Şiirle, kitapla meşgul olmayan bazı insanlar saçmalıyor. Ne dediklerinin, ne söylediklerini farkında bile değiller, düşünmüyorlar, konuşmak için konuşuyorlar.
Bazı insanlar arasında “bana bir şey olmaz” mantığı yaygın. Birkaç yıl önce Manchester Üniversitesi’ndeki münazarada Asrar Raşid adındaki kişi, olup olmadığı bilinmeyen bir hadisin doğruluğunu ispatlamak için fare zehri içti. İddiasına göre, yedi adet hurma yiyen birine büyü, zehir ve sihir işlemezdi. Bunu kanıtlamak için önce hurmaları yedi, ardından fare zehri olduğunu iddia ettiği bir sıvıyı içti.
Sonuçta ölmedi ama içtiği sıvının gerçekten zehir olup olmadığı sır olarak kaldı. Belli ki hareket noktası, “bana bir şey olmaz” düşüncesiydi.
Bu düşünceye cehalet kitabının giriş cümlesi de diyebiliriz. Mesela, aklınıza gelebilecek birçok iş kazasının birinci sebebi de aynı düşünce değil mi zaten?
Bu, toplumda da hastalık haline gelmiş bir alışkanlık. Sigaraya bırakan birine sigara uzatıp “al iç bir taneden bir şey olmaz” denir. Kilo sorunu olduğu için diyete başlamış birine yemek yemesi için ısrar edilir, “Bak ölümü gör, bir kaşıktan bir şey olmaz” derler.
Eski Aile Bakanı Sema Ramazanoğlu da 40’tan fazla öğrencinin tecavüze uğraması üzerine, “Ensar Vakfı’nı karalamak için gerekçe olamaz. Bir kereden bir şey olmaz” dememiş miydi?
Düşünmek herkesin işi değildir, maliyeti yüksektir. Zihin, bilinç, akıl gibi soyut kavramların vatanı, doğup büyüdüğü yer fiziksel mekanı beyindir. Düşünce kavramının beyindeki nöronlar arası ağda ortaya çıkan zihindeki somut ya da soyut kavramların şekillendirdiğini görüyoruz. Biz biz eden var eden düşüncelerimizdir.
Her düşünce bir doğumdur. Yani düşüncenin ortaya çıkışı bir çeşit doğumdur.
Bu dünyada var olan her şeyin aslında ideaların birer yansıması olduğunu savunulur. Platon’a göre varlığın temelinde düşünceler vardır. Bu dünyadaki varlıklar aslında ideaların zihindeki düşüncelerin birer kopyası niteliğindedir. Varlığı insan zihninden bağımsız olarak kabul etmek realist bir düşüncedir. Yine bu varlığın idea cinsinden olduğunu kabul etmek de idealist bir düşüncedir.
Aristoteles’e göre tüm varlıklar iki öğeden oluşur: Madde ve form (idea). Örneğin, insanın maddesi beden, formu ruhtur. Gerçekte varlığı ifade eden ruhtur. Varlık ve düşüncenin aslında eş değer olduğunu ve ancak gerçek varlığa düşünce yoluyla ulaşılabileceğini dile getirir.
Bana bir şey olmaz, bir kereden bir şey olmaz diyerek hareket edenlerin hem kendilerini hem de toplumu kandırdıklarını söyleyebiliriz.
William Shakespeare’in dediği gibi:
Düşünce insanların ve kaderin gözünden
Aforozlular gibi, yapayalnız ağlarım;
İrkilir sağır gökler çığlıklarım yüzünden,
Bahtıma lânet okur, yüreğimi dağlarım;
Talihi yâver giden herkese gıpta eder,
Şu denli güzel olsam, dostlarım olsa derim;
Şunda sanata, bunda dehâya içim gider,
Oysa solda sıfırdır yapmak istediklerim;
Kendimden iğrenirken aklım sana doğrulup
Gönlüm kara dünyayı gerilerde bırakır,
Gün doğarken yükselen bir tarla kuşu olup
Cennet kapılarında kutsal ezgiler şakır;
Öyle bir servettir ki sevgini anmak bile,
Sultanlarla yer değiş deseler de nafile.
İnsanı insan yapan en büyük değerlerin başında hiç şüphesiz akıl gelir. Düşünme olgusu aklın varlığına, bilim, edebiyat, teknoloji, sanat ve kültür ise varlıklarını düşünmeye borçludur.
Akıl olgusu olmadan düşünce olmaz. Düşüncenin gelişimi gerçekte sanat, felsefe, bilim ve siyaset alanlarını içeren kültürün akıl sayesinde gelişimidir.
Anlaşılması gereken en önemli nokta, hepimiz bir yerde düşüncelerimize bağımlıyız, düşüncelerimizi değiştiremediğimiz sürece hiçbir şeyi değiştiremeyiz.