Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Beyaz Önlük

Balık ve omega-3 yağ asitleri

Osman Akdemir
Son güncelleme: 15 Nisan 2023 00:00
Osman Akdemir
Paylaş
Paylaş

Endüstri toplumlarında geçen yüzyıla damgasını vuran toplum sağlığı sorunu kalp krizleri ve inmelerin ölüm nedenleri sıralamasında öne çıkmış olmalarıydı. Bunlara kalbi ve beyni kanlandıran damarlarda tıp dilinde ateroskleroz adı verilen damar sertliğinin neden olduğu bilinmekle birlikte damar sertliğinin sebebinin ne olduğu net olarak ortaya konamadı.

Yaşlanma çok önemliydi; ancak her yaşlıda görülmediği gibi bazı gençlerde de karşımıza çıkmaktaydı.

Sigara içenlerde, kolesterolü yüksek olanlarda, yüksek tansiyon hastalarında, şeker hastalarında, yakın akrabalarında benzer sorunu olanlarda daha sık rastlanıyordu.

Ne var ki her sigara içende görülmediği gibi ağzına sigarayı almamış kişiler de kalp krizi ya da inme geçirebiliyordu.

Yeri göğü inleten kolesterolle ilgili binlerce sayfa bilgiye sahip olmamıza karşın kalp krizleri geçirenlerin yarısında kan yağlarında belirgin bir yükseklik saptanmamaktaydı.

Benzer denklem tüm diğer risk faktörleri için de geçerliydi. Tam da bu nedenle “hastalığa neden olan” tabiri geçerliliğini baştan yitiriyordu; bunun yerini “risk faktörü“ kavramı aldı.

Damar sertliğinin daha net, geçerli sebeplerinin ortaya konmasına dönük araştırmalar sürerken kimlerde daha sık görüldüğüne dair gözlemlerin yanı sıra bazı toplumlarda kalp krizleri ve inmelere daha seyrek rastlandığı dikkatlerden kaçmadı. Alaska yerlileri, Grönland Eskimoları ve Japonlarda koroner kalp hastalığına bağlı ölüm oranları düşük görünüyordu ve bu toplumların ortak beslenme özelliği bol miktarda balık tüketmeleriydi.

Bu hipotezle son 30 yıl içerisinde yapılan çalışmalar gerçekten de haftada bir öğün balık yiyenlerde koroner kalp hastalığı ve ani ölüm oranlarının daha düşük olduğunu, tüketilen balık miktarı arttıkça faydanın daha da arttığını ve 12 yıl gibi uzun bir sürede bu yararın daha belirgin hale geldiğini gösterdi.

Bunun biyolojik olarak mantıklı açıklaması kaliteli bir protein kaynağı olan balığın faydalı vitamin ve minerallerin yanı sıra bol miktarda uzun zincirli omega-3 çoklu doymamış yağ asitleri ihtiva etmesiydi ki insan vücudunda üretilmeyen, gıdayla alımın tek seçenek olduğu bu yağ asitlerinin kalp ritmini düzeltici, kan yağlarını düşürücü, tansiyonu düzenleyici, pıhtılaşmayı geciktirici etkileri biliniyordu.

Günümüzde balığın yararlı bir gıda olduğu anlaşılmış bulunuyor ve haftada en az iki porsiyon yağlı balık tüketilmesi teşvik ediliyor.

“Madem kanımızda kolesterol, trigliserit gibi yağlar arttıkça  damar sertliği riski artıyor, yağlı bir gıdayı tüketmek nasıl faydalı olabiliyor, trigliseritleri düşürebiliyor?” sorusu akla gelebilir.

Yaşanmış bir hikayeyi konu alan, büyük ilgi görmüş 1992 yapımı “Lorenzo’nun Yağı” filmini izlemiş olanlar, çok uzun zincirli yağ asitlerinin merkezi sinir sisteminde birikmesinin neden olduğu hastalığın çocuğun anne ve babası tarafından başka bir yağ asidiyle zeytinyağının karışımının verilmesiyle geriletildiğini hatırlayacaklardır.

Şunu vurgulamamız gerekiyor ki, kan tahlillerinde ölçülen kolesterol, trigliserit gibi ölçüm parametreleri bizzat yağları değil, kanda onları taşıyan yağ protein parçacıklarını temsil etmekteler. Yediğimiz şeker kan şekeri olarak dolaşımda serbest biçimde yer alırken gıdayla alınan yağ asitleri, kolesterol gibi maddeler kanda ancak onları taşıyan parçacıklarda var olabiliyorlar.

Dolayısıyla gıdayla yağ alımı arttıkça kanda ölçümü yapılan bu parçacıklar doğru orantılı olarak artmadıkları gibi, bir diğer doymamış yağ asidi kaynağı olan yumurtanın, bir yumurta yaklaşık 210 mg kolesterol ihtiva ettiği için yıllarca kısıtlandıktan sonra her gün dahi tüketilse kan kolesterolünde belirgin artışa yol açmadığının, daha önemlisi damar sertliği riskini arttırmadığının ortaya çıktığını hatırlamalıyız.

Nitekim tüketilen toplam yağ miktarının kalp & damar hastalığı riskiyle anlamlı bir ilişkisi olmadığı son yıllarda ortaya konmuş ve Dünya Sağlık Örgütü raporlarına yansımış bulunuyor.

“Kan yağları zararlıdır; o halde yağsız beslenmek en doğrusudur” tarzı bir mantığın karmaşık biyolojik sistemimiz için geçerli olmadığını, aldığımız toplam kalorinin her koşulda %30’unun yağlardan oluşması gerektiğini, üzerinde durulması gereken hususun aldığımız yağın türü olduğunu bu vesileyle vurgulamalıyız.

Son yıllarda balık yağıyla aynı faydayı sağlaması umuduyla saflaştırılmış, yoğun omega-3 yağ asidi içeren kapsüller üretilerek satışa sunuldu ve koroner hastalığı olan, kalp krizi geçirmiş, kan trigliserit düzeyi yüksek hastalarda bir ölçüde kullanım alanı buldu. Bununla birlikte kapsüllerle omega-3 takviyesinin etkileriyle ilgili birbirine zıt bulgularla sonuçlanmış çalışmalar yayınlanmış bulunuyor ve eldeki verilerin ışığında bu kapsüllerin doktor tarafından özellikle reçete edilmedikçe kullanılmasını önermiyoruz.

Buna karşın yağlı deniz balıklarına soframızda mümkün mertebe yer vermemizin sağlığımıza olumlu katkısı olacağını tereddüt etmeden söyleyebiliyoruz.

Not: Bu makalem daha önce http://www.iyigunler.net ve http://www.muglayenigun.com sitelerinde yayınlanmıştır.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanOsman Akdemir
Takip et:
Tıp doktoru; kardiyoloji profesörü. Yazmış olduğu dört kitap bölümü ve uluslararası & ulusal dergilerde yayınlanmış çok sayıda araştırması bulunuyor. 2015 yılından bu yana Medya Günlüğü'ndeki Beyaz Önlük köşesinde koruyucu kalp & damar sağlığıyla ilgili makalelerinin yanı sıra, Dikiz Aynası köşesinde tarihle tıbbın kesiştiği geçmişten öyküleri ve mektupları yayınlanıyor.
Önceki Makale ‘Biz de fena direnmedik’
Sonraki Makale Depremzede çocuklarla dayanışma

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Beyaz Önlük

Çevre gürültüsü ve kalp sağlığımız

Osman Akdemir
11 Ekim 2025
Beyaz Önlük

Yaşlanan kalp kapakları

Osman Akdemir
4 Ekim 2025
Beyaz Önlük

Roosevelt’in “sessiz katili”

Osman Akdemir
27 Eylül 2025
Beyaz Önlük

Bir perhiz yöntemi olarak aralıklı oruç

Osman Akdemir
20 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?