Nedir bu PKK’nin akademisi?-Barış Pehlivan (Cumhuriyet)
“Haber şu: PKK’nin televizyon kanalına konuşan Duran Kalkan için “PKK Yürütme Komitesi üyesi” yerine “Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi üyesi” dendi.
Bu “yeni unvan” çok tartışılınca yazmak gerekti. Sahi, nedir bu Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi?
Soruya yanıt için terör örgütünün yayın organlarını inceledim. Buna göre…
– Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi’nin kuruluşu 2004 yılına dayanıyor. Hayata geçirilmesini bizzat Öcalan istiyor. Keza akademi, Öcalan’ın aynı yıl kaleme aldığı “Bir Halkı Savunmak” adlı kitapta ortaya attığı “demokratik konfederalizm” düşüncesini benimsiyor. 2007’de hayata geçen KCK yapılanması da kuruluşunu bu ilkeye dayandırıyor.
– Resmi web sitesinde örgütlenme etkinlik alanı olarak şunlar yazıyor: “Abdullah Öcalan Toplumsal Bilimler Akademisi; özellikle Suriye’nin kuzey ve doğusunda, ayrıca Suriye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika genelinde örgütlenerek, demokratik modernite paradigmasını derinleştirmeyi, tanıtmayı ve yaymayı sürdürmektedir.”
– Terör örgütünün kollarından olan akademi kendisini “toplumun ahlaki ve politik temellerini inceleyen bir sosyal bilim okulu” olarak tanımlıyor. Pratikte ise demokratik konfederalizm sistemini yaymayı amaçlıyor. Bunun için de tarihsel toplum, demokratik siyaset, hakikat, ekonomi ve ekoloji gibi adları olan birimleri bulunuyor.”
İsrail’in karşısında İran’ın yanındayız-Mehmet Metiner (Yeni Şafak)
“srail’in niçin karşısında olduğumuzu anlatmaya gerek yok.
İsrail’in karşısında olmayanın imanı yoktur.
Dahası, insanlığı da.
İran’ı her türlü eleştiririz.
Din kisvesindeki totaliter ve otoriter siyasal rejimini de, Pers milliyetçiliğiyle beraber sürdürdüğü mezhepçi siyasalarını da…
Türkiye’yi özünde hasım bilen siyasalarının da farkındayız, Suriye’de sırf Nusayri olduğu için arkaladıkları Esed diktatörlüğü devam etsin diye yaptıkları acımasız zulümleri de zinhar unutanlardan olmayız…
Çok daha öncesinde aynı mezhepçi saiklerle aziz Hama’yı yerle yeksan eden Hafız Esad’a arka çıkmalarını da asla affetmeyiz…
İran’ın siyasi günahları ve suç listesi ziyadesiyle kabarık.
Ama aynı zamanda Filistin davasına ve özellikle Gazze cihadına sağladığı katkıyı da her türlü takdirin üstünde tutarız.
HAMAS’ın şahsında Gazze direnişini bölgedeki tüm unsurlarıyla var gücüyle destekleyen İran’ı elbette takdir ederiz.
Ve keşke deriz, İran, Fars milliyetçiliğini Şii yayılmacı siyasayla buluşturan o büyük siyasi günahın sahibi olmasaydı.
Keşke devrimin “Ne Şiilik ne Sünnilik, yalnızca İslamilik” şiarını esas almayı sürdürseydi.
Gün ne keşkeler üzerinden konuşma günüdür ne de ABD-Batı destekli İsrail saldırıları karşısında İran’ın suç dosyasını açma günüdür.
İran ilk ve son tahlilde hem Müslüman kardeşimizdir hem de kadim komşumuzdur.”
Bodrum’dan sonra sırada Marmaris mi var?-Tolga Şardan (T24)
“Marmaris’te bazı eğlence yerlerinde turistlerin de bulunduğu ortamları aktaran müstehcen görüntülerin ortaya çıkması Ankara’da infial yarattı.
İçişleri Bakanlığı, görüntüler üzerine harekete geçti. Bizzat İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, yardımcısı Münir Karaloğlu, Emniyet Genel Müdürü Mahmut Demirtaş ve bir de Jandarma Genel Komutan Yardımcısı Orgeneral Hüseyin Kurtoğlu’nu süreci incelenmesi konusunda görevlendirdiğini duyurdu.
Yerlikaya, üç üst düzey bürokratın valilerle bir araya geleceğini ve “benzeri olayın/olayların bir daha yaşanmamasını sağlamak” amacıyla çalışacağını açıkladı.
Her ne kadar görüntüler infial yaratmış olsa da yaşanan nahoş görüntüler, “sabahtan akşama ya da akşamdan sabaha kadar” gelişen bir süreç değil kuşkusuz.
Zaman içinde yereldeki kamu otoritesince gerekli müdahalelerin yapılmamasının günümüze taşıdığı tablo olarak karşımıza dün çıktı. Kamuoyuna görüntüler sosyal medya üzerinden yansımasaydı, rezaleti belki halen bilmiyordu ülkenin insanı.
Fakındaysanız devlet otoritesinde uzunca zamandır, eskilerin deyimiyle, “testinin kırılmasından sonra harekete geçme” gibi çalışma veya idare yaklaşımı uygulamada maalesef.”
Trump çizmelerini giydi, savaşa girme hazırlığında-Fehmi Koru (Karar)
“Netanyahu sonunda ABD’yi yanına çekmeyi başardı; muhtemelen Avrupa’yı da çekecek…
Şansını ilk önce Gazze ile denedi Netanyahu; bütün çabasına rağmen ABD’nin her bakımdan yanında yer alacağı bir kıvama Gazze konusunda getiremedi Donald Trump’ı. Trump bolca konuştu, Gazze’yi zenginlere ‘yeni Riviera’ yapma hayalinden bile bahsetti, ancak Gazzelileri başka ülkelere gönderme projesinde fazla istekli görünmedi.
Avrupa ülkeleri yöneticileri ise, kendi halklarından gördükleri tepkiler iyice zirveye vurunca, 7 Ekim sonrasında İsrail’e verdikleri desteği önce azalttılar, sonlara doğru da Gazze’de yapılanlara itiraza başladılar.
İsrail’in kendisine yeni hedef olarak İran’ı seçmesi tabloyu değiştirdi.
Trump 150 günlük başkanlığında sergilediği zikzaklarla serseme döndürdüğü Amerikalılara, yerine getiremediği Gazze ve Ukrayna savaşlarını bitirme sözlerini unutturacağı hesabıyla, İran’a ders vermeyi kafaya koymuş durumda.
Donanmasını İran’a doğru yola çıkardı; uçaklarını her an kalkacak şekilde hazır bekletiyor.
İran’a savaşı, Netanyahu’yu da ikna ederek kendisinin başlattığını düşündürecek açıklamalar yapmaktan da geri durmuyor Trump…
Netanyahu’nun değil Trump’ın, İsrail’in değil ABD’nin savaşı görüntüsüne kavuşmak üzere İran’a karşı girişilen saldırılar…
İsrail devlet yapısında yer alanlar, en başta da Netanyahu, bu gelişmeden elbette mutludur; ancak Trump’ın 150 günde gözden düştüğü ABD’de İran’a karşı cephe açılmasından mutlu olanlar pek az.”
Yüksek faize devam-Hayri Kozanoğlu (BirGün)
“Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK) 19 Haziran toplantısında politika faizi olan bir hafta vadeli repo faiz oranını %46’da sabit tuttu. Gecelik borç verme oranı yüzde 49’u ve gecelik borçlanma faizi yüzde 44,5’i de değiştirmedi.
Hatırlanırsa TCMB, Mart 2025’te politika faizini yüzde 45’ten yüzde 42,5’e çekmiş ve bir faiz indirimi sürecine girmişti. Bu tempoyla, Nisan’daki 2,5 puanın ardından Haziran 2025’te de yüzde 37,5’e düşürmesi beklenirdi. Demek ki şu anda faizler yılbaşında öngörülenin 8,5 puan üzerinde. Yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 24 ve üst bant yüzde 29 değiştirilmediğine göre; nereden baktığınıza bağlı olarak 22 puan veya 17 puanlık bir reel faiz söz konusu ki, bu bir ekonominin çok zor kaldıracağı ağır bir faiz yüküdür.
Hazine’nin yaklaşık 5,4 trilyon TL iç borcu bulunduğuna göre, faizlerin 8,5 puanlık yükselişi ekonomiye 459 milyar TL’lik bir yük getirmiştir. Bu 19 Mart’ta İmamoğlu ve İBB yöneticilerine yönelik başlatılan operasyonun, sırf hükümetin iç borçlarından kaynaklanan maliyetidir. Nitekim 2 yıllık Hazine gösterge faizi, operasyon öncesi yüzde 37 dolaylarındayken, bugün yüzde 43,30 ile 630 baz puan daha yukarıdadır.
Politika faizinin bu düzeyi, ihtiyaç kredi faizlerinin yüzde 71, ticari kredi faizlerinin yüzde 60 civarında seyretmesine yol açıyor. Bu durum gerek gelirleri harcamalarını karşılamadığı için borçlanmak zorunda kalan bireylerin, gerekse gündelik faaliyetlerini sürdürmek için finansmana gereksinim duyan çoğunluğu KOBİ şirketler kesiminin belini büküyor.”
Not: Başlıklara tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: