Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

PKK sorunu Kürt sorunu mu?

Metin Gülbay
Son güncelleme: 17 Ağustos 2025 16:51
Metin Gülbay
Paylaş
Paylaş

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin 2024 yılı Ekim ayında TBMM’deki bir oturumda DEM Parti milletvekillerinin sıralarına yönelerek ellerini sıkmasıyla başlayan süreç halen gündemde.

O günden beri yapılan açıklamalardan anlıyoruz ki Bahçeli’nin yaptığı hareket Türkiye’nin bekası içinmiş. Bunu bizzat kendisi açıkladı. Önce belirtmeliyim ki bu beka sözcüğü çok komik, “ölümsüzlük” anlamına geliyor. Siyasette vatanın ölümsüzlüğü, dini anlamda ise Allah’ın ölümsüzlüğü demek. Bunu yine aynı anlama gelmek üzere başka sözcüklerle de açıklayabilirsiniz. Vatanın birliğinin bütünlüğünün bozulmaması falan gibi ama beka tek başına ölümsüzlük anlamına geliyor. Yani Bahçeli Türkiye’nin ölümsüzlüğü için DEM milletvekillerinin yanına gitmiş. Komikliği şurada ki bir halk son bireyine kadar yok edilmedikçe yok olmaz. Eğer Türkiye’den kasıt millet değil de o milletin kurduğu devlet ise devletlerin bekası olmaz, bizim için örneğin Osmanlı Devleti’nin yerine başka bir rejimle yeni bir devlet kurulması hiç de beka sorunu olmamıştı. Tarihte o kadar çok Türkçe konuşan topluluk devlet kurmuştur ki sayısını tarihçiler bile zor toparlar. Hani o ünlü 16 devlet kurduğumuz savı külliyen yanlıştır.

Öte yandan, Türkçe konuşan milletler birbirinin ezeli düşmanıdır, tarih boyunca asla kendiliklerinden bir araya gelmemiş ve herkes kendi oyun havasını çalmıştır. Bu yüzden 16 rakamının çok rahatlıkla iki katı kadar hatta belki daha da fazla devlet kurulmuştur Türkçe konuşan bu halklar/boylar tarafından. Şu da belirtilmeli ki devlet deyince şu andaki devletler gibi bir yapı akla geliyor hemen, hayır 11. yüzyılda Kıpçak hanlarının kurduğu kent, yöre hanlıkları da vardır, Göktürklerin 8. yüzyılda kurduğu ve birçok başka boyu da içinde barındıran imparatorluklar da vardır. Avrupa Hunlarının birkaç yüz yıl önce kurduğu devlet de vardır, Hazarların kurduğu devlet de vardır, M.Ö. 3. yüzyılda Hiung-nuların kurduğu imparatorluk da vardır.

Yani Türkçe konuşan halkların devlet kurma gibi bir sorunu hiç olmamıştır, yaşatma gibi bir sorunu olmuştur. Kurulan devletlerin hiçbiri de şu anda yaşamamaktadır. Bugün bambaşka adlarla devletler vardır. Belki Kırgızlar için bir parantez açsak doğru olacak.

Bu yüzden şu komik beka sözcüğünü kullanmasak iyi olacak, kendimizi ayağımızdan vurmaktan vazgeçelim.

Bahçeli’nin başlattığı süreç hakkında daha önceki bir yazımda da söz ettiğim bir şeyi yineleyeceğim. İktidarın beka sorunu falan diyerek sürdürdüğü süreç, Kürt sorununu çözmek için değil, silahlı Kürt hareketinin Suriye’de özerk bir yapı kazanmaması için yapılıyor. Tıpkı 90’lı yıllarda Irak Bölgesel Kürt Yönetimi’nin (IBKY) kurulma aşamasında koparılan kıyamet gibi bir kıyamet koparılıyor. IBKY 30 yıldır var ve Türkiye’ye karşı tek bir kurşun atmadı hatta şu anda en iyi ticari ortaklarımız arasında. Türkiye bölünmedi ve Türkiye’deki Kürtler de sayıca onların üç katı olmalarına rağmen haydi biz de bağımsız bir devlet kuralım demedi onlara bakarak. PKK’nin bağımsız devlet kurma amacı IBKY’nin kurulmasından çok daha önce vardı. PKK 1978’de kuruldu biliyorsunuz. Ama 90’lı yılların ortalarından beri Abdullah Öcalan’ın o amaçtan da vazgeçtiği şimdi artık yazdıklarından anlaşılıyor. Yani yakalanmadan önce zaten Abdullah Öcalan bağımsız bir devlet kurma amacından vazgeçmiş.

Bugün sürdürülen sürecin Kürt sorununu çözmek gibi bir amacı yok, zaten bunu açık açık da söylüyorlar. Amaç, aman Suriye Kürtleri Suriye’de özerk bir yapı kurmasın. Niye peki? Efendim Suriye’nin toprak bütünlüğü korunmalıymış. İyi de dünyanın en kanlı terör örgütü olan IŞİD’in selefi cihatçı El Nusra’nın ortalığı darmaduman ettiği, önce Alevileri katledip ardından Dürzileri öldürmeye başladığı bu yapıya siz nasıl devlet diyorsunuz? Yani kanlı terör örgütü adını değiştirdiği zaman cici siyasetçiler mi oldular? 

İkincisi, Suriye zaten iç tutarlılığını yani demokrasisini kuramamış bir yapıydı. Baba ve oğul Esad diktatörlüğü sırasında da bir devlet olmanın sınırlarında geziniyordu. Ama devlet miydi eh, ordusu, sınırları, polis gücü, bayrağı, anayasası falan vardı ve kuramsal olarak devletti. Ancak önce SSCB’nin sonra da Rusya Federasyonu’nun arkasında durmasıyla ayakta kalabiliyordu. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir generalinin Suriye sınırına gidip Esad’ı tehdit etmesiyle Abdullah Öcalan’ı apar topar Şam’dan çıkarmak zorunda kalmıştı. Böyle bir “devlet”ti yani Suriye. Halkın savaşarak kurduğu bir memleket yoktur. Masa başında Avrupalı devletlerin çizdiği -hatta cetvelle çizildiği bile rivayet edilir- sınırlara sahip bir devlettir Suriye. Bu yüzden bütünlüğünün korunması gibi bir sorunu da yoktur (ya da tersinden söylersek böyle bir sorunu vardır), onu koruyacak bir silahlı güç, o silahlı gücün arkasında duran/destekleyen bir halk yoktur çünkü. 

Bugün yürüyen süreç iyi kötü bir sonuca ulaşsa bile Kürt sorununu çözmeyecektir, yalnızca zaten kendini feshetmiş olan silahlı Kürt hareketinin bu feshini yasal hale getirecektir. Ne Bahçeli’nin ne de Erdoğan’ın demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi vardır. Ülkücü kökenli Prof. Mümtazer Türköne bir söyleşide bu konuda, “Zaten Türkiye’de de, Osmanlı’da da hiçbir ferman/açılım demokrasi dolayısıyla yapılmamıştır, hep beka sorunu yüzünden yapılmıştır, bugün de demokrasiyle sonuçlanacak bir şeyler beklememek gerekir” anlamına gelecek bir şeyler söyledi gazeteci Ruşen Çakır’a. 

Türköne çok haklı, Türkiye’ye hiçbir zaman demokrasi gelmedi, biz hiç demokratik bir devlete sahip olmadık. Tıpkı hiç laik bir devletimiz olmadığı gibi. Kemalizm yüz yıldır, Sünniliği korumaya ve yaymaya çalışan ve başka hiçbir dini ve mezhebi tanımayan Diyanet İşleri Başkanlığı gibi ucube bir yapıyı halka laiklik diye yutturdu. Oysa laik devlet dinle ilgili sağırdır, kördür, kimsenin inancına karış(a)maz.

PKK’nın kendini feshine uygun yasalar çıkarılması ve militanların topluma “uydurulması” için çaba harcanması başka bir şey, Kürtlerin sorununu çözmek bambaşka bir şeydir. Mersin’de piknik yapan Kürt bir aileye saldırarak bebeklerini yere atan, ninesi yaşlı kadına vuranlar “niye Kürtçe konuşuyorsun” diye bağırıyordu. Ne MHP’den, ne AKP’den tek bir ayıplama, kınama duydunuz mu? Osmaniye’de stant açanlara Ülkü Ocakları militanlarının saldırması sırasında iktidar ağzını açmadı.

Kürt sorununu çözmeye çalışan bir iktidar böyle olaylar karşısında ortalığı ayağa kaldırmaz mıydı? Suriye’de bir Kürt özerk bölgesi kurulmasın diye Türkiye’de PKK ile görüşmek ve sorunu halletmenin hiçbir biçimde Kürtlerin yaşadığı sorunları halletmeyeceğini bilmek gerekiyor.

Brezilya’nın yaptığı gibi Anayasa’ya “ırkçılık suçtur” diye yazabiliyor muyuz, “hiçbir TC vatandaşına etnik, dinsel, cinsel kökeninden dolayı ayrımcılık uygulanamaz, uygulayanlar anayasal suç işlemiş olur” diye yazabiliyor muyuz? Tabii ki yazamıyoruz. Buna CHP’lilerin çoğu dahil kimse evet demez. Tabii Kürtler ve solcuları hariç tutmak gerekir. 

Tabii ki bunlar benim fikirlerim, herkes neye istiyorsa inanmakta özgür.

Herkese keyifli günler dilerim. 

Fotoğraf: Channel 8

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanMetin Gülbay
Takip et:
İlk haberi 1982'de staj yaptığı Nokta İnsanlar dergisinde yayınlandı. Özgür Gündem, Evrensel, Radikal gazeteleriyle, CNN Türk ve Skytürk televizyonlarının kuruluş ekibinde yer aldı. Kırk yılda birçok yayında çalıştı. Gazeteci meslektaşlarıyla birlikte hazırladıkları üç kitap çalışması bulunuyor, dördüncüyü kendi başına yaptı. 2003 sonu ile 2012 başı arasında Dünya Yayın Grubu'nda Ajans Dünya'nın genel yönetmenliğini yürüttü. 2014'te meslektaşı Adnan Genç ile ortakhaber.com haber sitesinin yayınına başladı. 2,5 yıl süren yayını açılan davalar nedeniyle bitirmek zorunda kaldılar. Çeşitli internet sitelerine tarih ve bilim yazıları yazarak emeklilik hayatını sürdürüyor.
Önceki Makale Bir avuç, bir küçük kâse sağlık
Sonraki Makale Trump’ın eli boş kaldı

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Gıda güvenliğimiz tehlikede mi?

Yıldırım Aktuğan
13 Ekim 2025
*Serbest Kürsü

İki sessizlik arasında Orta Doğu

Metin Duyar
13 Ekim 2025
EditörSerbest Kürsü

İnsan adaleti mi doğa adaleti mi?

Tijen Zeybek
12 Ekim 2025
Serbest Kürsü

Erdem, cehalet ve ihtiras

Melek Ay
12 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?