Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Uçak gemilerinin modası geçiyor mu?

Alper Eliçin
Son güncelleme: 8 Ekim 2025 06:44
Alper Eliçin
Paylaş
Paylaş

Uçak gemilerinin gelişimi oldukça ilginç bir tarihe sahip. Bu devasa savaş gemileri 20. yüzyılın başlarında ortaya çıktı ve denizcilik tarihini derinden etkiledi.

Bu gemilerin kökeni, denizci ülkelerin uçakları gemilerden uçurma arayışlarına dayanıyor. O dönemlerde havacılık da hızlı bir gelişim göstermekteydi. Hava kuvvetlerini gemiler üzerine konuşlandırmak, ‘Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk’ olarak tanımlanan ve dünyadaki insanların yaşadığı tüm kara parçalarının yüzde 46’sına hükmeden Birleşik Krallık için stratejik bir önem arz ediyordu. İlk deneyimler, normal savaş gemilerinin güvertelerine kısa pistler inşa etmekle başladı. Tarihte ilk gerçek uçak gemisi olarak kabul edilen HMS Furious (1917) da İngilizler tarafından inşa edildi.

1922’de imzalanan Washington Denizcilik Anlaşması ile büyük ülkelerin savaş gemisi adedine sınırlama getirilmesine karar verildi. Bu kısıtı aşabilmek için, başta ABD olmak üzere, bazı emperyalist ülkeler uçak gemilerine yöneldiler. ABD’nin USS Langley ve Japonya’nın Höshö uçak gemileri bu dönemin önemli gemilerindendir. 1939’da II. Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar geçen sürede uçak gemisi tasarımları da gelişti. Modern uçak gemilerinin temel özellikleri olan uzun uçuş güverteleri, hangar katları ve gelişmiş iniş kalkış sistemleri bu yıllarda geliştirildi.

1. Dünya Savaşı esnasında uçak gemileri Pasifik’te önemli roller oynadı. ABD’nin Hawaii’deki Pearl Harbor’a Japonların yaptığı baskın tamamen uçak gemileri üzerine kurulu bir saldırıydı. Ancak, Pasifik Savaşı’nın dönüm noktası 4-7 Haziran 1942’de Hawaii yakınlarındaki Midway Adası ve çevresinde gerçekleşti. ABD kuvvetlerine baskın düzenlemek isteyen Japon donanmasının saldırısı, ABD’nin Japon iletişim şifrelerini çözmüş olması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlandı. Japonya dört uçak gemisi, 250’den fazla uçak ve 3000’den fazla personel kaybetti. ABD ise savaşa soktuğu Enterprise, Hornet ve Yorktown uçak gemilerinden Yorkshire’ın batırılmasını engelleyemedi. Midway Savaşı, uçak gemilerinin altın çağı olarak değerlendirilebilir.

Savaş sonrası jet çağının başlamasıyla uçak gemileri daha da büyüdü ve karmaşıklaştı. Süper uçak gemileri geliştirildi, nükleer güç kullanımı başladı. Modern uçak gemileri, binlerce personel barındıran, 80-90 uçak taşıyabilen devasa askeri üsler haline geldi. 1961’de  ABD filosuna katılan USS Enterprise (1961) ise ilk nükleer enerjiyle çalışan uçak gemisidir. Günümüzde ABD, Fransa, İngiltere, Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkeler uçak gemisi işletmekte. Ancak en fazla ve en büyük uçak gemilerine sahip olan ABD, diğer ülkelere göre açık ara önde. İşletme deneyimi de çok ileride.

ABD ile küresel rekabete giren Çin de, zamanında Ukrayna’dan aldığı uçak gemisine ek olarak, yeni uçak gemileri inşa ediyor, ama bu yüzyıl içerisinde gemi adedinde ABD’yi yakalaması olanaksız görünüyor. O nedenle donanmasındaki diğer savaş gemilerinin adedini hızla artırırken (Çin’in gemi adedi şu anda bile ABD filosunundaki gemi adedini aşmış durumda) bir yandan da ABD uçak gemilerini Çin’den uzak tutmak için saldırı sistemleri geliştiriyor. Nitekim Çin şu ana kadar 1000’in üzerinde 2150 kilometre menzilli ‘Uçak Gemisi Katili’ olarak adlandırılan DF-21D, adedi tam olarak bilinmeyen 5000 kilometre menzili ile ABD’nin Guam’daki hava üssüne ulaşabilen DF-26 füzelerini üretmiş durumda. Bu füzeler gerçekten söylendiği kadar etkiliyse, ABD uçak gemileri kolaylıkla vurulabilecek ve pek çok personelin ve milyarlarca dolarlık teçhizatın kaybına neden olabilecekler.

Nitekim 11 Eylül 2025 tarihinde İngiliz The Economist dergisinde yayınlanan “Top Gun-Without Maverick” (Top Gun’sız Uçak Gemileri) adlı makalede bu konu tartışılmıştı. Makalenin ismi özellikle Tom Cruise’ün bir donanma savaş pilotunu canlandırdığı Top Gun filmine çağrışım yapıyordu. Makalede uçak gemilerinin yararlarıyla, kolay hedef olma riskleri arasındaki tartışmanın, başta ABD olmak üzere, tüm önemli deniz güçlerinde devam ettiği anlatılıyor. Pek çok eleştirmen devasa uçak gemilerinin modern savaşlarda kolay hedefler haline geldiğini savunurken, uçak gemilerinin hâlâ önemli olduğunu iddia edenler ise, bu gemilerin hareketli hava üsleri olmaları nedeniyle, karadaki hava üslerinden daha esnek ve güvenli olduğunu vurguluyor. İlk görüşü savunanlar ise uçak gemileri yerine her destroyerin ve firkateynin yanına ikişer insansız eskort gemi eklenmesini, bu şekilde bir saldırı halinde hedefin dağıtılmış olmasının zararı en aza indirgeyeceğini belirtiyorlar.

Aynı yazıda, Britanya Donanması’nın elindeki iki uçak gemisi için, beş yıl içerisinde SİHA ve mürettebatlı uçaklardan oluşan hibrit filolar oluşturmasının planlandığı vurgulanmış ABD ise uçak gemileri üzerine kurduğu tüm dünya denizlerine hakim olma vizyonundan kolay vazgeçeceğe benzemiyor. Ama onlar da uçak gemilerinden kalkabilecek büyük insansız savaş uçaklarına yatırım yapmaya başladılar. Sadık filo arkadaşı (loyal wingman) olarak tercüme edebileceğimiz bu S/İHAların deniz kuvvetlerinde kullanılan F-35B gibi savaş uçaklarına destek olması, bazı modellerin ise yakıt tankeri görevi üstlenmesi öngörülüyor.

Türkiye’nin ürettiği TCG Anadolu bu bağlamda oldukça ilginç. F-35B alımı ABD ambargosu nedeniyle engellendiği için, sadece TB-3 SİHA’ları ve bazı helikopterlerin konuşlandırılabildiği bu gemi (Kızılelma’nın bu gemiyi kullanamayacağı, hem üretici firma Baykar hem de Deniz Kuvvetleri tarafından yeni fark edildi!) tüm dünyada ilgiyle izleniyor. Bunun nedeni uzak denizlerde deniz harekatı yapması beklenmeyen Türkiye, Tayland, İspanya, İtalya gibi bölgesel güçler için daha ekonomik ve etkin bir çözüm önermesi. TCG Anadolu’nun benzerlerini/ikizini kullanan İspanya ve Avustralya gibi ülkelerin donanmaları, ambargolar nedeniyle Türkiye’nin geliştirdiği bu yaratıcı çözümü daha önce düşünememişler. TCG Anadolu gibi havuzlu çıkarma gemilerinden SİHA operasyonları yapabilmek, bu ülkelerin deniz kuvvetlerine yeni yetenekler kazandıracak. Örneğin, Libya veya Somali açıklarında, kendisine destek sağlayan gemilerle TCG Anadolu hava kuvveti projeksiyonu yapabilecek.  Mavi Vatan olarak tanımlanan kıyılarımıza yakın denizlerden özellikle Doğu Akdeniz’de hava ve deniz etkinliğimizi artıracak.

Bizim mali gücümüz ve ihtiyaç duyduğumuz kuvvet projeksiyonu için TCG Anadolu’nun yanına ikiz kardeşi TCG Trakya’yı bir an evvel üretmemiz gerekirken, biz şimdi anlamsız bir şekilde, tamamen iç politik şov yapmaya yönelik uçak gemisi üretmeye kalkıyoruz. Nitekim 11 Eylül 2025’te Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen’in Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan  ‘Mavi Vatan ve Uçak Gemisi’ adlı makalesinde MUGEM (Milli Uçak Gemisi) projesinin ne kadar gereksiz ve büyük bir kaynak israfı olduğunu, bu nedenle de ülke savunması için ne kadar zararlı olduğunu anlattı. Zaten ben de 23 Şubat 2025’te yayınlanan ‘MUGEM Projesinin Ardında Hangi Strateji Yatıyor?’ isimli yazımda bu projenin mali kaynaklarımızı tüketecek, bize hiçbir yarar getirmeyecek bir girişim olacağını vurgulamış ve bu işin ardında yatan stratejiyi sorgulamıştım. Aradan geçen yedi ay içerisinde bu projenin bir Zihni Sinir Projesi olduğu algımda bir değişiklik olmadı.

Umarım en kısa zamanda Türkiye’nin çıkarlarına ağırlık veren akılcı sivil ve askeri projelere daha fazla zaman ayrılır ve Türk halkı  da ödediği vergilerle Zihni Sinir projelerine kaynak ayırmaktan kurtulur.

Kaynaklar:

  1. Tuğgeneral Nejat Eslen: Mavi Vatan ve Uçak Gemisi, Cumhuriyet Gazetesi 11 Eylül 2025
  2. The Economist Top Gun-without Maverick, War in the air and sea, 11 Eylül 2025 
  3. Alper Eliçin nokta.kibris.com MUGEM Projesinin Ardında Hangi Strateji Yatıyor?

Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanAlper Eliçin
Takip et:
1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstlendi. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti, şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.
Önceki Makale Bugünkü köşe yazıları
Sonraki Makale Tahran’dan Bakü’ye şok suçlama

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Gıda güvenliğimiz tehlikede mi?

Yıldırım Aktuğan
13 Ekim 2025
*Serbest Kürsü

İki sessizlik arasında Orta Doğu

Metin Duyar
13 Ekim 2025
EditörSerbest Kürsü

İnsan adaleti mi doğa adaleti mi?

Tijen Zeybek
12 Ekim 2025
Serbest Kürsü

Erdem, cehalet ve ihtiras

Melek Ay
12 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?