Buket Başer
Yakışıklı Antonio Banderas ve dillere destan güzellikteki kızların diyarı İspanya’ya doğru yola çıkıyoruz…
Rota güney İspanya, Endülüs. Yolculuğumuz uçaktan korkan bir arkadaşımızı sakinleştirmeye çalışarak geçiyor. Şansa uçak sallıyor da sallıyor!
3 saat 5 dakikada sonra ilk durak Malaga’ya varıyoruz. İşin garip yanı uçak varması gereken süreden 40 dakika önce iniyor yere. Vaktinden geç inen uçak çok da, 40 dakika önce varanla ilk defa karşılaşıyorum.
Kafası karışmış bir şekilde havaalanından çıkınca görüyoruz ki dışarıda müthiş bir fırtına. Palmiyeler devrilecek neredeyse. Kumlar havalarda uçuşuyor. Deniz kabarmış kocaman olmuş. Bizim uçağın neden erken geldiği anlaşıldı. Belli ki fırtınayı arkasına alıp ekstra hızlanmış. Korkmakta haklıymışız meğer.
Arabaya biniyoruz, ilk durak Malagueta plajı. Fırtına İspanyolların umurunda değil. Keyiflerince kuma yatmış güneşlenenler, dalgalarla güreşenler, kor ateşte pişen sardalyaları yiyenler. Hooop sardalyada duralım!!! Malaga’ya giderseniz olmazsa olmaz yapacaklarınızdan biri Malagueta plajında sardalya yemek olsun.
En salaş balıkçıya bile girseniz kor ateşindeki sardalyaların tadı damağınızda kalacak eminim. Yok böyle bir lezzet. Her türlü iddiaya varım!
İspanyol “amcamlar” ahşap şişlere taktıkları (ayıklanmamış!) sardalyaları kor ateşte pişiriyorlar. Sardalyalar pişince bildiğiniz lokum oluyor. Üzerinde de ateşte pişmesinden kaynaklanan hafif yanık bir tat. Ben diyeyim 20 tane siz deyin 40 tane götürebilirsiniz bir oturuşta. O kadar hafif. Offf yazarken bile ağzım sulandı! Ama sadece sardalya yok Malagueta plajında. Kızarmış deniz mahsulleri tabağı da yıkılıyor! Yanında da İspanyolların ünlü meyveli şarap kokteyli Sangria! Ahhh, geri götürün beni Malaga’ya! Malaga’da en iyi yemek nerede yenir biliyorsunuz artık.
Buradaki balık pişiricileri bizim Eminönü’ndeki balık ekmekçileri andırıyor aslında. İspanya’da da ekmek arası balık yapabilirsiniz ama biz masada oturup yemeği tercih ettik. Vaktiniz varsa siz de oturun hem dilediğinizce yiyin hem de işleri güçleri eğlenmek olan İspanyolların şamatalarını izleyin. Ha bu arada, Malagueta plajı Afrika’yı Avrupa’dan ayıran Cebelitarık Boğazına son derece yakın. Şansınız varsa balığınızı yerken çıplak gözle Afrika kıtasını da görebilirsiniz.
Malaga İspanya’nın en önemli sahil şehirlerinden. Tüm yıl güneş aldığı için bu sahillerine Costa Del Sol yani güneş sahilleri denmiş. Geçen yıl 20-25 milyon turist gelmiş buraya. Uçsuz bucaksız kumsallarının tamamı halka açık. Hiçbir otel ya da sitenin kendine özel sahili yok anlayacağınız. Bu şehir ayrıca bir kentsel dönüşüm harikası. Eskiden sanayi bölgesiymiş. Eski fabrikaları, atölyeleri restore ederek, kimini ise yıkarak konut bölgesine çevirmişler. Mis gibi olmuş. Şehir, bal dök yala. O kadar temiz. Kaldırım taşları gerçek anlamda parlıyor. Pislenmesin diye neredeyse ayakkabılarımı çıkartıp terlikle yürüyecektim, o kadar yani.
Malaga limanı da görülmesi gereken yerlerden biri. Barcelona ve Valencia’dan sonraki en önemli 3. liman. Mutlaka gezin.
600-700.000 nüfuslu Malaga yakışıklı Antonio Banderas ve çılgın Picasso’nun doğum yeri. Şehir içindeki Picasso müzesi gezilebilir ama şart da değil. Picasso meraklısıysanız Barcelona’dakine gidin daha iyi.
Şehir merkezinde nerede yenir?
Ben size Banderas “amcamın” sıklıkla gittiği El Pimpi’ye gitmenizi tavsiye ederim. Eğer El Pimpi doluysa hemen yakınındaki Bodega Al Patio’da da yiyebilirsiniz. Ne yiyeceksiniz? İspanya’dasınız, bir deniz mahsullü Paella sipariş edersiniz artık. Ya da Tapas ve Sangria. Cesaretiniz varsa önden salyangoz da iyi gider. Bir de “Malaga Dulce” isteyin. Tadına bakmadan Türkiye’ye dönmeyin. Çok lezzetli olduğundan değil, oraya özgü bir içecek olduğundan. Yapılışı bizim şıra gibi. Alkol ve şekerlisi.
Şehrin tepeden panoramik görüntüsünü de seyrettikten Malaga bitmiştir. Endülüs yolculuğunuza devam edebilirsiniz. Ver elini Granada, Cordoba, Sevilla ve vaktiniz varsa Endülüs’ün diğer şehirleri Cadiz vb. Onları daha sonra yazacağım.
Sevgiyle kalın.
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.