İsrail’in bir yılı aşkın süredir Gazze’deki Filistinlilere yönelik, kimilerine göre soykırım boyutuna varan katliamlar birkaç yıl önce gösterilen ilginç belgeseli hatırlattı.
Netflix’te 2019 yılında yayınlanan “Treblinka’nın Korkunç Ivan’ı” dizisi Ukrayna asıllı ABD vatandaşı John Demjanjuk’un bir zamanlar uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandıran yargılamasını anlatıyor.
Sovyet askeriyken Nazilere esir düşen Demjanjuk 1952 yılında ABD’ye göç etti ve Cleveland’deki Ford fabrikasında çalışmaya başladı. Bir ABD’li ile evlenen ve çocukları olan Demjanjuk emekliye ayrıldıktan sonra sakin hayatına devam etti. Ta ki soykırımdan kurtulan bazı Yahudilerin onun Nazi işgali altındaki Polonya’da bulunan Treblinka toplama kampında görev yapan “Korkunç İvan” lakaplı gardiyan olduğunu iddia edene kadar. Aslında Demjanjuk’un adı ABD’nin elindeki savaş suçluları listesinde bulunuyordu. ABD’nin kendi işine yarayacağı gerekçesiyle bilim insanlarına ve özellikle komünizmle mücadelede kullanmak için eski Nazilere kucak açtığı zaten bilinen bir gerçekti. Ancak Sovyetler Birliği’nden ABD’ye Demjanjuk’un Treblinka’da gardiyan olduğunu kanıtlayan kimlik kartının gönderilmesi üzerine 1985 yılında vatandaşlıktan çıkarıldı ve İsrail’e iade edildi.
İsrail tarihinde ikinci kez bir Nazi’nin yargılanması sadece ülkede değil, uluslararası alanda da büyük sansasyon yarattı. İddia makamı Demjanjuk’un Treblinka’da 870 bin Yahudi’nin gaz odalarında zehirlenmesinden sorumlu gardiyan olduğu gerekçesiyle idam cezası talep etti. Bir ABD’li ve İsrailli avukat tarafından savunulan Demjanjuk duruşmalar boyunca torun sahibi emekli bir işçi olduğunu ve hiçbir zaman Nazilerle iş birliği yapmadığını ısrarla söyleyerek suçlamaları kabul etmedi. Yargılama İsrail toplumundaki soykırım travmasının canlanmasına yol açtı ve bütün ülke idam cezası çıkması için dua etmeye başladı.
Treblinka’da kurtulan Yahudilerin ifade verdiği anlar duruşmanın en zor, en yürek parçalayan, salondakileri ağlatan anlarıydı. Tanıklar karşılarındaki adamın Nazi gardiyanı Demjanjuk olduğunu ve toplama kampındakilere sadistçe davrandığını söyledi. Savcılığın en önemli tanığı Eliyahu Rosenberg. “O insanları neden öldürdün? Sen şeytansın” diye bağırırken göz yaşlarına boğuldu.
1 Mart 1986 tarihli Milliyet
Fakat kafa karıştıran konular vardı.
Savunma avukatları, KGB’nin gönderdiği Nazi kimlik kartının sahte olduğunu iddia ediyordu. Ayrıca avukatlar, “Sen şeytansın” diye bağıran Rosenberg’in 1947 yılında Treblinka’da çıkan isyan sırasında gerçek Demjanjuk’u öldürüldüğünü ve öldürülmesi olayına bizzat katıldığını söylediği bir belgeyi de mahkemeye kanıt olarak sundu.
Ancak travma içindeki İsrail toplumu öyle bir infial halindeydi ki üç yargıcın Demjanjuk’u suçsuz bulması herhalde ülkede isyan çıkarırdı. Sonuçta bazı şüpheler olmasına rağmen, toplum baskısının da etkisiyle, Demjanjuk suçlu bulundu ve birkaç yıl süren yargılama sonucu 25 Nisan 1985’te idama mahkum edildi.
Demjanjuk’un avukatı olduğu için bütün İsrail’in nefretini kazanan Yoram Sheftel’in ise pes etmeye niyeti yoktu. Temyiz başvurusunda bulunan Sheftel, Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından esen değişim rüzgarlarının etkisiyle arşivlerini açan KGB’ye başvurdu ve “Korkunç İvan”ın Demjanjuk değil, İvan Marçenko adındaki başka bir Ukraynalı olduğunu söyleyen 37 gardiyanın ifadesiyle İsrail’e döndü. Üstelik yanında Demjanjuk’a hiç benzemeyen Marçenko’nun fotoğrafı da vardı.
Demjanjuk’a ait olduğu iddia edilen gardiyan kimlik kartı
29 Haziran 1993’te İsrail Yüksek Mahkemesi, Demjanjuk’un büyük olasılıkla Treblinka’da Naziler için gardiyanlık yaptığını ancak “Korkunç İvan” olduğu konusunda şüpheler bulunduğunu belirterek beraatine karar verdi. İsrail toplumu ayağa kalksa da mahkeme, insani değil hukuki bir karar almıştı.
Demjanjuk bütün bu süre boyunca kendisini destekleyen ve suçsuz olduğunu savunan ailesinin yanına ABD’ye döndü, yeniden vatandaşlığa kabul edildi ve gözlerden uzak sakin yaşamına kaldığı yerden devam etti.
Ancak ortaya çıkan belgelerle hakkında yeniden soruşturma başlatıldı ve artık yaşlı ve hasta bir adam olan Demjanjuk ikinci kez vatandaşlıktan çıkarıldı ve yargılanmak üzere Almanya’ya iade edildi. Mahkemede Treblinka’da gardiyanlık yapmak suçundan beş yıl hapis cezasına çarptırıldı. Temyiz sürecini bir yaşlılar evinde geçiren Demjanjuk 12 Mayıs 2011’de 91 yaşında öldü. İşin ilginç yanı, Alman yasalarına göre temyiz döneminde hayatını kaybettiği, dolayısıyla cezası onanmadığı için teknik açıdan “suçsuz” olarak ölmüştü.
Kendisi hiçbir zaman kabul etmese de savaş esiri olarak ellerine düştüğü Naziler için Treblinka’da gardiyanlık yaptığı neredeyse kesindi. Bugün bile kesinlik kazanamayan konu ise, Demjanjuk’un yüz binlerce Yahudi’nin ölümünden sorumlu “Korkunç İvan” olup olmadığı.
Bütün bunları orijinal görüntülerle ekrana taşıyan Netflix’teki dizide ayrıca, soykırımdan kurtulan ve savaş sonrasında İsrail’e yerleşen Yahudilerin, “Nazilerle iş birliği yaptıkları için hayatta kaldılar” diye düşünen toplum tarafından dışlandığı da anlatılıyor.
Beş bölümlük dizide mahkeme görüntülerinin yanı sıra Demjanjuk’un çocukları ve torunu, avukatı Sheftel, idam cezası veren yargıçlar ve Almanya’ya iadesini sağlayan ABD’li yetkililerle yapılan söyleşiler de yer alıyor.
Kısacası, “Treblinka’nın Korkunç Ivan’ı” dizisi sadece Demjanjuk’un öyküsünü değil, soykırımın İsrail toplumunda yarattığı travmayı gerçekçi ve tarafsız bir şekilde anlatıyor.
İşin ironik ve trajik yanı ise, Nazilerin Yahudilere yaşattığı acıları şimdi İsrail’in Filistinlere yaşatması…