Cuma, 8 Ağu 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

AK Parti’ye naçizane tavsiyeler

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 9 Mart 2025 16:53
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Bir atasözü vardır, “Attığın taş ürküttüğün kuşa değmez…”

Anlamı, yapılan bir işin sonunda elde edilecek gelirin toplamı, o iş için harcanacak emek ve kaynakların maliyetini karşılamıyorsa yapmak akıllıca olmaz. Akıllı olup o işe hiç girişmemek gerekir. Böylece boş yere kayıp yaşanmamış olur.

Bu atasözünü yıllar önce 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den duymuştum. Gül o zamanlar Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı’ydı. Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği’nde düzenlen  toplantılara kimi zaman başkanlık ederdi. O toplantılardan birinde sunulan öneriler değerlendirilirken biz kamu görevlilerine söylemişti o atasözünü. Aradan yıllar geçti. Gül hangi bağlamda sarfetti o atasözü unuttum ama hâlâ aklımda. 

Emekli kamu görevlisi olarak ülkemizde siyasi gelişmeleri  izledikçe o atasözünü hatırlıyorum. Daha önce de yazdım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu yıllardır yargı kıskacı altında. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını İmamoğlu’na teslim eden AKP, seçmenin bu tercihini bir türlü kabullenemedi. Yıllardır İmamoğlu’nu baskı altında tutmak için çaba harcıyor, planlar yapıyor. Ancak umut edilenin aksine bu çabalar, planlar sonuç vermiyor. Girişilen iş sonuç vermiyor. “AKP’nin attığı taş ürküttüğü  kuşa değmiyor.” 

AKP’nin baskısı arttıkça  İmamoğlu daha büyüyor. Cumhurbaşkanı adaylığına kendini hazırlıyor. Kampanya stratejisi üzerinde çalışıyor. Bu ortamda, “AKP, Cumhurbaşkanlığı yarışında İmamoğlu’nu görmek istemiyor, onu yarış dışına itmek  için yargıyı alet ediyor. Ayrıca muhalefetteki dağınıklığı körüklüyor” kanaati kamuoyunda giderek yaygınlaşıyor. “Rakibini yargı marifetiyle saf dışı bırakmak isteyen parti” algısı giderek yerleşiyor. Yargıya siyasi müdahaleler yapıldığı yolundaki bu tür iddiaların yargı dünyası içinde de rahatsızlık yarattığı kuşkusuz. .

AKP’nin başta CHP, muhalefeti baskı altında tutmak, yargı kıskacına almak için çok çaba harcadığı, planlar yaptığı ancak bu plan ve çabaların da ters teptiği  görülüyor. CHP ve diğer muhalefet partileri daha güçleniyor. AKP sanki “kendi ayağına ateş ediyor.” Gelişmelerden pek ders almıyor, umursamıyor izlenimi veriyor. İzlenen politikanın partiyi yıpratmasının, insanlarımız arasında gerginliğe yol açmasının yanı sıra, ülkemizin uluslararası görünümünü olumsuz etkilediği, dışarıdan gelebilecek yatırımları cesaretsizlendirdiği dikkate alınmıyor sanki. Bu gelişmeler de atasözünü doğrular nitelikte.

Yargının kimi kararlarının AKP’ye fatura edildiğini AKP kurmayları göz ardı etmemeli. Ekonomik krizin baskısı altındaki toplumun önemli bir kesiminin CHP belediyelerine, parti başkanlarına, gazetecilere, sanatçılara yapılan yargısal baskıları vs. AKP’ye fatura ettiği unutulmamalı.

Bu tür politikaların AKP’ye yararı ve zararı iyi değerlendirilmeli. Toplumda giderek artan kaygı ve endişeler serinkanlılıkla analiz edilmeli. Uzun vadeli bir bakış açısıyla AKP’nin politikaları masaya yatırılmalı, gözden geçirilmeli. Atılan taşın ürkütülen kuşa değip değmediğinin değerlendirmesi yapılmalı. Bir yerlerde yanlış yapılıp yapılmadığı sorgulanmalı.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) 13 Şubat’taki Genel Kurul toplantısında seslendirilen kaygılar ve TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras’ın, “Ülke olarak moralimiz bozuk. Güven bunalımı yaşıyoruz… Son haftalarda politik hayatta olağanüstü olaylar yaşıyoruz” sözleri iktidarın sert tepkisine yol açtı..

Oysa, seslendirilen bu tür kaygıları, uyarıları AKP kurmayları etraflıca değerlendirmeli. Bu değerlendirmeler partinin geleceği göz önünde tutularak öz eleştirel açıdan yapılmalı. Çok partili demokratik düzene geçildiği yıllardan itibaren siyaseten yaşananlar anımsanmalı. Arzu edilen sonuçlara varmak için gündemdeki konular ve gelişmeler üzerinde enine boyuna düşünülmeli.

Örneğin, AKP’liler milletvekilleri transferleri için harcanan çabaların getireceği destekten emin olmalılar. DEM Parti ile sürdürülen görüşmelerin sonuçlarını iyi hesaplamalılar.

AKP’nin beklentilerini de dikkate alan DEM Parti’nin, 14 Şubat’ta kamuoyuna açıkladığı  bildirgesinden de görüleceği üzere, pazarlık çıtasının yükseltebileceğini beklemeliler. DEM Parti’nin “çantada keklik” olmadığını bilmeliler.

Öte yandan, AKP Başkanı Erdoğan’ın önümüzdeki süreçte Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmesinin partide tartışmasız benimsendiği görülüyor. Ancak Erdoğan’ın aday gösterilebilmesinin  önünde mevzuattan kaynaklanan engeller var. Bu engellerin aşılıp aşılamayacağı belli değil.

Muhalefet partileri Erdoğan’ın aday olamayacağını ısrarla belirtiyorlar. Ayrıca, AKP Başkanı’nın ileri yaşı ve sağlık durumu da ileriki yıllarda partinin karşısına bir sorun olarak çıkabileceği pek hesap edilmiyor. Sağlığının ve yaşının “Tek Adam Sistemi”nin getirdiği onca yükü ileriki  yıllarda nasıl taşıyabileceğini kimse hesap etmiyor. 

İleri yaşta siyasetin doğru olup olmadığı, başta ABD demokratik ülkelerde tartışılıyor. Türkiye’de böyle bir konu gündemde değil. 80’lere merdiven dayamış bir kişi olarak, ileri yaşın ve sağlık sorunlarının, insan yaşamında ne denli önemli bir yer tuttuğunu bilenlerdenim. Eski model bir araba gibi, her an her türlü sıkıntıya, soruna karşı hazırlıklı olunması gereğini bilenlerdenim. Genç, dinamik ve beklentileri yüksek ülkemizde, siyaset arenasında da gençlere daha fazla şans verilmesinin, daha fazla önlerinin  açılmasının gerektiğine inananlardanım..

AKP’nin, Erdoğan’ın tekrar aday olmasını önünü açacak formüllerin arayışında olduğu görülüyor. AKP, kamuoyu önünde tek bu konuya odaklanıyor. Ancak kapalı kapıların ardında, Erdoğan’ın tekrar aday olması olasılığı ön planda tutularak, alternatif olası adayların araştırıldığı, tartışıldığı ihtimal dışı değil. Keza, Erdoğan’ın aday olup seçimi kaybetmesi ihtimali de tartışılıyor olabilir. AKP, demokratik alışkanlıkları olan CHP gibi her konunun ulu orta, açıkta tartışıldığı, her kafadan bir sesin yükseldiği bir parti olmadığından “Tek Adam”ın hakim olduğu parti içinde kapalı kapılar ardında neler konuşuluyor bilmiyoruz. 

Çeyrek asırlık yaşamında AKP içinde siyasette başarılı isimlere rastlandı. Bugün, deneyimli, donanımlı siyasetçiler partinin karar mekanizmalarının uzağındalar. Son yıllarda partide daha ziyade genç isimler dikkat çekiyor. Önümüzdeki süreçte bu genç isimlerin partide etkin olabilecekleri akla geliyor. CHP’deki değişimin benzeri bir değişimin, milliyetçi muhafazakar demokrat çizgide AKP içinde de gerçekleşebileceği akla geliyor.

Bu itibarla, olası alternatif aday aranırken demokrasiye, dönüşüme önem veren yeniliklere açık, vizyona sahip, kitlelerle kolay iletişim kurabilen, herkesi kucaklayıcı, etik ilkeleri benimseyen bir kişinin alternatif aday olarak araştırılması isabetli olur. Alternatif aday arayışında,” Tek Adam”ın hakim olduğu partilerin yaşadıkları sorunların, sıkıntıların yaşanabileceği göz ardı edilmemeli.

2024 Haziran ayında kaleme aldığım “Fidan aday olabilir mi?” başlıklı yazımda, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın  alternatif bir aday olabileceği olasılığına işaret etmiştim. Fidan’ın hayranlarının bu yöndeki çabalarına dikkat çekmiştim. Fidan’ın bakan olarak sergilediği tutumun umut verici görüldüğünü yazmıştım. Yazımda keza, AKP’nin “arka bahçesi” düşünce kuruluşu olan SETA’nın  başkanlığı döneminden tanıdığım MİT Müsteşarı İbrahim Kalın’ın da başarılı bir profil çizdiğini belirtmiştim. Kamuoyunda olası adaylar arasında gösterilen Fidan ve Kalın’ın en büyük güçlükleri, parti tabanında geniş desteğe sahip, deneyimli siyasetçi olmamaları. 

Bu koşullarda nasıl hareket edileceği AKP’nin önündeki en büyük sorunlardan biri. Önümüzdeki süreçte Erdoğan’ın desteği ile olası alternatif adayların önleri açılmaya başlanabilir. Kabine’de bazı değişiklikler yapılacağı konuşuluyor.

Bu ihtimalin gerçekleşmesi halinde, geleceğe hazırlık mahiyetinde Fidan’ın Cumhurbaşkanlığı yardımcılığına, Kalın’ın da Dışişleri Bakanlığına atanmaları yoluna gidilebilir. Keza 2028’e kadar her ikisinin parti tabanı ile tanışmalarının ve bütünleşmelerinin yolu açılabilir.

2028’e kadar aranan özelliklere sahip, Parti Başkanı Erdoğan’ın destek verebileceği başka alternatif adaylar da ortaya çıkabilir. Zamanı geldiğinde bu kişilerden hangisinin aday gösterileceğine parti karar verebilir.

Kısacası, geniş kitlerinin gönlüne taht kuran, ülkenin yönetimine çeyrek asra yakın hakim olan AKP, post-Erdoğan dönemine bir an evvel hazırlanmaya başlamalı. AKP’liler, partilerinin geleceğine stratejik bakış açısıyla bakmalılar. Ufkun ötesini, dağın ardını görmeye çalışmalılar.

Fotoğraf: akparti.org


İlgili yazı:

Fidan aday olabilir mi?
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Nuh Köklü’yü anıyoruz…
Sonraki Makale Gazetecinin sır ölümü

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Serbest Kürsü

İsrail’in hafıza üzerinden yürüttüğü yıkım

Metin Duyar
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Faiz politikası: Bilim mi siyaset mi?

Yıldırım Aktuğan
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Emeklinin emekçinin çilesi

Gürsel Demirok
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Vietnam’ın “şiirli şapkaları”

Alper Eliçin
3 Ağustos 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?