Cuma, 8 Ağu 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Bilim susturulursa alevler konuşur

Dr. Nil Gönce
Son güncelleme: 31 Temmuz 2025 07:00
Dr. Nil Gönce
Paylaş
Paylaş

Türkiye’nin ciğerleri bir kez daha yanıyor. Her yaz aynı senaryo: Alevler yükseliyor, dumanlar gökyüzünü sarıyor, televizyon ekranlarında kahramanlık hikâyeleri anlatılıyor ve birkaç hafta sonra her şey unutuluyor.

Ancak 2025’in acı bilançosu, bu döngünün artık kader olmadığını gösteriyor. Artık durup düşünme zamanı: Sorunu gerçekten çözmek istiyor muyuz, yoksa sadece suçlayarak mı rahatlıyoruz?

İspanya, yangınların yüzde 95’inin insan kaynaklı olduğunu kabul ediyor ancak bunu mazeret olarak kullanmıyor. Aksine, bilimsel yöntemlerle;

Erken uyarı sistemleri kuruyor,

Yangın ekolojisi temelli müdahaleler geliştiriyor,

Toplumu eğitiyor,

Savunma hatları oluşturuyor.

Sonuç olarak yanan alanları yüzde 79 oranında azaltmayı başarıyor (European Forest Fire Information System [EFFIS], 2023). Türkiye’de ise aynı oran mazeret olmaktan öteye geçemiyor. Çünkü sorumluluk bireysel hatalara ve dışsal koşullara aktarılırken, yönetimin önleyici ve organize edici rolü yeterince üstlenilmiyor.

“İspanya, insan hatasını bilimle dizginlerken, Türkiye’de aynı gerçek ‘kader’ diye sunuluyor. Oysa yangınların yüzde 95’inin insan kaynaklı olması, yönetimsizliğin değil, yönetilebilirliğin kanıtıdır. Tercih bizim: Ya bahanelerle yanmaya devam edeceğiz, ya da bilimin izinden giderek ormanlarımızı koruyacağız.”

Suçlamak kolay çözmek neden zor?

Yangınlar sonrasında duyduğumuz klasik gerekçeler hazır:

 “İnsan hatası”,

 “Öngörülemez doğa olayı”,

“Küresel iklim değişikliği..”

Ancak bu açıklamalar sorumluluk almaktan kaçmanın bir yolu olmamalı. “Yangın sezonu” diyerek mevsimi suçlamak ya da “sigara izmariti” diyerek vatandaşı günah keçisi ilan etmek, yangınların gerçek nedenlerini perdelemektedir. Asıl mesele; organizasyon eksikliği, önleyici politikaların yokluğu ve bilimsel yaklaşımların göz ardı edilmesidir.

Önlemek daha akıllıca

Yangın yönetiminde bilim çok açık konuşuyor: Önlemeye yapılan her 1 birim yatırım, yangın sonrası söndürme maliyetinde 7 ila 35 kat tasarruf sağlıyor. Prestemon ve arkadaşlarının 2019’daki çalışması da bunu net bir şekilde ortaya koyuyor. Ancak Türkiye, bu gerçeğe sırtını dönüyor; bütçesinin büyük çoğunluğunu yangın çıktıktan sonra harcamayı tercih ediyor. Bu, kaynakların ve hayatların israfı demek.

Eskişehir yangını

14 Temmuz 2025’te Eskişehir’de yaşanan orman yangını, tepe yangınlarının ne kadar ölümcül olabileceğini tekrar gözler önüne serdi. Uluslararası araştırmalar uzun süredir söylüyor: Tepe yangınları düz arazilere göre tam 10 kat daha hızlı yayılıyor. Sıcaklıklar 800 dereceyi aşıyor, kaçış süresi ise sadece 30 saniye. Standart yangın ekipmanları bu sıcaklıklarda yetersiz kalıyor.

Colorado Üniversitesi’nin 2022 tarihli araştırması, bu korkunç gerçeği bilimsel olarak kanıtladı. Üstelik, uluslararası NFPA 1143 standardı bu gibi durumlarda kara müdahalesini yasaklıyor. Tek çare havadan müdahale ve savunma hatları kurmak. Peki, Eskişehir’de bu standartlara gerçekten uyuldu mu?

Eskişehir’de yaşanan trajedi, bilimsel verilerin ve uluslararası standartların ne kadar hayati olduğunu bir kez daha gösterdi. Kaybedilen 10 can, Türkiye’ye önemli bir uyarı niteliğinde: Yangınları “kaçınılmaz” bir doğa olayı olarak görmekten vazgeçmeli, akılcı ve bilim temelli önleyici politikalar geliştirmeliyiz. Aksi takdirde, aynı acılar her yıl tekrar edecektir.

Başarılı ülkelerin öğrettikleri

Orman yangınları, yalnızca Türkiye’nin değil; İspanya, Kanada, ABD ve Avustralya gibi dünyanın pek çok ülkesinin ortak sorunu. Ancak fark, bu ülkelerin yangınla mücadelede bilim ve teknolojiyi nasıl etkin kullandıklarında yatıyor.

Avustralya:

Uydu ve yapay zekâ destekli erken uyarı sistemleriyle yangın riskini anında tespit ediyor.

Topluluk temelli yangın gözetleme uygulamalarıyla yerel katılımı artırıyor.

Her 5 kilometrede bir yangın havuzları oluşturarak söndürme kapasitesini güçlendiriyor.

Kanada:

7/24 havadan izleme sistemleri, uydu ve helikopterle anlık müdahaleye olanak sağlıyor.

Drone ve yapay zekâ destekli risk analiziyle müdahale planlamasını optimize ediyor.

İspanya ve Portekiz:

Yangın risk haritalarını halka açık şekilde paylaşarak toplumsal farkındalığı artırıyor.

Orman köylerinde yangın savunma hatları oluşturuyor.

Zorunlu halk eğitimleriyle toplumun yangınla mücadelede aktif rol almasını sağlıyor.

ABD (California):

Kontrollü yakım (prescribed burning) uygulamalarıyla orman sağlığını koruyor ve yangın riskini azaltıyor.

Sosyal medya ve dijital platformlardan erken uyarı sistemleri ile hızlı bilgilendirme yapıyor.

Risk odaklı yangın yönetimi stratejileri geliştiriyor.

Nasıl kurtarabiliriz?

Orman yangınlarıyla mücadelede öncelik, önlemek olmalıdır; çünkü önlemek, söndürmekten çok daha akıllıca ve ekonomiktir. Bilimsel veriler çok net: Yangın yönetimine yapılan her 1 birimlik önlem yatırımı, yangın sonrası söndürme maliyetlerinde 7 ila 35 kat tasarruf sağlar (Prestemon ve ark., 2019).

Ancak Türkiye, bu gerçeğe sırtını dönerek bütçesinin büyük çoğunluğunu yangın çıktıktan sonra söndürme çalışmalarına harcamayı tercih ediyor. Oysa başarılı ülkelerin ortak noktası; teknolojiyi etkin kullanmak, toplumu sürece dahil etmek ve önleyici politikaları kararlılıkla uygulamaktır.

Kaynaklar önlemeye kaydırılmadıkça söndürme maliyetleri artmaya devam edecek, can kayıpları ise sistemin yeniden yapılandırılması gerektiğinin en somut göstergesi olacaktır.

Kader değil

Unutmayalım ki, orman yangınları kaçınılmaz kader değil; yönetilebilir ve önlenebilir risklerdir. Türkiye’nin bu gerçeği kabul edip harekete geçmesi hem ekosistem hem de toplum için gerçek bir kurtuluşun kapısını açacaktır.

“Alevler kaçınılmaz olabilir, ama felaketler insan eliyle yazılmış senaryolardır. Bu senaryoyu yeniden yazmanın vakti geldi: Bilim başrolde, önlem yönetmenimiz olmalı ki ormanlarımız yanmasın, insanlarımız ağlamasın.”

Fotoğraf: İhsan Çelepkolu-Evrensel

Kaynakça

Australian Government, Department of Agriculture, Water and the Environment. (2023). National Bushfire Management Policy Framework. https://www.awe.gov.au

Natural Resources Canada. (2024). Wildland Fire Science Annual Report. https://www.nrcan.gc.ca

European Forest Fire Information System (EFFIS). (2023). Annual Fire Report 2023. https://effis.jrc.ec.europa.eu

California Department of Forestry and Fire Protection (CAL FIRE). (2023). Fire Prevention 2030 Strategy. https://www.fire.ca.gov

Prestemon, J. P., et al. (2019). The economic benefits of wildfire prevention education. Journal of Forestry, 117(2), 123-134. https://doi.org/10.1093/jofore/fvy027

National Fire Protection Association (NFPA). (2023). Standard 1143: Wildland Fire Management. https://www.nfpa.org

İlgili haber:

Büyük yangınların kronolojisi

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanDr. Nil Gönce
Takip et:
İstanbul’un renkli sokaklarında büyüdüm, ama merakım beni dünyanın dört bir yanına götürdü. Akademik ciddiyetimle ‘Dr.’, insanlara dokunan yönümle ‘psikolog’ oldum. Klinik psikolog kimliğimle ruhların derinliklerine yolculuk ederken, bir yandan da uluslararası hakemli dergilerde yayımlanan makalelerimle bilime katkı sunuyorum. Beyin-zihin ilişkisi, psikiyatrik bozukluklar, kişisel gelişim ve öğrenci koçluğu alanlarında çalışıyor; bilimsel bilgiyi yaşamın içinden süzüyorum. Yazmak benim için yalnızca üretmek değil; anlamak, anlatmak ve iyileştirmekle ilgili bir eylem. Akademik makalelerim uluslararası dergilerde yer bulsa da, asıl tutkum insana dokunan hikâyeleri paylaşmak. Çünkü biliyorum: İyileşmek, anlaşılmak ve büyümek, en çok da paylaştıkça anlam kazanır. Hayata biraz bilim, biraz mizah, ama hep insan sıcaklığıyla bakıyorum. Çünkü en karmaşık denklemler bile, bazen doğru bir soruyla, bazen de küçük bir gülümsemeyle çözülebilir."
Önceki Makale Bugünkü köşe yazıları
Sonraki Makale Fenerbahçe’nin mali durumu

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Serbest Kürsü

İsrail’in hafıza üzerinden yürüttüğü yıkım

Metin Duyar
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Faiz politikası: Bilim mi siyaset mi?

Yıldırım Aktuğan
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Emeklinin emekçinin çilesi

Gürsel Demirok
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Vietnam’ın “şiirli şapkaları”

Alper Eliçin
3 Ağustos 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?