Bir zamanlar kadınlara masallar anlatıldı.
Kurtarılmayı bekleyen, güzel ama sessiz kadınlara dair masallar…
Aşkın bir öpücükle başlayacağına, mutluluğun dışarıdan geleceğine inandıran masallar…
Ancak artık kadınlar uykuda değil.
Artık “öpücük” beklemiyorlar.
Uyandırılmayı değil, uyanmayı seçiyorlar, kendi iç seslerinin yankısıyla.
Bu uyanış bir isyan değil; bir fark ediştir.
Kadınlar biliyor artık: Gerçek kurtuluş, dışarıdan uzanan bir elin onları çekip çıkarmasında değil, kendi elleriyle kendilerini var etmelerindedir.
Masalların psikodinamiği
Kadınlara yüzyıllar boyunca anlatılan masallar, yalnızca hayal gücünü değil, toplumsal bilinçaltını da biçimlendirdi.
“Uyuyan Güzel”, “Külkedisi” ve “Pamuk Prenses” gibi figürler, kadını edilgen, bekleyen, kurtarılmayı arzulayan bir varlık olarak temsil etti.
Bu anlatılar, kadının öznel benliğini bastırarak onun kimliğini “pasif kurtuluş” modeliyle kodladı.
Ancak çağ değişiyor.
Kadınlar artık uykudan değil, uyutulmuş bilinçten uyanıyorlar.
Bu uyanış, bir başkaldırı değil, psikolojik bireyleşmenin (individuation) hikâyesidir.
Sezgisel bilgelik
Her kadının içinde, Jung’un anima kavramını aşan bir sezgisel bilgelik vardır.
Bu bilgelik, arketipsel düzlemde “Büyük Anne” (The Great Mother) ve “Bilge Kadın” (Wise Woman) figürlerinde temsil edilir (Neumann, 1955; Estés, 1992).
Modern çağ, bu içsel sesi bastırmış; rasyonel akıl sezgisel bilgeliği değersizleştirmiştir.
Oysa bastırılan her şey bilinç dışında güç toplayarak geri döner.
Kadın bugün, kendi iç pusulasını -sezgiyi- yeniden hatırlıyor.
Bu sezgi, salt duygusal bir sezi değil; varoluşsal bir yön bulma biçimidir.
Kendini tanıyan kadın artık dışarıdan rehber aramaz; çünkü rehber, zaten içindedir.
Yasak meyve
Mitolojik okumalar, Havva’yı “ilk günahın faili” olarak lanetlemiştir.
Oysa psikolojik açıdan Havva, bilincin doğum sancısını başlatan figürdür.
Yasak meyveye uzanmak bir ihlal değil, bilinç alanına geçiştir.
Havva, Tanrı’nın planındaki sırrı Adem’den önce anlayabildi; çünkü onun sezgisel bilinci, aklın sınırlarını aşan bir farkındalığa sahipti (Neumann, 1955; Estés, 1992).
Bu sezgiyle yaptığı seçim, bir düşüş değil; insan olmanın başlangıcıdır.
Cennetten kovuluş, bir ceza değil; bilince, özgürlüğe ve sorumluluğa yapılan bir davettir.
Tıpkı bir çekirdeğin toprağın karanlığında çatlayarak ağaca dönüşmesi gibi…
Havva da karanlıktan geçerek insanlığın dönüşümünü başlatmıştır.
Bu yönüyle Havva, sezginin -yani kadın bilincinin- erkek korkusuna karşı cesaretle var olduğu ilk simgedir.
Kadın sezdi; erkek korktu.
Ve o andan itibaren, insanlık “sezgi ve korku” arasındaki kadim dansına başladı.
Işık ve gölge arasında
Bir kadın kendi içsel ışığını bulduğunda, bu ışık yalnızca onu değil, çevresindekileri de dönüştürür.
Bu ışığın karşısında duran herkes, kendi gölgesiyle yüzleşmek zorunda kalır.
Jung’un “gölge” arketipi bu noktada belirginleşir (Jung, 1959):
Kadının farkındalığı, erkeğin bastırdığı eksik yönleri görünür kılar.
Bu durumda ilişki artık bağımlılıkla değil, karşılıklı bilinçlenmeyle var olabilir.
Gerçek yoldaşlık, iki yarımın birleşmesi değil; iki bütünün aynı ufka bakabilmesidir.
Yeni mitoloji
Bugünün kadını, artık eski mitleri yeniden yazıyor.
Cam ayakkabılar, kurtarıcı prensler ya da öpücükle başlayan mucizeler yok.
Yerine, kendi kelimeleriyle, kendi acıları ve ışıklarıyla ördüğü gerçek hikâyeler var.
Bu yeni mitoloji, yalnızca bireysel bir farkındalık değil; kolektif kadın bilincinin yeniden doğuşudur.
Ve bu doğuş, erkek bilincini de dönüştürmeye çağırır çünkü bir taraf uyanırken diğeri uykuda kalamaz.
İnsanlığın denge arayışı
Kadının sezgisel bilgeliği yeniden onurlandırıldığında, insanlık hem içsel hem toplumsal düzeyde dengeye yaklaşır.
Kadın artık kurtarılmayı değil, yaratmayı seçiyor.
Masallar bittiğinde bile hikâye devam ediyor çünkü artık kadınlar kendi mitlerini yazıyorlar.
Ve o mit, insanlığın bilinç evriminin yeni sayfasıdır.
Kapanış: Gerçeğe uyanmak
Tarih, Havva’nın güçlü kızlarını “Uyuyan Güzel” ve “Külkedisi”ne dönüştürmeye çalıştı.
Bin yıllık uyutma gayreti boşunaydı çünkü aslında hiç uyumamışlardı.
Kadınlar artık kendi masallarını yazıyor.
Ve her satırında şunu haykırıyorlar:
“Beni kurtaracak kimseye ihtiyacım yok,
çünkü ben hiç uyumamıştım.”
Bu yalnızca kadınların değil, insanlığın da uyanış hikâyesidir.
Çünkü kadın sezgisi ne kadar onurlandırılırsa, dünya o kadar dengelenir.
Ve belki de insanlık ilk kez gerçekten, eşit iki ışık olarak yan yana yürümeyi öğrenir.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Kaynakça
Estés, C. P. (1992). Women Who Run With the Wolves: Mythsand Stories of the Wild Estés, Clarissa Pinkola. Women WhoRun With the Wolves. 1992.
Jung, C. G. The Archetypes and the Collective Unconscious. 1959.
Neumann, Erich. The Great Mother. 1955.
Neumann, Erich. The Origins and History of Consciousness. 1954.
Ruether, Rosemary Radford. Sexism and God-Talk. 1983.
Stone, Merlin. When God Was a Woman. 1976.
•
