Muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı 6 yıl önce, 2 Ekim 2018 tarihinde Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu’na girmiş, bir daha çıkamamıştı.
Suudi insan hakları savunucuları, tüm zorluklara rağmen Kaşıkçı için adalet mücadelelerini sürdürüyor. Hak savunucularının beklentisi ise, uluslararası toplumun, Batılı ülkelerin, kendi ülke çıkarları uğruna Suudi Arabistan’ın insan hakları ihlallerini görmezden gelmemeleri.
ABD merkezli Özgürlük İnisyatifi’nin Direktörü Abdullah Alaoudh, hükümetlerin Riyad ile iş yapmak durumunda olduklarını anladıklarını söylemekle birlikte, “Ancak diktatörler ve otokrat rejimlerle iş yaparken insan haklarını yok saymak, temel demokratik değerleri yok saymak, ülkelerin kendi stratejik çıkarlarına da hizmet etmiyor” dedi. DW’ye konuşan Alaoudh, güvenlik çıkarları için özgürlüklerden feragat edilemeyeceğini, “Özgürlüklerinizi güvenlik için takas ederseniz, hiçbirini elde edemezsiniz” sözleriyle savundu.
Suudi Arabistan’ın son yıllardaki en ağır ve büyük infial yaratan hak ihlali hafızalardan silinmeye çalışılıyor.
Oysa beş yıl önceki manşetler çok farklıydı. Washington Post, “CIA, Cemal Kaşıkçı’nın öldürülmesi emrini Suudi veliaht prensinin verdiği sonucuna vardı” başlıklı haberi yayınlarken, New York Times’ın haberi “Kaşıkçı’yı öldürmek: Suudi Arabistan’ın acımasız suikastı nasıl ortaya çıktı?” başlığını taşıyordu. Guardian ise muhalif gazeteci cinayetini, “Cemal Kaşıkçı: Konsoloslukta cinayet” diye duyurmuştu.
Kaşıkçı, 2 Ekim 2018 tarihinde, önceden belirlenmiş bir randevu için İstanbul’daki Suudi Arabistan konsolosluğuna gitti. Nişanlısı Hatice Cengiz ile evlenebilmek için boşandığını gösteren belgeyi teslim alacaktı.
Suudi Arabistan’da tanınmış, kraliyet ailesine yakın bir isim olarak bilinen Kaşıkçı, günümüzde ülkenin fiili lideri olan Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın güçlenmeye başlamasıyla birlikte gözden düşmeye başlamış bu nedenle 2017 yılında ABD’ye göç etmişti. Washington Post’ta Riyad Yönetimi’ne daha açık eleştiriler yönelttiği yazılar kaleme almaya başlayan Kaşıkçı 2018’de Hatice Cengiz ile tanıştı ve evlenme teklif etti.
Hatta 2 Ekim’de İstanbul Başkonsolosluğu’na gittiğinde Cengiz de Kaşıkçı’yı dışarda bekledi. Bekleyişi 10 saat sürdü, ancak Cemal Kaşıkçı girdiği başkonsolosluktan bir daha çıkmadı… Çünkü Kaşıkçı konsolosluk içinde öldürülmüştü. Parçalara ayrılan cesedi hiç bulunamadı.
2 Ekim’i izleyen aylarda, Suudi makamlarına cinayet suçlamaları, Riyad’ın da inkar çabaları, dünya gündemine damgasını vurdu.
Suudi Arabistan’da, Aralık 2018’de kapalı kapılar ardında yapılan duruşma sonunda mahkeme beş kişiyi Kaşıkçı cinayetinden idama mahkum etti, üç kişiyi de 7 ila 10 yıl arasında hapis cezasına mahkum etti. İdam cezaları daha sonra 20 yıl hapis cezasına çevrildi. Suudi makamları Kaşıkçı dosyasının kapandığını ilan etti.
Cinayetle ilgili dehşet verici ayrıntılar ortaya çıktıkça, Veliaht Prens Bin Selman olayla kişisel bir ilgisi olduğunu reddetti. Ancak ABD ve Türk istihbaratı başta olmak üzere neredeyse kimse, hatta Birleşmiş Milletler’in (BM) yargısız infazlar özel raportörü de, bunu inandırıcı bulmadı.
ABD Ulusal İstihbarat Direktörü 2021’de yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da yakalanması ya da öldürülmesi amacıyla bir operasyon düzenlenmesine onay verdiği görüşünde olduklarını söyledi. Amerikalılar, “Suudi yetkililerin Veliaht Prens’in izni olmadan bu tür bir operasyon gerçekleştirmiş olma ihtimalinin çok düşük olduğu sonucuna vardıklarını” duyurdu.
Suudi Arabistan’da kapalı kapılar ardındaki yargılama dışında, Türkiye’de de 2020’de 26 Suudi Arabistan vatandaşının yargılanmaya başlandığı dava süreci de sonuçsuz kaldı. 2022’de dava durduruldu, dosya Suudi Arabistan’a devredildi. Türk makamları sanıkların yabancı devlet vatandaşı olmaları, duruşmalarda hazır bulunmamaları nedeniyle yargılamanın durdurulduğunu iddia etti. Hukukçular, siyasi gözlemciler ve hak savunucuları ise bunun Türkiye-Suudi Arabistan yakınlaşması sonucunda alınmış bir siyasi karar olduğunu söyledi.
ABD’de de hukuk süreci başlatılmıştı ancak bu dava 2022 yılı sonunda Biden Yönetimi’nin mahkemeye Bin Selman’ın dokunulmazlığının bulunduğunu bildirmesi üzerine düştü.
Bu arada Kaşıkçı’nın yetişkin dört çocuğuna, babalarının öldürülmesi nedeniyle Suudi Arabistan’da milyonlar değerinde mülk tazminat olarak verildi.
Görünen o ki, dünya Kaşıkcı cinayetini geride bırakmayı tercih ediyor.
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.