Melek Ay
Rahmetli anneme ne zaman bir bardak su versek bize hep bu dua ile karşılık verirdi: Su gibi aziz ol!
Annemin bu duası gerçekten de içime su serperdi, ferahlatırdı.
Su ile ilgili kullandığımız her cümlenin niyetinin hep olumlu frekansa sahip olduğunu hiç fark ettiniz mi?
Hep duyduğumuz “su hayattır” sözünün küresel olarak gerçekliğini daha çok hissettiğimiz günlerdeyiz.
Çocukken büyüklerimden duyduğum “ 50-60 yıl sonra su savaşları çıkacakmış” cümleleri o zamanların kehaneti ama şimdinin gerçeği gibi duruyor.
Çünkü biz çocukken o zamanın büyüklerinin çözümlerinin bugünün problemlerini yaratmaktan başka bir işe yaramadığını görüyorum. Bugünün yetişkinleri olarak da bizlerin çözümlerinin geleceğin sorunlarını yaratmaya hâlâ ne kadar meyilli olduğunu izleyebiliyorum.
Su hem hayat hem değer katandır. Olabildiğince mütevazı bir şekilde gökten yer küremize iner ve aşağı en derine ulaşana kadar yolculuğuna devam eder. Kendi değerini önüne çıkan her katmana ileterek tüm cömertliği ile ilerler. Her şeye can katar.
Gelin bu değerli elementin doğasına, okuduğum “Beş Mevsimin Halleri-John Kirkwood” adlı kitabın bazı bilgilerini de dâhil ederek biraz daha detaylı bakalım.
Su bu maddi dünyada ki en saf en erdemli (sattvik) değerdir. Hem gezegenimizin hem de canlı bedenlerinin % 60-70’ini kapladığından en temel olan elementtir.
Elementler arasında en dişil “Yin” element olmasından dolayı, hareketi hep içe doğrudur. Her zaman en dip noktayı bulup orada dinlenmek ister.
Evrensel çözücüdür, ısıyı verimli bir şekilde tutarak kendine ve diğer maddelere bağlar.
Bedenimizdeki tüm biyokimyasal süreçler için gereklidir ki su olmadan bedenlerimiz birkaç günden uzun yaşayamaz.
Gezegenimizde üç farklı sıcaklıklardaki üç farklı hali (katı-sıvı-gaz) bulunan tek maddedir. Hatta bedenimizde suyun 4.hali olarak fasyal sistemimizde visko-elastan yapısıda (kolojen) bulunmaktadır.
Su elementinin mevsimi en çok gözlemlendiği kış ayıdır. Doğa en minimal haline çekildiği bu mevsimde su her şeyi bekleme ve dinlenmeye davet eder. Geceleri uzun ve soğuktur, çünkü doğa bu sayede kaynaklarını koruyabilmektedir.
Su, bedenlerimizde işitme duyumuz ve böbreklerimiz ile ilişkilidir. Böbrek enerjisindeki azalmanın işitme sorunları ile ilişkisini yaşı ilerlemiş bireylerde kolaylıkla gözlemlenebilir. Bu yüzden yaş ilerledikçe refleksler de yavaşlar. Çünkü duyma, hızlı tepki verme duyusudur.
Aslında bir şeyi daha gözlerimiz ile görmeden duyarak algılarız. Gözlerimiz ile fark ederek verdiğimiz tepki bir saniye iken duyduğumuza verdiğimiz tepki on katı daha hızlıdır. Çünkü işitme, bilinçaltımızda uykuda bile çalışan bir acil durum, alarm sistemi olarak gelişmiştir. (Dinlemek işitmekten farklıdır. Dinlemek bilinçli yaptığımız bir eylemdir)
Suyun rengi mavi, siyah, morumsu bir siyahtır. Yüzeyinde gökyüzünü yansıtırken, ışığın ulaşamadığı derinlerde siyahtır. Göz yanları veya altlarının koyulaşması bedende bir su dengesizliğine işaret ediyor olabilir.
Sesi inlemedir. Duygusu korkudur. İnleme insan sesinin tonları arasında en az değişim gösteren sestir. Dümdüz tonu olan sestir. Korku bedenlerimizde bedenin alt kısmında (yin tarafları) deneyimlenir. Bel, kalça, bacaklar. Korkudan altına kaçırmak, korkudan soğuk terler dökmek, korkudan buz kesmek, kanı donmak hep bir su dengesizliğini betimler.
Su elementine bedenimizdeki organlar ve uzantılar düzeyinde enerjisel boyutlarda baktığımızda;
Mesane: Saf olanı saf olmayandan ayıran ince bağırsak, temiz sıvıyı idrar torbasına yönlendirir ve mesane kendi enerjisi ve sıcaklık yardımıyla idrara dönüştürür. Buradaki sıcaklık için gerekli enerji böbrekler tarafından üretilir. İdrar boşaltımı esnasında ise kalp enerjisinin alçalması gerektiğinden kalp sürece dahil olur. Bu sebeple “Ayurveda” da boşaltım yapılırken nefesin kontrolü çok önemlidir. Yani bedenden atılan idrar ve gaita esnasında bile bedenin organ ve doku hatta hücresel düzeyde enerjinin yönetimi için bilinçli bir farkındalık gerekiyor.
Böbrekler: Hayatın yakıtı denen güçlü özü barındırır. Böbrek enerjileri geçmişi, şimdiyi ve geleceği birleştiren ve her üçünü kozmik güçlerle birleştiren kalıtsal enerjilerdir. Genetiğimizden bize miras kalan öz ve kendimizin hayat biçimlerimiz ile yönettiğimiz öz burada yerleşmiştir. Vücutta ki bütün sıvıları kontrol eder. Beyin ve omuriliğe ait serebrospinal sıvının üretiminde de sağlıklı işleyen böbrekler rol oynamaktadır. Bu sıvı zekâyı, hafızayı, konsantrasyonu, düşünmeyi etkileyen ilik üretiminde kullanılır.
Kulaklar: Çin tıbbında, böbreklerin kulaklara açıldığı ve böylece böbrekler sağlıklıysa işitme duyusunun da sağlıklı olacağı söylenir. Böbrekler zayıf ise kulak çınlaması, işitme bozukluğu, sürekli tekrarlayan kulak enfeksiyonlarına sebep olabilir.
Kemikler: Bedende ki en derin doku olan kemiklerimiz dengeli ve sağlıklı su elementi ile ilişkilidir.
Saçlar: Su elementinin dışsal ifadesi olarak kabul edilir. Beslenmesi ve büyümesi böbrek özüne bağlıdır.
Su ve hafızası ile ilgili arama motorlarından çok şaşırtıcı videolara ulaşabilirsiniz.
Son olarak doğru su içmenin iyileştirici gücüne değinmek istiyorum.
Çok su içmek, susadığımızı fark edince su içmek, bir seferde fazla su içmek en yaygın davranışlarımızdır. Bu durumda su hücresel boyutta işlenemiyor. Sadece mesaneye hızlı bir giriş ve çıkış gerçekleştiriyor. Doğrusu sık sık, az miktarda su içmektir.
Namaste…