Moskova’da hafta sonları kuş pazarı (птичий рынок/ptiçhiy rıynok) adı ile kurulan bir pazar yeri var; insanlar burada evcil hayvanlarını satmaya ya da hayvanlarının ihtiyaçları olan yem, aksesuar v.s. almaya gelirler.
Bir şubat sabahı, soğuk bir rüzgarın eşlik ettiği bu pazarda içimizi ısıtan bir hikayeye tanıklık ettik.
Moskova’da yabancı olarak tek başına yaşayan bir iş arkadaşıma evinde arkadaşlık etmesi için bir kedi yavrusu almaya karar verdik.
Pazar yerinde yan yana dizilmiş birçok Rus kadın, kucaklarındaki veya yanlarında oturttukları hayvanları satabilecek müşterileri bekliyordu.
Yanında küçük kızı ile bekleyen orta yaşlı bir kadın ile üşümesin diye paltosunun içinde sakladığı ve sadece bembeyaz tüylü başı görünen küçük bir kedi yavrusu gözümüze çarptı,
Küçük kızının yanakları ve burnu şubat soğuğunun izini taşır gibi kıpkırmızıydı. Kucağındaki minik beyaz kedi yavrusunun ise ürkek ama umut dolu bakışı vardı.
Kadının karşısına geçip yavru kediyi biraz okşayıp sevdikten sonra fiyatını sorduk.
“Para için satmıyorum” dedi, şaşırdık. “Bu buz gibi soğuk havada ne işi vardı burada, ne bekliyordu” diye sorduk. Aldığımız cevap Moskova şubatının ayazından daha sert vurdu yüzümüze.
“Maalesef bu yavruyu besleyecek maddi imkanım kalmadı artık, onu sokağa da bırakamam. Bu nedenle ona iyi bakabilecek yüzü ve yüreği temiz, dürüst bir insan arıyoruz.”
“…Yüreği temiz dürüst bir insan arıyoruz.”
Aklıma Sinoplu Diyojen geldi,
Milattan önce 5.nci yüzyılda Sinop’ta doğup sonra Atinaya yerleşen ve bir fıçı içerisinde yaşayan bu ünlü filozofu, ziyaretine gelen Büyük İskender’in kendisine “Dile benden ne dilersin?” diye sorduğunda “Gölge etme başka ihsan istemem” demesiyle tanırız.
Aynı Diyojen’in yaşadığı o dönemlerde, erdemden ve dürüstlükten uzaklaşmış, gösteriş ve sahte ilişkiler içindeki insanları görünce, elinde bir fener ile gündüz vakti Atina sokaklarında dolaşıp, “Dürüst bir insan arıyorum” dediği de hikâye edilir.
Ülkemizde son zamanlarda ortaya çıkan, toplumun ahlaki yozlaşmasını, insanların sahte değerlerle yaşamasını ve dürüstlükten uzaklaşmalarını görünce aklıma Moskova’da şahit olduğum olay, Diyojen ve Aristofanes geldi.
Diyojen ile aynı dönemlerdeki yaşayan antik Yunan yazarlarından Aristofanes, “Eşek Arıları” adlı oyununda toplumun eski, dürüst ve erdemli insanları bir kenara itilirken; yeni, beceriksiz ve yozlaşmış insanlara değer verildiğini vurgular.
Eserin bir yerinde şöyle diyordu
“Eskiden altın gibi değerli insanlar vardı; şimdi ise yaldızlı, adi metallerden farkı olmayan insanların değer gördüğüne şahit oluyoruz.”
Fazla söze gerek var mı?
2500 yıl önce yazılmış bu sözler, bugüne baktığımızda gördüğümüz gerçeklerle ne kadar örtüşüyor değil mi?