Cuma, 8 Ağu 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

19 Mart “yargısal darbe” mi?..

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 1 Ağustos 2025 00:04
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

Demokrasinin temel taşlarından biri tarafsız ve bağımsız yargıya sahip olmak. Bu bir ülkenin hukuk devleti ilkesine bağlılığının bir işareti.

Ancak yargı sistemi zaman zaman siyasi oyunlara ve dış müdahalelerle karşılaşıyor. Bu bağlamda “yargı darbeleri” kavramı önem kazanıyor. Yargı darbeleri, bir ülkenin hukuk  sistemine yapılan siyasal müdahaleleri ifade ediyor. Bu müdahale genellikle siyasal iktidarın kendi çıkarlarını korumak veya rakiplerini etkisizleştirmek amacıyla yargı organlarının kullanması şeklinde ortaya çıkıyor.

Bu köşede 15 Eylül 2024 tarihinde “Yargısal darbe” başlıklı yazımda belirttiğim üzere A. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesinden sınıf arkadaşım Prof. Dr. Firuz Demir Yaşamış’ın siyaset bilimi çalışmaları kapsamında bir çalışması var. Makalenin başlığı “Türkiye’de Yargısal Darbe ve Yargısal Eylemcilik”.  Son derece önemli ve bu konudaki güncel tartışmalara ışık tutucu makalede, yargı darbelerini daha derinlemesine anlamak ve bu olguların demokrasi üzerinde etkilerini değerlendirmek amacıyla tarihsel ve modern örnekler inceleniyor.

Modern yargısal darbelere örnek olarak Türkiye’deki şu darbelere işaret ediliyor:

– AKP’nin kapatılması davası (2008),

-17-25 Aralık 2013 yargıya FETÖ müdahalesi,

-Anayasa referandumunda geçersiz  oyların Yüksek Seçim Kurulu (YSK) kararıyla geçerli kabul edilmesi (2017),

-Can Atalay davası ve sonrasında ortaya çıkan yargısal darbe (2023),

-Mahkeme kararıyla bireysel hakların ihlal edilmesi (Kavala ve Demirtaş davaları),

-AİHM ve AYM kararlarının gereklerinin yargı tarafından yerine getirilmemesi.

İşaret edilen yargısal darbelerin tümü, darbe karşıtlığı ile bilinen neredeyse çeyrek asırlık AKP iktidarı dönemine rastlıyor

Öte yandan, iç politikada 19 Mart’tan bu yana ülke ekonomisine ve dış görünürlüğüne olumsuz etkileri olan gelişmeler yaşanıyor. Giderek baskıcı uygulamalara ağırlık veren AKP’nin hedef tahtasında CHP’li belediyeler de yer alıyor. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin başarısını içine sindiremeyen iktidar, yerel yönetimler üzerinden CHP’yi itibarsızlaştırmak politikasına yöneliyor.

Bu politikanın en dikkat çekici uygulaması ise gelecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin adayı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu üzerinden gerçekleşti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tekrar adaylığı halinde rakibi olacak olan İmamoğlu’nun önce tartışmalı bir şekilde üniversite diploması iptal edildi. Hemen ardından 19 Mart sabahı “terör ve örgütlü suçlar” kapsamında gözaltına alındı. Gözaltı kararından sonra ülke genelinde iktidar karşıtı protestolar başladı. İmamoğlu 23 Mart tarihinde tutuklanarak  Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Ardından CHP yönetimindeki İstanbul ilçelerindeki belediye başkanlarından başlanarak, Adana, Antalya, Adıyaman’a kadar uzanan bir gözaltına alma, tutuklama furyasına girişildi.

CHP yaşananları iktidarın “darbesi” olarak niteliyor. O tarihten bu yana CHP tarafından çeşitli şehirlerde düzenlenen mitinglerde de 19 Mart’ın bir darbe olduğu görüşü vurgulanıyor.

CHP’nin bu söylemi Prof. Dr. Yaşamış’ın yargısal darbe üzerine yazdıklarını anımsattı. Yaşamış’a geçenlerde sordum “19 Mart bir yargısal darbe sayılabilir mi? diye. Yanıtı açık ve netti: “Evet, bence de sayılır.”

Yaşamış, yanıtına yargısal darbe üzerine bir notu eklemiş. Kısa ve aydınlatıcı bilgiler içeren not şöyle:

“Yargısal darbe, herhangi bir yargı organının, genellikle anayasal düzene aykırı olarak, hukuksal süreçleri değiştirerek veya hukuksal dayanaklardan bağımsız bir şekilde, anayasal düzeni etkisizleştiren ve işlevsiz hale getiren bir karar alması durumunu ifade eder. Bu tür bir durum, genellikle yargının bağımsızlığına zarar verir, hukukun üstünlüğünü sarsar ve demokratik normlara aykırı bir şekilde hukuk sistemini siyasal yozlaşmaya açık konuma getirir. Yargısal darbe, hukuk devleti ilkesine aykırı bir şekilde yargı organlarının bağımsızlığını ortadan kaldıran veya zayıflatan bir durumu tanımlar.

Yargısal darbelerin başat özelliği anayasal düzenin bozulmasıdır. Yargısal darbe, genellikle yargı organlarının anayasal düzeni etkisizleştirmek veya işlevsiz hale getirmek amacıyla aldığı bir kararı ifade eder. Bu, hukuksal süreçlerin anayasa normlarına aykırı bir şekilde yorumlanması ve değiştirilmesi yoluyla gerçekleşir.

Hukukun üstünlüğü ilkesine aykırılık: Yargısal darbe hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve adil yargılanma hakkı gibi temel hukuksal ilkelere zarar verir.

Siyasal etkilere açıklık: Yargısal darbe genellikle siyasal etkiler ve zorlamalar altında gerçekleşir. Siyasal iktidarın, yargı organları üzerinde baskı kurarak veya yargıyı kendi çıkarları doğrultusunda kullanarak anayasal düzeni etkisizleştirmeye çalışması şeklinde ortaya çıkar.

Demokratik normlara aykırılık: Yargısal darbe demokratik normlara aykırıdır. Demokrasinin temel unsurlarından biri olan yargı bağımsızlığı, bu tür müdahalelerle sarsılır ve demokratik süreçlerin sağlıklı işleyişine zarar verir.

Toplumsal ve siyasal kararsızlık: Yargısal darbeler genellikle toplumsal ve siyasal kararsızlığa yol açar. Bu tür müdahaleler, toplumda güven kaybına ve hukuksal belirsizliğe neden olur.

Hukuk normlarına aykırılık:Yargısal darbe hukuk normlarına aykırı bir şekilde gerçekleşir. Yargı organlarının bağımsızlığına, tarafsızlığına ve yargılama süreçlerine saygı gösterilmesi gereken hukuk devleti ilkelerine aykırı bir durumu ifade eder.

Yargının demokrasilerdeki rolü nedir?

Hukukun üstünlüğünü güvence altına alma: Yargı, hukukun üstünlüğünü koruma görevini üstlenir. Bu, tüm bireylerin, kurumların ve devletin hukuka uygun hareket etmesini sağlar. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı, hukukun üstünlüğünün sağlanmasında yaşamsal bir rol oynar.

Temel hak ve özgürlükleri koruma: Yargı, bireylerin temel hak ve özgürlüklerini koruma sorumluluğunu taşır. Anayasa ve yasalarla güvence altına alınan hakların ihlali durumunda yargı, bireylerin adalet arayışına yardımcı olur.

Denetleme ve denge: Yargı diğer devlet organlarını, özellikle yasama ve yürütme organlarını denetleme ve dengeleme rolünü üstlenir. Bu, devletin güçlerinin aşırı birleşmesini ve tek kişi ya da organ elinde yoğunlaşmasını engelleyerek demokratik bir denge sağlar.

Hukuksal güvence sağlama: Yargı, hukuksal süreçlerin adil ve saydam bir şekilde işlemesini sağlar. Mahkemeler, bireylere haklarını savunma, anlaşmazlıklarını çözme ve hukuksal güvencelere ulaşma olanağı sunar.

Siyasal ve toplumsal kararlılığın korunması: Yargı, siyasal ve toplumsal istikrarın korunmasında önemli bir rol oynar. Hukuksal normlara uygunluk ve adil yargılama süreçleri, toplumun güvenini artırır ve siyasal kararlılığı destekler.

Yasaların yorumlanması ve geliştirilmesi: Yargı, yasaları yorumlama ve geliştirme yetkisine sahiptir. Mahkemeler, mevcut yasaları uygulamak ve yasal boşlukları doldurmak için içtihat oluşturabilir. Bu, hukuksal sistemin uyum sağlama ve daha iyiye evrilme gücünü artırır.

Yargı güvencesi: Yargı, bireylerin adil bir yargı süreci almasını güvence altına alır. Bu, kişilerin hukuksal çatışmalarda eşitlik ve adalete ulaşma haklarını destekler.”

Ülkemizde yaşanan hukuka ve demokrasiye aykırı tüm süreçlere 19 Mart’ta maalesef bir halka daha eklendiği görülüyor. Yaşanan hukuksuzlukların sonunun nereye varacağını kestirmek güç.  Demokrasiyi ve hukuk güvenliğini gölgeler nitelikteki kararlar, adalete, yargıya olan güveni azaltıyor. Adalete olan güvenin azalmasından yargı camiası da rahatsız. Siyasi rakipleri etkisizleştirmeye, itibarsızlaştırmaya yönelik çabalar da demokrasiye gölge düşürüyor. Siyaset dünyasının önemli bir kesimi de bu çabalardan rahatsız 

Adalete duyulan güvenin azalmaması için hukuku siyasete egemen kılmak gerekir. Siyaset hukuka egemen olmamalı. Hiç kimse yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir veremez.

Zaman Anayasamızın demokratik, hukuk devleti ilkelerine sahip çıkma zamanı. Bu ilkelere ters düşen açık ve örtülü her türlü müdahaleye karşı çıkma zamanı. Her şartta, devletimizin demokratik, laik, hukuk devleti ilkesine güçlü bir şekilde sahip çıkma zamanı…

Çizim: Diken

İlgili yazı:

Yargısal darbe

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale CHP’nin komisyon hamlesi: Stratejik hata mı zorunluluk mu?
Sonraki Makale Rusya’nın Orta Doğu hataları

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Serbest Kürsü

İsrail’in hafıza üzerinden yürüttüğü yıkım

Metin Duyar
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Faiz politikası: Bilim mi siyaset mi?

Yıldırım Aktuğan
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Emeklinin emekçinin çilesi

Gürsel Demirok
4 Ağustos 2025
Serbest Kürsü

Vietnam’ın “şiirli şapkaları”

Alper Eliçin
3 Ağustos 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?