Anadolu’da Keltler de yaşadı. Hatta Anadolu’nun tam göbeğinde Ankara, Çorum ve Yozgat’ta.
Bu kentlerin eski halkının genlerinde hâlâ Kelt kökeni vardır eminim. M.S. 7. yüzyıla gelindiğinde bile Orta Anadolu’da Kelt dilinin konuşulduğuna ilişkin iddialar var. Galat, M.Ö. 280-274 yıllarında Balkanlar ve Batı Anadolu’da yaşadıktan sonra Orta Anadolu’da Ankara, Çankırı ve Yozgat yöresine yerleşen Orta Avrupa kökenli Kelt kavmine mensup Keltlere Yunanların ve Romalıların verdiği addır. Galatların yerleştiği bölgeye Antik Çağ’da Galatya denirdi. Tekrarda yarar var, Galatlar bir Kelt kavmidir.
2 bin yıl önceki olaylardan bize ne diyenler olacaktır. Loreena McKennitt’i bilir misiniz, peki Celtics futbol takımlarını… işte onlardan söz ediyorum. Eğer bunları da bilmiyorsanız Asterix diyeyim de herkes hatırlasın. Ünlü çizgi roman kahramanı Asterix Galyalıdır yani Kelttir. İşte onun akrabalarından söz edeceğim bu kez.
Hint-Avrupa kavimlerinden olan Keltler M.Ö. 1000 dolaylarında Orta ve Batı Avrupa’nın büyük bir bölümünde egemenlik kurdu. M.Ö. 600 sıralarında Fransa, Britanya, Kuzey İtalya, Belçika, Güney Almanya, Bohemya (Çek Cumhuriyeti) ve İspanya’nın bir bölümü Kelt egemenliğinde bulunuyordu. Keltlere Helenler Keltai ya da Keltoi, Romalılar ise Galli (tekil hali Gallus) derlerdi.
M.Ö. 1. binyıl sonlarında (yani milada yaklaşıyoruz) güneyden Roma’nın, kuzeyden Germen kavimlerinin yayılmasıyla Avrupa’da Kelt egemenliği sona erdi. Britanya’da ise M.S. 5. yüzyıla dek süren Kelt hakimiyeti, Anglo-Sakson kavimlerinin istilası sonunda adanın kuzey ve batı kıyılarıyla sınırlandı. Halen İrlanda ve İskoçya halkının bir kısmı ile Galliler (Welsh) ve Bretonlar Keltçeden türeyen diller konuşmaktadır…
Romalıların Keltlerle yaptığı savaşlardan sonra Keltleri dağıtmasıyla birlikte, Galatları oluşturan Kelt kavimleri Romalıların baskısıyla Güney ve Doğu Avrupa’ya sürüldü. Brennios (Brenn) adlı önderin komutasında doğuya yürüyen Galat gücünün, kadınlı erkekli 20 bin kişiden oluştuğu ve kadınların da erkeklerle birlikte savaşa katıldığı antik yazarlarca belirtilir. M.Ö. 280’de Pannonia’yı (bugünkü Macaristan), 279’da Yunanistan’daki Delphi kentini yağmaladılar. Aynı yıl İstanbul’un (Byzantion) karşısındaki tepeye karargâh kurarak kenti tehdit ettiler. Uzun pazarlıklar sonucu Byzantionlular Galatların kenti surlarla çevirmemesi şartıyla Adapazarı civarına yerleşmesini kabul ederek İstanbul Boğazı’ndan geçmelerine yardım etmeyi kabul etti. Bir kışı İstanbul’da geçiren Galatlardan bir kısmı İstanbul’da kalarak asimile oldu. Bugün Galata olarak bilinen bölgenin isminin Galatlardan geldiği söylenir.1
Hey İstanbullular, Keltlerden de atalarınız oldu, hayırlı uğurlu olsun… Zaten maşallah herkes var bu kentin mazisinde, uğrayıp geçenler de dahil her satıra bir kavmi yazsak, bir defter dolardı herhalde.
M.Ö. 3. yüzyıla ait altın bir Trak sanat eserinde tasvir edilen bir Galat başı. İstanbul Arkeoloji Müzesi.
Anadolu’ya neden geçtiler?
Keltleri/Galatları Aşağı Tuna boylarına getiren koşullar başka kabilelerin baskısı olsa da onların Anadolu’ya göçünün nedeni aynı değildi. Yani onlar başka kabilelerin baskısına maruz kaldıkları için Anadolu’ya geçmek zorunda kalmadı. Onları Anadolu’ya çeken neden başkaydı ve bu neden Roma Tarihi (Ab Urbe Condita) yazarı olan Titus Livius’a göre… Anadolu’nun batısının zenginliğiydi.
Livius’a göre Anadolu’ya göç eden Keltlerin sayısı toplam 20 bin idi ve bu sayının yarısı silahlıydı.2
Romalı tarihçi Diodorus Siculus Keltleri/Galatları “uzun boylu, beyaz tenli, sarışın, iri, biraz da vahşi ve korkunç görünümlü insanlar” olarak tarif etmiştir.3
Ankara’ya adını Galatlar mı verdi?
M.Ö. 277-274 yıllarında Ege bölgesi yağmalandı; Erythrai (Çeşme yakınındaki Ildırı) ve Milet kısa sürelerle Galatların eline geçti. M.Ö. 274’te Bergama kralı Eumenes ve Selevkos Kıralı Antiokhos komutasındaki ordu Galatları ağır bir yenilgiye uğratarak Orta Anadolu’ya sürdü…
Bugünkü Ankara isminin türetildiği Ankyra kelimesinin ‘durduran’ anlamında Galatlar tarafından verildiği söylenir. (İngilizcedeki anchor (deniz çapası) kelimesinin de Ankyra kelimesinden türediği ileri sürülür.)
Ankara’nın 100 kilometre güneyinde ve Tuz Gölü çevresinde bulunan Kulu ilçesi önemli bir Galat yerleşimi idi. Bugünkü Kulu ilçesi eski Galat kenti olan Drya harabeleri üzerinde kurulmuştur. (Bakınız: Devrim Sönmez, Eski Çağlardan Günümüze Kulu, Konya, 2004.)1 Galatlar Gelibolu’ya da adlarını vermişlerdir. Batılıların ‘Gallipoli’ dedikleri bu yer adı, ‘Gal şehri’ anlamına gelmektedir.4
Avrupa’da Galat izleri
Galatlar Anadolu’ya Avrupa’dan geldi doğal olarak. Orada da izler bıraktılar. Polonya’ya girip Galicia bölgesine adını verdiler. Pireneleri aşıp İspanya’ya girdiler ve orada da Galicia (aynı ad) bölgesine adlarını verdiler. Sonra batıya yönelip bugünkü Portekiz’e uzanıp Portugal’e (Galyalılar limanı) adını verdiler. Alp Dağları bile onlardan almıştı adını, “Alb” Kelt dilinde “çok yüksek dağ” demekti. Keltlerin önemli bir kolu “Senonlar İtalya’yı M.Ö. 350’de ağır bir yenilgiye uğratıp Roma’yı ele geçirmiş ve terazi dolusu tartılan altın külçelerle ödenen yüklü bir fidye” almışlardı.5
Ölen Galyalı, Capitoline Müzeleri, Roma
“Anadolu’nun sahte peygamberleri Hyperborea Keltçesi konuşurdu”
Galatlar ya da Keltler “Orta çağda Orta Anadolu yaylasında dillerini, pek özel olan törelerini hâlâ korumaktadır. Ermiş Jerôme bunu kanıtlar. Tarihçi Lucianus Anadolu’yu baştan başa dolaşan sahte ya da gerçek peygamberlerin, güçlerinin bir kanıtı olarak Hyperborea Keltçesini konuştuklarını göstermekten hoşlandıklarını yazar. Modern çağda Anadolu’yu dolaşan tarihçi ve gezicilerden, Türkiye’de, şurada burada, Galat tipinin ne dereceye kadar korunduğuna dikkat çekmeyen yok gibidir.
Anadolu yaylası üstünde yerli halk yeni dini, içgüdüsel olarak eski Kybele-Artemis-Ma- Attis-Mithra tapımları üzerine oturtmuştu. Hristiyanlığa dönmüş olanlar canlı duyumlarını, kendilerine özgü mitoslarını belirli düşünme yöntemlerini beraber getiriyorlardı. Bu yüzden ‘Anadolu mezhep ayrılıkları’ denilen büyük bir karışıklık başladı. Bu Hristiyanlık için tehlikelerin en büyüğüydü.
Bunlardan biri 172’ye doğru ortaya çıkan Montan mezhebi idi. Frigya yaylasının batı kenarında küçük bir köyde doğmuş olan Montan eski bir Galdi ve sonradan Hristiyan olmuştu. Tanrının ruhunu çekmek ve kendinde tutabilmek için çok sıkı bir riyazet (çile çekme) salık veriyordu. Eski Paganizma dinlerinden olan pek çok rahip ve rahibe çevresinde toplanmaya başlamıştı: ‘ana’ tapımında çırpınarak dans edenler, zıplayanlar, kutsal kendinden geçişi elde edebilmek için flüt ve zil sesleri arasında gitgide hızlanarak dönenler… (Mustafa Kemal’den önce Türkiye’de aynı yerlerde dönücü dervişlerin daha sonra yaptıkları gibi).”6
“Galatya’nın M.Ö. 1. yüzyılın sonlarında Roma egemenliğine girmesinden sonra Anadolu’nun bu Avrupalı konukları kendi kültürel kimliklerini koruyamayarak asimile oldu. Yaşadıkları bölge ise Galatya adı ile bir Roma eyaleti oldu. M.S. 1. yüzyılda Aziz Paulus’un çalışmaları sonucunda Hristiyanlığı kabul eden ilk Anadolu halkının Galatlar olduğu belirtilir.”1
Anadolu’da Galatlara ait buluntu var mı?
Anadolu’da Galat/Keltlerden kalan bir şey var mı? Bazı yazıtlar var.”Bu yazıtlardan birisi Priene’de (Güllübahçe) bulunmuştur. Bu yazıtla Kelt/Galat saldırılarından kenti korumayı başaran Sotas adlı bir Priene vatandaşı, kent halkı ve meclisi tarafından onurlandırılmıştır. Bir başka yazıt Erythrai’da (Ildırı) bulundu. Bu yazıt, Erythrai’a saldırıp bu kentin vatandaşlarını esir alıp giden Keltlerden/Galatlardan onları geri almayı başaran bir vatandaşa teşekküranıtıdır. Bir diğer yazıt, Thyateira’da (Akhisar) bulundu. Buradaki yazıt bir babanın Keltler/Galatlar tarafından kaçırılan oğlunun sağ salim geri dönmesi için tanrıya adadığı adak yazıtıdır. Aiolis’deki Myrina (Kalabaksaray) kentinde ise bir Galat’ı ayakları altında ezen fili tasvir eden bir terrakotta heykelcik bulundu. Bu heykelcik hiç kuşkusuz Suriye kralı I. Antiokhos’un İ.Ö. 268 yılında Galatlara karşı filleriyle yaptığı savaşı zaferle sonuçlandırmış olmasından duyulan sevincin tezahürüydü.“7
Galatya’ya yerleşmeleri
Galatların “Batı Anadolu’yu terk edip kendi adlarıyla anılacak topraklara (Galatia) çekilmeleri, Suriye kralıyla M.Ö. 268 yılında yaptıkları Filler Savaş’ında yenilince mümkün olabildi. Onlar, bu savaştan sonra Kuzey Phrygia’ya (Galatia) yerleşmek konusunda kralla bir uzlaşmaya vardı… Bu yeni yurtlarında (Galatia) her ne kadar kendi kültürlerini ve dinlerini muhafaza etmede çok dirençli olsalar da Anadolu’ya geçtikten yaklaşık bir asır sonra Helenistik etkiye açık olan bir toplum olmaya ve en azından Helenistik isimler almaya başladılar… M.Ö. I. yüzyılda Deiotaros gibi istisnai liderler dışında okuma yazmayla ilgilenmediler.”8
Galatlar bir süre sonra asimile olarak kimliklerini yitirdi. Anadolu’nun o sıradaki yerli halkına karışarak Helenleştiler. Sonra 900’lü yıllarda Türkmenler Anadolu’ya geldi, onlar da yerli halkla kaynaştı, onları bu kez Türkmen olarak asimile etti. Halkların tarihi böyledir, herkes kendi halkının saf olduğunu düşünür oysa dünyanın hiçbir halkı saf değildir, zaten bu doğanın işleyişine de aykırıdır. Boylar birbirine karışır, yeni halkları oluşturur, halklar birbirine karışır daha başka halklar oluşturur ve bu süreç hiç durmadan sürüp gider. Güzel olan, göz kamaştıran da budur zaten…
Herkese keyifli günler.
KAYNAKLAR
2-Keltlerin Anadolu’ya Göçü: Göç Nedenleri, Yolları ve İlk On Yıl, Mehmet Ali Kaya, s. 5
3-Diodorus. V. 28, 1-3; Kaya, “Ankyra (Ankara) ve …”, s. 90.
4-Palaz Erdemir, H. (2017), Genel Hatlarıyla Roma Tarihi İ.Ö. 753-İ.S. 305, Serencam Akademi, Ankara.
5-Galatlar, Fernand Lequenne, TTK 1991, s.4.
6-Galatlar, Fernand Lequenne, TTK 1991, s.165-166.
7-M.A. Kaya, s.12. 8 M.A.Kaya, s.15.
İlgili yazı: