Jose kurnazdır.
Sezon başında kendisine bir öteki belirler.
Sonra her maç öncesi ve hatta sonrası o ötekine sataşır.
Bundan 10 yıl öncesine kadar işe yarayan bu yöntemi Fenerbahçe’de de denedi.
Her şeye ve herkese meydan okudu.
Ama yanlış zamanda ve yanlış çıkışlarla.
İpin ucu kaçtı ve adeta, “siz hepiniz, ben tek” gibi bir efelenmeye dönüştü.
Sonuç tam bir fiyasko oldu.
Kendisinden önceki teknik adamın başarısının yanına bile yaklaşamadı.
Koskoca kulübü mental anlamda küme düşürdü.
Ve bitti.
Büyük beklentiler içindeki binlerce taraftar tarafından karşılanan Jose, Ağustos ayının son haftasında tek başına uçağa bindi ve gitti. Kimseler uğurlamadı.
Baştan alalım.
Koskoca bir ülkenin futbol mirasını küçümsedi. Bu tavrını gelir gelmez gösterdi. İlk basın toplantısında, beden dili, kendisini bu ülkeye bahşedilmiş bir nimet gibi yansıttı.
O halde, kendisinden kupalar, şampiyonluklar beklememeliydik. Onun vaazlarını dinlemek bile büyük bir lütuf olacaktı. Daha ne isterdik ki?
Bütün bir yılı meydan okumalarla tamamladı. Ama yanlış hedeflere..
Kendisine meydan okudu.
Artık beyninin emirlerini dinlemeyen kaslarına isyan etti.
Bundan yirmi yıl önce, hızlı tepki veren bir zihin sistemi vardı. Oyundaki bir düşüşü hemen analiz eder ve anında çözüm üretirdi.
Hızlı oyunu takip etmekte zorlanan gözlerine meydan okudu. Bundan 20 yıl önce sahanın her yerini anlık takip edebilen gözleri artık o kıvraklıkta değildi.
Futbol medyasına meydan okudu.
Zaten taraflı olduğu ortada olan futbol medyasını karşısına aldı.
Rakibine toz kondurmayan holigan futbol yorumcularına malzeme verdi. Onları, kamuoyu nezdinde, hiç de olmadıkları halde, masum gibi gösterecek ataklar yaptı.
Kimi medya çakallarının tuzak sorularına yakalandı. Onların kötü niyetli kurgularını fark edemedi. Küçümseyen cevaplar verdi ve antipati topladı.
Bir bütün olarak futbol dünyasının oklarını Fenerbahçe’nin üstüne çekti. Kulüp, bir cephe de bu noktada açmak zorunda kaldı. Kendisini, savunmak için zaman ve enerji tüketti.
Türkiye futboluna meydan okudu
Her fırsatta kendisini öven ve öne çıkaran açıklamalar yaptı.
Türkiye’nin özellikle futbolda, küresel başarısının olmadığını devamlı vurgulayarak, kendisini koskoca bir ülkenin üzerinde konumlandırdı.
Oynadığı final sayısından hareketle, Türkiye’yi küçümseyen bir kıyaslama yaptı.
Bir bütün olarak futbol yapılanmasını hedefe koydu.
Avrupa’daki genç rakiplerine meydan okudu
Avrupa futbolu, 40-50 yaş kuşağından teknik adamlarla vites yükseltiyor. Geçmişin orta seviye takımları, yeni kuşak teknik adamlarla mucizelere imza atıyor.
Kıtanın dinozor takımları zelzeleye kapılmış gibi sarsılıyor. Artık önlerinde dikensiz gül bahçeleri yok. Artık yüksek bütçelerle ortaya çıkarılan takımlar başarı için yeterli değil.
Futbol artık daha dinamik.
Daha saldırgan.
Daha heyecan verici.
Güç ve tempo ile birleşen akıl oyunları stadyumları arenaya çeviriyor
İşte tam da bu nedenle Mourinho genç teknik adamlara meydan okudu. Ölmediği ve hala en büyük olduğu mesajını vermek istedi.
Rakibinin teknik adamına meydan okudu
Ama sahada değil..
Müsabakanın bitiminde..
Maç sonu röportajlarda..
İşin kötüsü bu rakip cevabını hep sahada verdi. Bütün maçlarda Jose’yi yendi.
Ama o bunu bile ciddiye almadı.
Mourinho gerçek meydan okumayı ıskaladı
Asıl meydan okuma cephesi saha idi.
Asıl hedef de, maç yapılan takım ve onun teknik aklı.
İşin acı tarafı şu ki, birçok maçta tam tersine tanık olduk. Fenerbahçe değil, rakipleri meydan okudu ve çoğu da kazandı.
Mourinho, Anadolu takımlarının meydan okumalarına bile tepki veremedi.
Ezeli rakiplerin, ezeli rakip olduğu gerçeğini doğru yorumlamadı.
Onlara sıradan rakip muamelesi çekti.
Mourinho ile olmadı…
Galiba onun için artık torun sevme hazırlıklarına başlama zamanı geldi.
Fotoğraf: fenerbahce.org
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
