Melek Ay
Her şey bir niyetle başlar. Niyet, isteklerimize odaklanmış saf, içsel bir enerjidir.
Evrenin temel yasasına göre odak nerede ise enerji oradadır. Bu denge kurulduğu zaman tüm olaylar hızlanır ve mümkün olan en iyi şekilde sonuçlanır.
Bu sebeple niyetimizden emin olmalıyız ki enerji iyi çalışsın.
Mesela varlığımızı arındırmak bir niyet ise yanında bir eylem ister. Bu niyete uygun bir yaşam tarzına çekilmek gerekir. Duyu kontrolü, dürüstlük gibi saf yaşam tarzını oluşturan niteliklerin hakkını vermek gerekir.
En geniş evrensel niyetimiz ise sevgi olmalıdır. Sevgi her şeyin temelidir ve geliştirilmesi gereken tek niteliktir. Tüm düşüncelerimizi sevgi temelli hizalamayı öğrenebiliriz. O zaman gerçek doğamızı anlayabiliriz. O zaman sınırsız huzurun tadını çıkarabiliriz.
Korunması için pratik gerektirmeyen huzuru bulmak önemlidir çünkü pratikle gelen huzuru hayatımızdaki ilk stres bozar. Sınırsız huzurun tadı için korkularımızın üstesinden gelmeyi, konfor alanımızdan çıkabilmeyi ve kısıtlayıcı inançlarımızı kırabilmeyi başarmamız gerekiyor.
Öğrencilerime sıklıkla şu cümleyi söylüyorum: Yoga yapmıyoruz, yoga oluyoruz. Bir kelebek resmi çizmek istiyorsak kelebek gibi hissetmeliyiz.
Bu metal çağında en önemli niyetimizin sevgi olması gerektiğini düşünüyorum.
Bir Zen ustası olan Thich Nhat Hanh farkındalık, küresel etik ve barış konusunda öncü öğretileri olan küresel bir ruhani liderdir. Aynı zamanda bir barış aktivistidir. Yakın bir tarihte bu maddi doğayı terk etmiş ve bedeninden özgürleşmiştir.
“Kendi hayatımız mesajımız olmalıdır” der.
Yazımı Thich Nhat Hanh’ın bir söyleşisi ile sonlandırmak isterim:
“Bir bardak suya bir avuç tuz dökersen su içilmez hale gelir. Ama nehre tuz dökersen insanlar yemek pişirmek, banyo yapmak için suyu kullanmaya devam edebilirler. Nehir büyük. Bu nedenle kabul etme ve dönüştürme yeteneğine sahiptir. Kalbimiz küçük ise anlayışımız ve şefkatimiz sınırlı olur, acı çekeriz. Başkalarını ve onların sınırlarını kabul edemiyoruz ve onların değişmelerini istiyoruz. Ama kalplerimiz genişlediğinde hiçbiri bize acı çektirmiyor. Çok fazla anlayış ve şefkatimiz oluyor. O zaman insanları olduğu gibi kabul ederiz ve o zaman herkesin değişme şansı olur.”
Güneş sensin, toprak sensin, deniz, derya sensin…
Namaste…