Eğer zihinlerde hala kuşku kaldıysa, umulur ki ABD Başkanı Joe Biden’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i kişisel yaptırımlarla tehdit etmesi, bütün bu Batı/NATO/ABD histerisinin ayan beyan bir provokasyon olduğu gerçeğini ortaya sermiştir.
Rusya, geçen yılın ilkbahar aylarından başlayarak Ukrayna sınırındaki askeri güçlerini takviye etmeye başladı. 2021 ortalarında yapılan tatbikatların ardından askeri birlikler geriye kaydırıldıktan sonra geçen yılın Kasım ayından başlayarak birlikler yeniden Ukrayna sınırına yığıldı ve bu askeri gücün büyüklüğü 100 binlik bir rakama ulaştı.
Geçen yazımızda (*) Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmekle bir şey kazanmayacağını, sınıra yapılan asker yığınağının Putin’in siyasi gündem yaratmayı amaçlayan bir adımı olduğunu dile getirmiştik.
Son iki haftada işler Batı açısından o kadar sarpa sardı ki, Biden ve avanesi, İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile birlikte gerilimi tırmandırma çabalarına devam ederken Fransa ve Almanya’nın çekimser diplomatik tutumları bu çabalara ket vurmaya başladı.
Provokasyon çabaları o kadar saçma sapan bir yola girdi ki, olayları yakından izleyenler artık ağızlarının dışında organlarıyla gülmeye başladılar. Örnek mi? Biden’ın Putin’e ve Rusya’nın lider kadrosuna kisisel, Rus ekonomisine de mali yaptırımlar uygulama tehdidi ABD’nin çok uluslu şirketlerinin paçalarını öyle tutuşturdu ki, büyük ticaret odalarının temsilcileri hem Beyaz Saray hem de Kongre’ye yüksek düzeyde heyetler gönderip, “aman ölçüyü kaçırmayın, işi tadında bırakın” mealinde uyarıda bulundular. Johnson’ın istihbarat ekibi çıkıp bir açıklama yaptı ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgal ettikten sonra Kiev’de Moskova yanlısı bir kukla yönetim oluşturma planlarını uygulamaya sokacağını iddia etti. Hatta bu kukla lider olacağını iddia ettiği kişinin adını bile verdi: Yevheniy Murayev. Bunun üzerine Murayev resmen bir açıklama yapıp iddianın komik olduğunu söyledi. Tabii Boris Johnson ve takımı, tıpkı Biden’ın gündem değiştirme taktiği gibi, dikkatleri kendi başındaki skandallardan kaçırmaya çalışıyor. Çünkü Boris, halkı Covid’e karşı tecrit uygulamalarıyla evlerine tıkılmaya zorlarken, bakanları ve personeliyle birlikte içkili Noel ve doğum günü partileri düzenlemiş; şimdi kendi hükümetinin polisi ve denetçileri tarafından sorgulanıyor. Bu yazı yayınlandığında Boris’in başbakanlık görevi tehlikeye düşmüş olabilir.
Öte yandan Biden Beyaz Saray’ı elinden geleni ardına koymadan yangına kömür atmaya devam ediyor ama alevler bir türlü harlamıyor. Çünkü Rusya’nın gerilimi artırabilecek, gerçekten işgale hazırlandığını düşündürebilecek tek bir hareketi yok. Tersine, Rusya, gerginliği azaltmak için sunduğu önerilerin ABD ve NATO’dan gelecek yazılı cevaplarını bekliyor.
İşin ilginç tarafı, Batı’da bu saçmalığı fark edenler de yok değil. Örneğin Almanya Deniz Kuvvetleri Komutanı Koramiral Kay Achim Schönbach, Hindistan’dayken basına yaptığı bir açıklamada, Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek isteyeceğini düşünmenin anlamsız olduğunu söyledi, elbette bu sözlerinden dolayı da istifa etmek zorunda kaldı.
Askeri uzmanların şu sorusu önemli: Rusya Ukrayna sınırına yığınağı neredeyse üç ay önce tamamladı. Rusya Genelkurmayı aptal mı ki, bu kadar uzun sürede NATO ülkelerinin ve ABD’nin olası bir işgale karşı hazırlık yapmalarına izin verdi? İşgal edecek olsa, Rus ordusu sınırda konuşlanmasını tamamladığı anda Ukrayna topraklarına girmez miydi?
İzlememiş ya da unutmuş olanlar için şunun altını çizelim: ABD’nin resmi kayıtlarındaki tutanaklarda açık açık ifade ediliyor. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı James Baker, iki Almanya’nın birleşmesi halinde NATO’nun “bir milim bile” doğuya doğru genişlemeyeceği konusunda SSCB lideri Mihail Gorbaçov’a söz veriyor. Ama SSCB dağılınca, mirasçısı Rusya’ya “sen SSCB değilsin, o söz artık geçerli değil” deniyor.
Putin Rusya’nın NATO’ya üye olmasını öneriyor, reddediliyor, İttifak’la parlamenter meclisi düzeyinde iş birliği öneriyor, birkaç toplantıdan sonra dışlanıyor; Putin Avrupa Birliği’ne girelim diyor, “yok sen çok büyüksün, bizi yutarsın, istemez” yanıtını alıyor.
Uzun sözün kısası, Rusya 20 yıldır Batı’yla iş birliği çabalarına bir karşılık alamıyor. Neden?
Bir Türk gazetecisi olarak Moskova’ya gidişimin ilk haftasında, tanışma faslından konuştuğum Rus gazetecilerden birisi, konuştuğumuz ofisin duvarındaki dev SSCB haritasını işaret ederek ülkenin yeraltı zenginliklerine atfen şunu söylemişti: “Bu süpermarketi talan etmek 200 yıl sürer!..”
(*) https://medyagunlugu.com/haber/abd-rusyayi-neden-kiskirtmaya-calisiyor-50739