Türkiye’de son zamanlarda gazetecilik içi boşalan, anlamını kaybeden, görevini yapmayan ve bundan da herhangi bir rahatsızlık duymayan bir meslek haline geldi.
Basının her zaman sorunları hatta defoları vardı ama canla başla gazetecilik yapmaya çalışanlar sektörde çoğunluktaydı.
Herkesi bildiklerini uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Medya kuruluşları el değiştirdi, işin içine siyaset ve çıkarlar girdi, gerçek gazeteciler sektör dışına itildi ya da kendi isteğiyle köşesine çekildi. Sonuçta bir avuç dışında kendilerine gazeteci diyen ama en önemli görevleri olan halka haber verme görevini yerine getirmeyenlere kaldı meydan.
Baskılar, komplolar ve kumpaslar.
Evet, bunların hepsi yaşandı.
Yalakalar, siyasi amigolar ve militanlar kapladı ortalığı.
Bu da doğru.
Ama bütün bunlar bir günde yaşanmadı.
Bir süreç başladı ve bitti.
Bu süreçte gazeteciler birlik olamadı, hiç direnmedi.
Direnmedikçe, teslim oldukça karşılarındakiler küstahlaştı.
Kamuoyu adına soru sorma hakkını kullanan gazeteciler azarlandı.
Gazeteciler yine sustu.
Onlar sustukça azarın şiddeti çoğaldı.
Bakın, daha bugün ne oldu…
Medyaradar’ın haberine göre, Lider Haber’den Pelin Zengin MHP lideri Devlet Bahçeli’ye şöyle bir soru sordu:
“Narin ve Sıla’ya yapılan caniliğe sert tepkiler gösterdiniz. Geçmişte bu tür suçlara idam getirilmesi çağrınız olmuştu. Yeni dönemde yapılacak Anayasa çalışmalarında bu konuyu gündeme getirmek gibi bir düşünceniz var mı?”
Bu da Bahçeli’nin yanıtı:
“Anayasa ile ilgili konuları dikkatlice takip etmediğiniz anlaşılıyor. Eğer bizim önerilerimiz arasında olup diğer partilerin de benimsediği taktirde niye olmasın? Böyle sapık ve yanlış sorularla aldatmaya heves etmeyin. Türk milletinin bundan gocunacak tarafları kalmadığı gibi utanacak tarafları başlamıştır.”
Bu ilk değil, son da olmayacak.
Gazetecilik adına bir şeyleri kurtarmak için artık çok geç.