“Tüm tarafların menfaatlerine saygı göstermeye devam edeceğiz” dedi.
Kimin dediği önemsiz desek de önemli hem de çok çok önemli. Sözler Hakan Fidan’ın, kendisinin Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olduğunu söylemeye gerek var mı, sanırım yok. Çünkü herkes biliyor.
Sayın Bakan “Tüm tarafların menfaatlerine saygı göstermeye devam edeceğiz” derken Ege ve Doğu Akdeniz’den söz ediyordu.
Diplomasi dili, siyaset dili böyle bir şey mi bilmiyorum. Şunu iyice biliyorum ki “hak” kavramı ile “menfaat” kavramı aynı içeriklere sahip değillerdir.
Hak sahibi olmak ile o konu/olay hakkında menfaat elde etmek olasılığı aynı şey değildir ve olamaz da, olmamalıdır da.
Kıbrıs Türk halkının zerrece menfaati yoktur Doğu Akdeniz’den ve fakat Kıbrıs Türk halkının Doğu Akdeniz’de hakkının/haklarının olmadığını söylemek söyleyebilmek ancak ve yalnız bilgisizlik ve saygısızlık ile açıklanabilir.
Kıbrıs Türk halkının bütün dünya halklarının sahip olduğu insan haklarına/insanlık haklarına sahip olduğu öncelikle kabul edilmelidir.
Büyük Türk şairi Ceyhun Atuf Kansu, “Yaşama hakkıdır anayasaların en eskisi” der ya bir şiirinde.
Şiiri derin okumayı bilenler için yaşama hakkı kapsamında bir halk için kendi kaderini belirleme hakkı da vardır ve kendi hakkını belirleme hakkı da bir halkın kendi kararını kendisinin alması alabilmesi önceliğinden kaynaklanır.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde 19 Ekim tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları ne yazıktır ki Türkiye’de kimi çevrelerce benimsenmemiş, sindirilememiştir.
Kıbrıs için “Yavru Vatan” deyimini kullanmayı sevdiğini son günlerde sık sık “Ana Vatan” tabirini kullanarak, hem de KKTC’nin yeni seçilen Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman’ın büyük bir titizlik ve saygı ile iki kardeş vatan (Türkiye ve KKTC) demeye özen göstermesine karşın benzeri bir ısrarla “ana vatan” ve “garantör” demeye devam edilmesi Kıbrıs Türk halkına karşı gerekli özenin gösterilmediği anlamına da gelebilir.
Yazının girişindeki paragrafa dönersek ben, “Doğu Akdeniz’de hakkı/hakları olan taraflar” derdim ki böylece Doğu Akdeniz’de hakkı olmayan ve fakat menfaati, hem de çok menfaati olan Yunanistan’a Doğu Akdeniz’de hakkı olmadığını da diplomatik bir dille anlatmayı tercih ederdim.
Sözün sözlerin özü şu ki:
Kıbrıs Türk halkı saygı ve kabul bekliyor. Cumhurbaşkanını seçmiştir ve başta kültürel ve doğal müttefik kardeş vatan Türkiye Cumhuriyeti yetkilerinden ve halkından seçimlerine ve kararlarına saygı beklemektedir. Bu da insan olmaklığın halk olmaklığın doğal sonucudur.
Cumhurbaşkanımız Erhürman’la yaptığı baş başa görüşmeden sonra televizyon kanallarına çıkıp da “Kıbrıs Türkleri arasında Rumcular/Rum tezlerini savunanlar var diye Erhürman’a da söyledim” demek diplomasi değildir, diplomatik nezakete uymaz.
Ve biliyor musunuz “Kıbrıs Türkleri arasında Rumcular var” demek Kıbrıs Türk halkına hakarettir, bu halkı hiç tanımamaktır.
1968 doğumlu olanlar nereden bilecekler ki 1968 Kıbrıs Türk halkının direniş tarihindeki 90. yıldır… (*)
***
(*) Osmanlı İmparatorluğu 4 Haziran 1878’de 92.799 sterlin karşılığında Kıbrıs’ı Birleşik Krallık’a kiralamıştı.
Görsel: 12 Temmuz 1878 tarihinde Lefkoşa burçlarına Birleşik Krallık bayrağının çekilmesi. Wikimedia
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
