaki yakın iş birliğine ve olası rekabete dönük sinyaller verdiğine dikkat çekti. Kararın, hukuki değil siyasi bir karar olduğunu kaydeden Sezer, “Bu karar ve mahkeme süreci, Ekrem İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçiminde alması muhtemel role ilişkin bir karar değil. Bu karar AKP’nin seçimlere girerken İstanbul Belediyesi’ni ele geçirme planının bir parçası” dedi.
Gazete Durum’a konuşan Sezer, kararın niteliğinden daha önemli sonuçlar üreten bir mahkeme kararı olduğunu ve kararın kendisinin önüne geçen siyasi gelişmeler ürettiğine dikkat çekti. Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunlardan bir tanesi Ekrem İmamoğlu ve Meral Akşener’in karar günü halka hitap şekilleri ve insanları Saraçhane’ye çağırmaları ve bu olayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun yurt dışında olduğu bir güne denk getirilmesi. Kılıçdaroğlu yurt dışındayken bir protesto mitingine dönen siyasi faaliyet bence kararın önüne geçti. Kararın nihai bir karar olmadığı, İstinaf Mahkemesi ya da Yargıtay yolunun açık olduğu bilindiği halde sanki Ekrem İmamoğlu o gün görevden alınmış gibi bir sonuç algılandı. Bu da hem 6’lı masadaki partiler arasında rekabet hem de cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi konusunda bir uyumsuzluk varmış gibi algılanmasına yol açtı.”
Kararın, özellikle Meral Akşener ile Ekrem İmamoğlu arasındaki yakın iş birliğine ve olası rekabete dönük sinyaller de verdiğine dikkat çeken Sezer, “İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu sonrası CHP’nin başına geçme olasılığı önümüzdeki süreçte başbakanlık için İyi Parti-CHP rekabetini doğuracak gibi gözüküyor. Bu nedenle İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı yapılarak önümüzdeki dönemde sembolik bir görevde bulunması, elbette İmamoğlu ile başbakanlık rekabetine girmek istemeyenler açısından son derece olumlu ve hayırlı bir gelişme” dedi.
İmamoğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı olasılığı ya da Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı adaylığı konusunun en çok CHP’nin geleceğiyle alakalı bir süreç olduğunu belirten Sezer, “Bu, CHP’nin kimliğiyle ve partinin oturacağı zeminin yeniden belirlenmesiyle ilgili bir süreç. CHP içerisinde farklı klik veya hiziplerin, Kılıçdaroğlu sonrasına yönelik hazırlıkların olduğu da su yüzüne çıkmaya başladı. Son birkaç aydan beri İmamoğlu ile Canan Kaftancıoğlu arasında var olduğu iddia edilen sürtüşme de bu iddianın görünür kanıtlarından biri haline geldi” diye konuştu.
Sezer, kararın önüne geçen bir başka siyasi sonucun AK Parti içerisinde özellikle Bülent Arınç ve Cemil Çiçek’in başını çektiği bir grubun bu karara yönelik eleştirileri ve yasaklarla ilgili olarak çok net bir tavır almış olmaları olduğunu söyledi ve şöyle devam etti:
“Bu da gösteriyor ki, kararın Erdoğan ve AKP üzerinde de olumsuz etkileri belirmeye başladı. Ekrem İmamoğlu’nun mağdur konumuna düşürülmesi AKP’nin varoluş felsefesiyle çelişen sonuçlar üretti. Bu nedenle kararın AKP içerisinde açıkça tartışılması da kararın önüne geçen, beklenmeyen bir sonuç olarak ortaya çıktı. Ekrem İmamoğlu’na yasak getirilmesi ve görevden alınması veya bu kararın bir şekilde ortadan kaldırılmasına yönelik olarak atılacak adımlar AKP’nin seçim sürecindeki en büyük açmazı ve ikilemi olacak. Burada Bahçeli’nin de topa girerek ‘Kılıçdaroğlu’na darbe yapılmakta’ olunduğuna yönelik söylemleri de önemli.”
Kılıçdaroğlu’nun yara aldığına ancak daha sonra bu yaranın merheme dönüştüğüne dikkat çeken Sezer, “Kemal Bey’in yurt dışında olduğu bir gün yaşananlar gösteriyor ki parti içerisindeki çatışma ve bunun İmamoğlu üzerinden fiiliyata dökülmesi, Kılıçdaroğlu’nun siyaseten yara alması sonucunu doğurdu. Ancak ‘mağduriyet’ olgusu Türkiye seçmeninin en çok sevdiği şeylerden birisi. Bu süreçten Kemal Bey’in de güçlenerek çıktığını söyleyebiliriz” dedi.
6’lı masanın detaylı çalışmalarda bile birlikte adım atabilirken çok daha temel ve öncelikli konularda henüz bir ortak zemin oluşturamadığını vurgulayan Sezer, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ile mücadele edecek kişi ve kişilerin belirlenmemesi 6’lı masanın aleyhine çalışan bir durummuş gibi gözüküyor. İmamoğlu kararı ve özellikle karardan sonra yaşanan süreç bunun örneği” diyerek sözlerini tamamladı.