Cumartesi, 5 Tem 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Köleliğin gizli yüzü

Halil Ocaklı
Son güncelleme: 4 Aralık 2024 19:50
Halil Ocaklı
Paylaş
Paylaş

Birleşmiş Milletler takviminde 2 Aralık “Dünya Köleliğin Kaldırılması Günü” olarak anılıyor fakat dünya genelinde her 150 kişiden biri hâlâ kölelik koşullarında yaşıyor. (*)

Kölelik, insanlık tarihi boyunca farklı biçimlerde var olan sistematik bir emek sömürü düzenidir. Antik Yunan’dan Roma’ya ve Bizans’a, Avrupa’dan Amerika’ya kölelik, sosyoekonomik yapıların parçası olmuştur ve modern dönemde gizli yüzüyle devam etmektedir.

Antik Yunan ve Roma’da kölelik, tarım, madencilik ve ev işleri gibi ana sektörlerde yaygındı. Platon ve Aristoteles gibi filozoflar, köleliği toplumsal hiyerarşinin doğal bir parçası olarak görüyordu. Ancak Stoacılar bu anlayışı eleştirerek doğuştan gelen eşitliğe vurgu yapmıştır. Stoacı filozoflara göre doğayla uyum erdemli ve etik bir yaşamın temel koşulu, kölelik ise insan doğasına aykırı bir zorlama ve yapaylıktır.

Bizans’a gelindiğinde kültürel ve dini dönüşümlerle birlikte köle sahipliği azalırken özgürleştirmeler artmıştı. Bu önemli değişime Hristiyanlığın etik değerleri, yasal düzenlemeler, tarımdaki yenilikler, kentleşme ve ekonomik dönüşüm gibi faktörler katkıda bulundu.

Orta Çağ Avrupa’sında ise kölelik, önemli sosyal ve ekonomik gelişmelerin sonucunda yerini büyük ölçüde feodal sisteme bıraktı. Merkezi otoritenin ve köle ekonomisinin zayıflamasıyla sonuçlanan söz konusu süreçlerin ardından, feodal ağalar tarımsal üretim için köle emeğinden uzaklaşarak toprağa bağlı serflere yönelmeye başladı.

Sonuçta serfler tamamen özgür olmasalar da yeni sistemle birlikte en azından kölelik statüsünden kurtulmuşlardı. Bu dönüşüm gerçekleşmeseydi, kölelik Orta Çağ Avrupa’sında muhtemelen varlığını sürdürmeye devam edebilirdi.

Benzer bir dönüşüm süreci Osmanlı İmparatorluğu’nda da yaşandı. Erken dönemlerde savaş ganimetlerine dayanan bu sistem, ilerleyen dönemlerde ticari bir olguya dönüştü. Tanzimat reformlarıyla modernleşme sürecinin bir parçası olarak 1847’de köleliğin kaldırılması yönünde önemli adımlar atıldı. Neticede, 1888 yılında resmen yasaklandı ve Cumhuriyet Dönemi’nde tümüyle ortadan kaldırıldı.

Osmanlı’da kölelik yaygın ve sistematik değildi, ancak aynı dönemlerde Batılı köle tüccarları Afrika’da insanları yakalayıp limanlara sürüklüyordu. Milyonlarca insanın Amerika’ya zorla taşınması, kölelik tarihinin en acımasız örneklerinden biri oldu. 16. yüzyılda başlayıp 19. yüzyılın ortalarına kadar gelen bu süreç, Afrika’daki yerel nüfus dinamiklerinde derin ve kalıcı bozulmalara yol açtı.

18. yüzyılın ortalarına, Sanayi Devrimi’ne gelindiğinde; teknolojik ilerlemeler ve üretim süreçlerindeki dönüşümler, fiziksel köleliğin Batı toplumlarında yasaklanmasını sağladı. Ancak bu, emek sömürüsünün gelecekte sona ereceği anlamına gelmiyor. Günümüzde milyonlarca işçi düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve kötü yaşam koşullarıyla modern köleliğin bir parçası olarak yaşam mücadelesi veriyor.

Tarım, balıkçılık, inşaat, madencilik, tekstil, ev hizmetleri ve bakıcılık gibi emek yoğun işlerde çalışan bu kişiler, sosyal haklar ve sağlık sigortasından yoksun bırakılmakta, yetersiz iş güvenliği nedeniyle yüksek iş kazası riskiyle karşı karşıya kalmakta. Nitekim modern kölelik, bireyleri eskiden olduğu gibi demir zincirlerle değil, sosyal ve ekonomik bağımlılıklarla tutsak alıyor.

Orta Doğu ve modern kölelik

Orta Doğu’da bu sorunlar, özellikle yabancı işçilerde daha da belirginleşiyor. Bölgedeki bazı ülkelerde uygulanan ve “zorunlu kefillik” ya da “sponsorluk” olarak bilinen çok tartışmalı bir sistem mevcut. Bu sistem, yabancı işçileri borç köleliği benzeri bir düzende yaşamaya mahkum ediyor. Haklarını kaybetme korkusu ise onları ayrımcılık, taciz ve istismara karşı savunmasız bırakıyor.

BBC’nin “Ölmek İstedim” (I Wanted to Die, 2018) belgeseli Kuveyt, Katar, Ürdün, Emirlikler ve Suudi Arabistan gibi ülkelerde; çoğunluğu Filipinli, Etiyopyalı, Kenyalı, Ganalı, Bangladeşli ve Hindistanlı olan 2,8 milyon kadın hizmetçinin ağır koşullarda çalıştırıldığını ortaya koyuyor.

BBC’nin aynı konuya odaklanan başka bir belgeseli daha var: “Hizmetçilerin Gizli Yaşamları” ( The Hidden Lives of Housegirls, 2019). Bu belgeselde ise Kenya kırsalından getirilen genç kızların zorla çalıştırıldığı, iş gücü sömürüsüne uğradığı ve cariye olarak tutulduğu çarpıcı detaylarla gözler önüne seriliyor.

Bazı işverenlerin çalıştırdıkları kadınlara yönelik istismar ve kötü muameleleri, insan hakları açısından son derece rahatsız edici bir tablo oluşturuyor. Orta Doğu’daki taciz ve istismar vakalarının yaygınlığı, bölgedeki koruma mekanizmalarının yetersizliğini ve insan hakları ihlallerinin ne denli derinleştiğinin bir göstergesi.

Orta Doğu’da kadınların düşük toplumsal konumu, yetersiz eğitimi ve erken evlilikler, modern köleliğe zemin hazırlayabilir. Türkiye’de Atatürk, kadınların haklarını ve toplumsal statüsünü güçlendirmek için önemli reformlar yapmıştır. Ancak, bu kazanımları korumaya istekli olmayan ya da ümmetçi öncelikleri olan yönetimler de görülebilmektedir.

Arap dünyasında kölelik, İslam öncesi dönemlere dayanan köklü bir geçmişe sahipti. Ticaret ağları, Orta Doğu, Afrika ve Asya’yı kapsayan geniş bir coğrafyada köle ticaretini kolaylaştırıyordu. Bu ticaret ekonomik ve askeri yayılmacılığın önemli bir parçası haline gelmişti. Savaş esirleri ve baskınlarda ele geçirilen tutsaklardan oluşan köleler, “Bedevi Ganimeti” adı altında bir “eşya” gibi satılıyordu.

Emeviler ve Abbasiler döneminde köle ticareti yaygınlaşmış, Zanzibar gibi limanlar aracılığıyla büyük sayılarda köle ithal edilmişti. İslam’ın etkisiyle toplumsal yapıda belirgin düzenlemeler yapıldıysa da, Orta Doğu’da kölelik asla bütünüyle ortadan kaldırılamadı.

Kölelik yalnızca ekonomik sistemleri değil, kültürel ve dilsel yapıları da etkilemiştir. Örneğin, Pakistan, Hindistan, Bangladeş, İran’da yaygın olan ve “hizmetkâr” anlamına gelen Gulam, Kölemen ve Ghilman gibi soyadları, ataların kölelik geçmişinin bir yansıması olarak görülebilir.

Orta Doğu ve Avrupa bir yana, Amerika’da durum daha vahimdi. Başta George Washington, Thomas Jefferson ve James Madison gibi ABD’nin kurucu liderlerinin çiftliklerinde yüzlerce köle çalıştırılması, köleliğin bu topumda ne kadar köklü olduğunu göstermek bakımından önemlidir.

Kölelik, ne yazık ki insanlığın yüzleşmesi gereken en karanlık miraslarından biri olmaya devam ediyor. Bu sorunu tamamen ortadan kaldırmak, bireysel farkındalığın ötesine geçen küresel bir iş birliği ve dayanışma gerektiriyor. Ortaya konacak çabalar, yalnızca insan haklarına duyulan saygının bir gereği değil, aynı zamanda toplumsal vicdanın da bir sınavıdır.

Modern dünyada köleliğin hiçbir biçimine yer olmadığını kanıtlamak, hepimizin ortak sorumluluğudur.

(*) BBC, 02.12.2022

Yararlanılan kaynak: BM Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2022 yılında modern kölelik üzerine yayımladığı rapor: “Global Estimates of Modern Slavery”.

Görsel: François Auguste Biard’ın Fransa’da köleliğin kaldırılması tablosu. Wikipedia

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanHalil Ocaklı
Takip et:
Bayburt'un Sisne köyünde doğdu (1964). Almanya'da gurbetçi bir çocuk olarak büyüdü ve burada Yunan-Roma tarihi okudu. California Berkeley Üniversitesi'nde Proto-Altayca ve Japonca ilişkileri üzerine çalıştı. Bu süreçte Japonya'da Kyushu Üniversitesi'nde bir sömestr geçirdi. Çalışma alanı: Diyakronik (Artsüremli) Proto-Dil Tipolojisi. Türkiye ve ABD'de profesyonel turist rehberliği ve çevirmenlik yaptı, 50'den fazla ülke gezdi. Rodos'ta otel işletmeciliği yaptı. Hindistan'da çeşitli eğitimler aldı. Rusya'da Tver Devlet Üniversitesi'nde çalışırken Olga ile evlendi. Kadim Vedanta felsefesine derin bir ilgi duyuyor. Aksiyon dolu 35 yılın ardından, şimdi Bergamo (İtalya) ve Antalya'nın sade sakinlerinden biri olmaya çalışıyor.
Önceki Makale Normalleşme neden yavaşladı?
Sonraki Makale Makyavelli’nin ‘Prens’i üzerine

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Serbest Kürsü

İmam Gazali’den molla rejimine

Halil Ocaklı
4 Temmuz 2025
ManşetSerbest Kürsü

Akdeniz Sanat ve Yaşam Vadisi

Adil Gürkan
4 Temmuz 2025
Serbest Kürsü

Süreç uzun ince bir yol

Gürsel Demirok
4 Temmuz 2025
EditörSerbest Kürsü

Özgürlüğün pozitifi negatifi

Medya Günlüğü
4 Temmuz 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?