Son yıllarda kahve atak yapsa da çay Türkiye’nin ve dünyanın bir numaralı içeceği olmaya devam ediyor. Çaysız bir dünya hayal etmek bile zor. Çayın sudan sonra dünyada en çok tüketilen içecek olduğu söyleniyor.
İşte çayın efsanelerle dolu tarihi hakkındaki notlarım:
• Michael Moller (Edinburgh Kraliyet Botanik Bahçesi), çayın biyocoğrafyası üzerine şöyle diyor: “Çayın anavatanının Hindistan’ın Assam bölgesi olduğunu, Çin tipi çayın bu bitkiden yaklaşık 22.000 yıl önce ayrılarak türleştiğini düşünüyoruz”.
• İ. Ö. 7. yüzyılda yazılan Hint destanı Ramayana’da çayın tıbbi amaçla ağızda çiğnendiği ya da sütlü yulaf lapası içine katılarak tüketildiği bilgisi yer alıyor.
• Demlenmiş bir içecek olarak çay hakkındaki ilk kitabı Çinliler 760 yılında yazdı (Ch’a Ching)
• Söylenceye göre Çin İmparatoru Shen Nong bir ağacın altında dinleniyormuş. İmparatora sunulmak üzere içme suyu kaynatılıyorken rüzgârla savrulan çay yaprakları tencerenin içine düşmüş. Yapraklar çıkarılarak servis edilen bu suyu İmparator pek beğenmiş. Bitkilere meraklı imparator, keyif alarak içtiği bu sudan tekrar tekrar isteyince çay içme geleneği doğmuş. Hep çay ağacının yanında oturduğu, ölene kadar çaydan başka bir şey içmediği aktarılır. Anlatılanların düzmece olduğu açık fakat çay bir şekilde yaygınlaşarak yalnız Asya’da değil tüm dünyada fenomen bir içecek haline geldi.
• Çayın adı dünya dillerinin çoğuna Mandarin Çincesindeki “ÇA” sözünden geçmiş. Tea veya Tee gibi sözler ise güney Çin Fujian lehçesindeki “Tc’EA” sözünden geçmiş.
• Türkçede ırmaktan küçük akarsular için kullanılan çay kelimesi, çağlamak eyleminin kökü olan “çağ” sözünden türemedir. Akarsu çayın içilen çayla dilsel bir ilgisi yoktur.
• Çayı 17. yüzyılda Avrupa’ya ilk getirenler İngilizler değil, Hollandalı gemicilermiş.
• Çayı İngilizler 1661’de Portekiz’den gelin gelen bir prenses sayesinde tanıdı.
• Semaveri Ruslar buldu. Rusçada Samovar (sam+varit) “kendiliğinden kaynayan” demektir.
• Sallama çayı ilk bulan Hintlermiş. Küçük ipek keseleri çay poşeti olarak kullanmışlar.
• Roberta Lawson adlı Amerikalı kadın girişimci, filtre kağıdından bildiğimiz çay poşetini bulup 1901’de patentini almış.
• Antik çağlarda Çin’in en önemli 3 ürünü çay, ipek ve porselendi. Orta Asyalılar savaş atı karşılığında kumaş ve çay alıyor, sonra bunları kendi aralarında para olarak kullanıyordu.
• Çay, İngiltere’de sadece erkeklerin girebildiği lokallerde satılırdı. Twining ailesi 1717’de kadınların da girebildiği ilk çayevini, şimdilerde çay müzesi olan Golden Lyon’u açtı.
• Bergamotlu çay karışımı “Earl Grey” adını eski İngiltere Başbakanı Charles Grey’den almıştır. “Earl” bir soyluluk unvanıdır ve erken anlamına gelen “early” ile ilgisi yoktur.
• İngilizler Çin’e gümüşle ödeme yaptığından çay, kahveden 8-10 kat daha pahalıya geliyordu. 1800’lere gelindiğinde maliyeti düşürmek için gümüş yerine afyonla ödeme yapmaya başladılar. İngilizler tarihin görüp görebileceği en büyük uyuşturucu taciri olmuştu. Afyon tüketimi Çin’deki bağımlı sayısını artırınca 1840’larda meşhur Afyon savaşları patlak verdi. Çin fena yenildi ama İngilizlere çay satışı da yasakladı.
• İngilizler bunun üzerine çay bitkisini özel ajanlar aracılığıyla Çin’den kaçırıp Hindistan, Sri Lanka ve Kenya’da ekti, çay ticaretini bir süre daha tekelinde tuttu.
• Richard Blechynden adlı girişimci 1904’teki Missouri Expo’da ziyaretçilere çay satmaya çalışıyormuş. Ancak yaz ortasında klimasız fuar alanında sıcak çay satılmıyordu. Yanında çalışan bir Rus göçmen çaya buz katıp satmayı önermiş. Richard “Iced Tea” diye satmış, tutturmuş ve milyoner olmuş. Günümüzde Amerikalıların % 80’i çayı buzlu içiyor.
• Osmanlı döneminde tarımsal çay üretim girişimleri başarısız olmuş. Çay tüketimi Tanzimat’tan sonra artarak, kahvaltı sofralarında yerini almış ancak 1935’e kadar hep import/kaçak çay içilmiş. Zihni Derin adlı girişimci mühendis, 1935’te Gürcistan’dan getirdiği fidelerle Rize’de yerli çay yetiştirmeyi başarmış.
• Böylece Türkler kişi başına yıllık 3,5 kg çay tüketimi ile açık ara dünya şampiyonu olmuş.
• Çay ağacının yağı etkili bir sivrisinek kovucuymuş.
• Marco Polo’nun yazılarında çaydan hiç bahsetmemesi, acaba Çin’e gitmedi mi diye düşündürmekte.
• Uzmanlar çayın vakumlu porselen kaplarda saklanması ve metal yerine porselen veya cam demlikte demlenmesi gerektiğini söylüyor. Ayrıca Türkiye’de olduğu gibi çayı kaynar suyla haşlamanın ve acısını şekerle almaya çalışmanın doğru olmadığını söylüyorlar.
• Benim her daim favori çayım; Tibet, Nepal ve Hindistan’ın yüksek yaylalarında yetişen Darjeling çayıdır. Yasemin kokulu Darjeling insanı alır Himalayalar’a götürür.
halilocakli@yahoo.com