Hukukçu Şükrü Aksu, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun sulh ceza hakimliğince tutuklanmasın ardından yapılabilecek itiraz sürecini değerlendirdi.
Aksu’nun CNN Türk’teki değerlendirmesi şöyle:
Yolsuzluk soruşturmasının ne olduğunu bir kez daha izah etmekte fayda var. Sayın İmamoğlu Türk Ceza Kanunu’nun 220. maddesi kapsamında suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna yönelik bir suçlama ile bu suça örgüt kurmanın menfaat elde etme birlikte ihaleye fesat karıştırma, rüşvet, kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi, nitelikli dolandırıcılık gibi suçlarla itham edilmişti. Savcılık makamın iddia ettiği MASAK raporları, tevdi raporları, tape kayıtları, CMK 133 kapsamında el konulan bilgisayardaki bilgisayar kayıtları, para akış trafikleri ve gizli tanık beyanları sulh ceza hakimliği savcılık makamın bu yöndeki tutuklama talebine yönelik tedbirinin ölçülü olduğunu ve bu dosya kapsamında tutuklanmanın elzem nitelikte olduğunu düşünerek kuvvetli suç şüphesinin olduğunu düşündüren maddi delillerin olmasını değerlendirerek verdi.
Şunu anlatmakta fayda var: Suç işlemek amacıyla örgüt kurmaya yönelik suçta siz örgüt lideri olduğunuzda ve örgütte hiyerarşik yapı varsa emir, talimat, komuta zinciri söz konusu ise sizin haberiniz olmasa bile örgüt faaliyeti kapsamında işlenen bir suç söz konusu ise siz onları tanımıyor olsanız bile siz o suçlardan cezalandırılırsınız.
Bu kişileri tanımıyorum bile dediği noktada Yargıtay’ın bakış açısı eğer bir örgütten bahsedebiliyorsak teknik kriterler anlamında örgüt lideri örgütün her üyesini tanımayabilir ancak ceza alması açısından hukuken sorumluluk atfeder. Tutuklanma talebinin uygulanmış olması devam eden süreçte kaldırılmayacağı anlamına gelmediği gibi hakkında kesin bir karar verilinceye kadar da onun bu suçlar nedeni ile ceza alabileceği yönünde algı oluşturmaması gerekir.
Savcılık makamının talebi ve sulh ceza hakimliğinin kararı burada maddi delillerin gizlenmemesi, maddi gerçeğin ortaya çıkması noktasında yargılamayı yapacak olan ağır ceza mahkemesinin daha sağlıklı yargılama yürütebilmesi, sanık o dönemde dava açılırsa sayın Ekrem İmamoğlu’nun hakkındaki suçlamaların itham ve iftiradan ibaretse bunlara lekelenmeme hakkı kapsamında İmamoğlu’na kendini savunma hakkının tanınması noktasında bir karardır.
Bu noktada bu karara karşı az önce söylediğimiz noktada iki haftalık süre içerisinde öncelikle sulh ceza hakimliğine bir dilekçe ile itiraz edecek. Sulh ceza hakimliği 3 günlük süre içerisinde eğer kararını değiştirmezse asli ceza mahkemesi tarafından bu kararın doğru olup olmadığı noktasında bir değerlendirme yapılacak.
Şunu anlatmakta fayda var: Asli ceza mahkemesi bu incelemeyi yaparken gerek görürse bu itirazı cumhuriyet savcısına bildirebilir. Gerek gördüğü durumda hem müdafiyi hem cumhuriyet savcısını dileyebilir, dinlemeksizin de dosya üzerinden karar verebilir. Bu karar sonrasında tutuklama talebi kaldırılmazsa en çok 30’ar gün süre ile tutuklama talebi reesen değerlendirilmek zorunda. Her değerlendirme noktasında tutukluluğun devamına karar verilirse buna karşılık iki hafta içinde itiraz hakkı mevcut olacaktır.
Soruşturma devam edip iddianame düzenlenene kadar, kamu davası açılana kadar. Tutukluluk hali bir yıl 6 ay devam edebilir. Zorunlu hallerde 6 ay daha uzatılabilir. Soruşturma süresince bir kişiyi en fazla 2 yıl tutuklu bulundurabilirsiniz. 2 yıl doldu ise iddianame düzenlemeli ya da serbest bırakmak zorundasınız.
Tutuklama talebinin uygulanmış olması kişinin masum olmadığını ya da lekelenmeme hakkının ihlal edilmesi anlamını oluşturmaz. İmamoğlu’nun aleyhindeki delilleri ortadan kaldırma bertaraf etme noktasında hakkının olduğu yargılama süresince bunu kullanabileceğini deklare etmek lazım. Kesin karar verilmeden bir kişiyi suçlu atfetmek hukuken ve teknik olarak mümkün değildir.”
(Hürriyet)
